Bu muhteşem söz,bir kaç hafta önce cemaatte işlediğimiz dersi hatırlattı bana;Üstad hz'leri bu konuyu o kadar muazzam açıklamışki ,aynen üstadın sözünü buraya taşıyarak pekiştirelim istedim;Yani, Rububiyetin saltanatı, nasıl ki ubudiyeti ve itaati ister. Rububiyetin kudsiyeti, paklığı dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp, istiğfar ile ve Rabbini bütün nekaisten pak ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-ı batılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın bütün kusurâtından mukaddes ve muarra olduğunu, tesbih ile, Sübhanallah ile ilân etsin.
Hem de Rububiyetin kemâl-i kudreti dahi ister ki, abd, kendi zaafını ve mahlûkatın aczini görmekle, kudret-i Samedâniyenin azamet-i âsârına karşı istihsan ve hayret içinde Allahu ekber deyip, huzû ile rükûa gidip, Ona iltica ve tevekkül etsin.Hem Rububiyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister ki, abd, kendi ihtiyacını ve bütün mahlûkatın fakr ve ihtiyâcâtını sual ve dua lisanıyla izhar ve Rabbinin ihsan ve in'âmâtını şükür ve senâ ile ve Elhamdü lillâh ile ilân etsin.Demek, namazın ef'âl ve akvâli bu mânâları tazammun ediyor ve bunlar için taraf-ı İlâhîden vaz edilmişler.
Abd oluşumuz teslimiyeti gerektirir;ve her secde edİşimiz teslimiyetimizin mührüdür aslında.Bizlere bahşedilen tüm nimetlere şükrümüzde kulluğumuzun gerekliliğidir..Allah (c.c) razı olsun Hüseyni hocam..MaşaAllah güzel bir seçim;Rabbim bizleride kulluğunu layıkıyle yerine getiren salihlerin saffında haşreylesin inşl..