Konuya cevap cer

Yeni Asya Gazetesinde yazıyor diye biliyorum Gülşerbeti,

aynı zamanda mütercim,

güzel yazıları var, bir tane daha ekleyeyim,

bugün okudum;

 

 

 

 

"Herşey “ben kimim?” sorusuyla başladı.

Ben kimim sahi!

Nasıl tanımlıyorum kendimi?

Adım ve soyadımla mı? Babamın adıyla mı, doğduğum yerle mi? Doğum günümle mi?

Hangisi gerçek benliğimden bir parça taşıyor?

 

-Ben Umut Yavuz. 1984 Antakya doğumluyum…

 

Oldu mu şimdi? Bu ben miyim?

 

Bu beni tanımlamaya yeter mi hiç!? O halde nasıl tanımlamalıydım kendimi? 

 

Daha kendimi tanımlayamazken başkalarının beni tanımasını, anlamasını bekliyorum. Ben ne ismimle ne de doğduğum şehirle tanımlamamam. Bunların ötesindeyim çünkü. Kompleksim.

 

“Ben yaptığım iş değilim

 

Bankadaki param değilim

 

Cüzdanımın içindekiler değilim

 

Giydiğim marka değilim

 

Bindiğim araba değilim”…

 

Biliyorum bunların hiçbiri olmadığımı… Ancak vazgeçmemem gerektiğini de biliyorum.

 

 

Kendime defalarca sorsam da cevabını alamadığım bir soru bu. Çünkü nasıl bir cevap vermem gerektiğini bilemiyorum. Kim olduğumu anlatırken olduğum kişiyi mi anlatmalıyım yoksa hep olmak istediğim kişiyi mi?

 

Ben yaptıklarım mıyım, ideallerim mi?

 

Söylediklerim miyim, düşündüklerim mi?

 

Ben olduğum gibi miyim, yoksa göründüğüm gibi mi?

 

Olduğum kişiyi anlatmaya kalksam, bunu nasıl başarabilirdim ki?

 

Milyonlarca ihtimalden biriyim. İradeli bir seçimin sonucu dahi olsam, neticede milyonlarca başka ihtimallerin içinde doğmuşum. Yeryüzünün başka her santimetrekaresinde dünyaya gelmiş olma ihtimalim vardı. Başka herhangi bir halde olma olasılığım vardı. Bunu yadsıyamam. 

 

Evet bulunduğum durumu kendim seçmedim. Kimliğimi ben şekillendirmedim. İsmimi bile ben koymadım.

 

Hep başkaları karar vermedi mi benim adıma şimdiye kadar? Şimdi de çoğu zaman tanıyamadığım benliğim karar vermiyor mu benim yerime.

 

Kendime güveniyorum derken takındığım ikinci kişilik kim?

 

Hep yedekte beklettiğim farklılığım kim?

 

Aynaya bakarken bile görmekten kaçtığım kusurlarıma ne demeli. İçten içe beni yese de, idealleştirilmiş ve imajiner bir benlik taşımıyor muyum çoğu zaman? 

 

Yoksa sorularımı beni ben yapana mı sormalıyım? Dünyaya getirene ve yanına gideceğime. Beni benden iyi tanıyana. Şah damarımdan yakın olana, arşa sığmayıp onu seven şu kalbime sığabilene mi sormalıydım?

 

Evet evet. Başka türlü içinden çıkamam...

 

Ben kimim?

 

Ne gereksiz bir soru bu. Ve ne kadar da gerekli. Ve ne kadar da zor. Ve ne kadar da basit.

 

Herkes sormalı kendine bu soruyu. Sorgulamalı aynanın karşısına geçip. Bütün öznelerden ve nesnelerden sıyrılıp şöyle demeli:

 

-Sahi ben kimim?


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst