Konuya cevap cer

Eşyaya olan meyli azaltmanın ve hakikat gözüyle bakabilmenin yolu ‘hale razı olmak’tan yani kanaattan geçer. Kişinin içinde bulunduğu durumdan, imkandan razı olmasıdır kanaat. Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurmuşlardı: “Kanaat tükenmeyen hazinedir.”  Tükenmeyen bir hazineye sahip olan bir kimse için yorucu arayışlar içinde ömrü heba etmek elbette söz konusu değildir. Kanaat aynı zamanda kişiyi israf etmekten de alıkoyar. Mümin olmanın su içmemizden yatağa yatışımıza kadar hayatımızın her anını kuşatan bir bütünlük olduğunu anladığımızda, tüketim kültürümüzü de bu ölçüler dahilinde düzenlemek için büyük bir adım atmışız demektir. Zira nimetlerin gerçek sahibini bilen kimse ne daha fazlası için gereksiz bir çabaya girer ne de verilen nimeti sahiplenir. Efendimiz s.a.v. şöyle dua ederlerdi: “Ya Rab! Verdiğin rızıkla beni kanaatkâr kıl ve rızkı benim için mübarek eyle.”


Kanaatkâr insan yan gelip yatmayıp, çabalayan, çalışmaya gayret eden insan demektir. Yoksa gayret etmeyip elindekilerini kast ederek “ben buna kanaat ediyorum” diyen kanaatkâr değildir. Aksine tembelliğin ta kendisi olup, tembelliğini gizlemek adına kanaatkârlığın arkasına gizlenmektedir. Allah(cc)’u bile işlerini sebep dâhilinde yaptığı halde insana ne oluyor da çabalamayıp sebeplere başvurmuyor. Dünya misafirhanesi sebepler dünyası olması hasebiyle kanaatkârın çalışıp, çabalayarak verilen sonuca rıza göstermesi gerekmektedir. Tefekkür ederek “benim için hayırlısı budur” diyebilendir, elindekini en iyi şekilde Allah’ın çizdiği çizgiyi aşmayarak onun istediği hallerde kullanandır.




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst