Ya leyl

SaYa

Well-known member
YA LEYL

Seni kaybettim. Hükümsüzdür!

Son seferine eğildiğim hayatın eylemsizlik durağında son yolcuyum. Anlaşılmaz ağrıların kekremsi çürümüşlüğünde kayboluşlarımı sessizliğimle itiraf ediyorum. Kahkahası kalıyor dudaklarımda arınmaz saklanışların. Kimliğimi örtbas ederken kül sözcükler, taşınmaz uçurumları sarıyorum gözlerimin ferine. Yeniden ağlasın diye kantarda ağır gelen öfkeli akşamlarım.

Nara abanıyor ruhsatsız bakışlarım. El uzaklığın tenimin her milimetrekaresini sızlatıyor. Gözlerimi kefenliyorum hasretine bir ayıpsız kan vakti, yakınına iliştiriliyorum dolunaydan sürgün gecenin. Biliyor musun, sanrıların yasak adımlarla yaklaşırken uykuna, ünlemi süngülenmiş şiir oluyor sana yüzüm. Hadi güller yakıldı har için, sen niye çarmıhta düşsün şizofren güncene? Bugün çok ağladım, kirpiğin mi tutuştu yoksa ya leyl?

Çok şey değildir cümleler, şey’in çokluğudur sendeki: Varlığın önde öleni... Evveli hayat/sız sonrası zaman/sız vurguları yutkunan caddelerden gelen sesteki delilik uğultusuna saplanıyor saçların. Acıya selam duruyorum şölensel geçişlerde. Geçişsel şölenlerde toprağa yüz çevir/me/mek için ezberimde tutmuyorum gökyüzünün seyrinde kanayan turna yalnızlığını. Ya leyl! Ört üstümü çığlıkların sende kalan kalabalığıyla. Aklanmamış cürümleri aldatırken havada kalan cümleler, fesadı dağlanmamış öyküleri yık saçlarıma. Şakaklarımdan akan kirli düşleri yıkamıyor bu yağmur…

Uygun adım ölmeyi dayatırken ihbarlara gönüllü kentler, anonim acıları Türkçeye çeviremiyor aşk. Oysa ben hep aşkın ana dilince susuyorum hafakanlarımı. Terkisinde verem hayatı taşıyan bir faizli yalnızlığın bedelini ödüyorum benliğime intiharın avlusunda. Sadedine gelemiyorum tuvalime yakışmayan ‘o’ şirret ve karamsar resmin. Burada yağmurlar tuzlu ve sen eksik bu çoğul şarkılarda. Sustur uygunsuz notaları yanlış sayfalara sol anahtarsız düşen şarkıları. İçim dökülüyor sensizliğime. İçim sensizliğimden sökülüyor. Kan tadına bürünüyor kalbimin perde arkası ağlayışları. Hangi seni çıkarsam benden sadeleşir ölüm ya leyl?

Ten hummalı haykırışları uzun metrajlı ah’larda iliklerime ilikliyorum. Zulamda delilik gömleği. Kendi sessizliğinde yok olmak isteyen aşk teneffüslerinde kalbime batırıyorum bütün uçurumları. Kanırtarak yalnızlığın ateşe sığmayan cürmünü akrebin intiharını nefesimde gizliyorum. Gizleniyorum her kaybedişin arkasını çoğaltan sese. Yangın kavminin dönüşleri memnu gelmelerinin küllerine bastırıyorum avuç içimi. Kanıyor bu yara leyl, sen boyundan aşk boyuna kadar; sayma beni kendine. Bin yıllık hicranın yazgısında yatıya kalan içimden, dökerek ardına yığıldığımız İstanbul türkülerini sesinden, çık. Bir tek saç teline kurban gitmeye derman yok dizlerimde.

Tavafına geç kalmışım şehla gözlerinin. Seni bağışlayamam ne kendine ne kendime. Arafında kalsın sesimce kırılan yalvarışlar. Seni aşk bağışlasın.

