ALLAH'IN RAHMETİ İNSANIN AMELİ
Abdullah oğlu Cabir radıyallahu anh anlatır: (Tenbihül Gafilin'den)
Rasûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bizim yanımıza gelerek buyurdu ki:
-Biraz önce, dostum Cebrail aleyhisselam benim yanımda idi. Şu hadiseyi anlattı:
-Ya Muhammed, seni hak peygamber olarak gönderene yeminle söylerim: Allah'ın kullarından biri vardı. Genişliği ile uzunluğu otuzar arşın olan ve dört yanı denizle çevrili bulunan bir adada dağın tepesinde otururdu. İşte bu adam burada beş yüz sene, Allahü Teâlâ ve tekaddes hazretlerine ibadet etti. Allah orada ona, parmak kalınlığında akan bir tatlı kaynak su ile, her gün bir nar yetiştiren bir nar ağacı ihsan etmişti. Her akşam suyun başına iniyor, yıkanıp abdestleniyor, bir tek narı da alıp yiyerek ibadete koyuluyordu. Bu arada Rabbından, ruhunu kendisi secdede iken kabzetmesini, kıyamet günü tekrar diriliğe kadar, bulunduğu adaya ve cesedine kimsenin muttali olmamasını ve kendisi öyle secde halinde iken diriltilmesini istiyordu. Allah onun bu İstediğini yerine getirdi. Hatta biz melekler, yer yüzüne inip çıktığımız zamanlarda onu secde halinde öylece görürdük. Nihayet Allah'ın ilminde durum şöyle tezahür etti: Kıyamet kopmuş, bütün insanlar gibi o da dirilerek Allahü Teâlânın huzuruna getirilmişti. Şanı mübarek ve yüce olan Allah, o kulu için şöyle buyurdu:
-Kulumu rahmetime dayanarak cennete koyunuz.
Allahü Teâlânın emrine mukabil o da şöyle dedi:
-Hayır bilakis amellerime mukabil. Bunun üzerine Hak celle ve ala hazretleri meleklere emretti:
-Benim, kuluma vermiş olduğum nimetlerle amellerini tartınız.
Hesaba kitaba vurulup ameller tartıldı. Sadece, göz nimetinin, kulun yaptığı beş yüz senelik ibadetten ağır geldiği anlaşıldı. Bunun üzerine Allahü Teâlâ ve tekaddes hazretleri emretti:
-Kulumu cehenneme atın. Böylece cehenneme doğru sürüklenmeğe başladı. Bu arada o bağırıyordu:
-Ya Rabbi, rahmetinle beni cennete koy...
Allahü Teâlâ buyurdu:
-Getirin onu.
Getirildi. Allahü Teâlânın huzurunda durduruldu. Allahü Teâlâ sordu:
-Kulum seni yoktan kim var etti? O cevab verdi:
-Sen ya Rabbi. Allahü Teâlâ sordu:
-Seni yoktan var etmem senin amelin sebebiyle mi oldu, yoksa benim rahmetimle mi?
Kul cevab verdi:
-Senin rahmetinle ya Rabbi. Allahü Teâlâ sordu:
-Beş yüz sene ibadet etme gücünü sana kim verdi?
-Kul cevab verdi:
-Sen ya Rabbi.
Allahü Teâlâ hazretleri sordu:
-Dalgalar arasındaki adada dağın tepesinde seni kim iskan etti? Dört bir yanı tuzlu sulu denizlerle çevirili şu küçücük adada tatlı suyu kim fışkırttı? Mutad olarak senede bir meyve veren nar ağacına her gün bir meyveyi kim verdirdi? Ve sen ruhunu sen secde halinde iken kabzetmemi dilemiştin. Ben de bu dileğini yerine getirmiştim. Bunu kim yaptı? Kul cevab verdi:
-Sen ya Rabbi. Allahü Teâlâ buyurdu:
-Bütün bunlar benim rahmetimle oldu. Ve ben rahmetimle seni cennete koydum.
Cebrail aleyhisselam bütün bunları anlattıktan sonra kendisi dedi ki:
- Bu eşya (şeyler) Allah'ın rahmetiyle olur.
Şayet bu abid, arif olsa idi, böyle bir cüretkarlıkta bulunmazdı. Çünkü yaratanını, ihsan edeni, in'am edeni bilirdi. Uzun bir ömür içinde vaktini ibadetle geçirdiği halde, hep nefsini görmesi bakımından manen inkişaf edememiştir.
Halbuki arifin zahirî az bir amelinin kıymeti ölçülemez. Onun her nefesi Hak Teâlâ katında bir cevherdir. Çünkü o hakiki alimdir. Ve nitekim alimin uykusu, yani arifin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır, buyurulmuştur. Büyüklerden, Allah dostlarından birisi:
-"Oldunsa vakıf aczine, edna amel bir dağ olur", buyurmuştur.
Ancak Allahü Teâlâ ve tekaddes hazretlerini bilen, nefsinin kötülüklerini anlayan, aczini, zavallılığını bilir. Allah'ı yakînen bilerek yapılan az ibadet, gafilane yapılan çok ibadetten daha kıymetlidir.