Giz’imde gizlenişlerin yakıyor nefesimi. Boynumu uzatıyorum senli çaresizliklere, dudağınsız. İsyana ve aşka bağımlı yaşamsızlıkta ölürcesine delirebilme arzusu çiğniyor aklımın satırlarını. Giz’im adından aşağı karanlıklara yuvarlanıyor tepetaklak. Sonu ‘eyvah’a çıkan her ağrıda eskiyen yanlarımı aşka sebep kalışlarına ekliyorum. Ovup duruyorum göğsüme gömdüğün acıyı, geceyi inletmesin titreyişlerim diye. Ah, Azrail peşime düştü kalbim. Hadi durul da bizde ölelim cinnetin cennetinde. Gördün mü kalbim, yine kaldın sen bana.

Bedenime üflenirken ruhum ismiyle var olduğum! Kanırta kanırta sevdiğim! Zaman durmuşken sende, bir adım atılmıyor sen’in dışına. Çıldırmadan ölemiyorum ‘sen’ şiirimde. Nokta. Sen.

CENGİZHAN KONUŞ
 

SaYa

Well-known member
YA LEYL 2

Suda kana kesilen karanfil acısına. Bana bir hayat tut leyl…

Yağmurun ayak sesinde uyuyan kalbimin ağrı molalarında hiç doğmuş sancıları döküyorum sesimden. Tüllenen grinin hüzzamı kirpiğime iniyor yavaş yavaş. Avazımın göçebe hüsranları dokunuyor giz’imin kuytularına. Fırtına başımın üstünde. Mecnun’un dolaştığı çöllerde yalnız kalıyor yıldızlar. Lapa lapa yağıyor deniz avuçlarıma. Hangi sesini dinlesem aşkın gece yine siyah kalıyor gök/yüzüme. Ölümü öldürsem kaç yıllık ölümlülüğe çarptırılır bedenim ya leyl?

Gözlerindir helalim. Vuslatı çağıran ayrılıklarda büyüterek aşka mahfuz düşleri, kalbimi yokluyorum sende can veriyor mu diye. Kahrın kavurganlığıyla intizarın velvelesi arasında kayboluyor perçemine ´gün´ vurmayan uykular. Sefilim. Zelilim. Kurşun kadarım gövdeme. Alnımdaki aşk izine dokunma. Kırılır yar çehresine harını resmettiğin cehennemin şeddesi. Kesme saçlarını ben üşümeyeyim diye. Bas gözlerini içime tuz niyetine ya leyl! Biliyorsun, yar/adır bütün sızlanmalar.

Ah leyl, acım tufanımın sırtında. Kambur ruhları taşıyorum nun’a varmadan ağlayan dervişin duasında sırlanan kavlime. Döşümde ezgisel yankıların iz/düşümü uğulduyor. Bak, kulaklarımda asılı kalıyor yabani kuş çığlıkları. Pencere önlerinde biriktiriyorum isyana dönük gelişlerini. Ya leyl! Yıkılsın aşk muammalı yalnızlık oyunu. Perde kana boyanmadan, sahne arkalarında boğmadan dilimin altındaki sahici repliklerimi, bu kez tut elimden. Azalan denizlere kanat çırpmadan hüznüme yuvalanan rüzgar, savurmadan saçlarıma ölü kadınların öykülerini, bu kez tut elimden leyl. Nasıl olsa, meyilliyiz morg gecelerinde aşk üzere delirmeye.

Vakte ermeyen sesin niyetsiz fırtınalarda dalgalanışında uyutuyorum küflü yağmur yaramı. Mahşer kalabalığında çırpınan tenhalığım huysuz ağlayışların kaosunda yırtılıyor. Eziliyor göğsüm kabusların ıssız kanayışlarında boydan boya. Yabanıl yakıcılığın dağlanışıyla savuruyorum giz’ime, güle değmeden ufalanan devşirme kederi. Muğlak cümlelerin eşkiyalığına yatıp uykumun derinliğinde küfürbaz katilliğimin adını saklıyorum yanağıma, adıma yok kala. Salkım saçak yorgunluğumla kapındayım leyl. Öp beni kırıkları acıtan düşlerimin sızısından. Kalbimde zevale eyvah, nara sürgün ‘gün’ izin var. Çıkar/sana beni beyhude ağıtlarımdan ağlatmadan. Aşktan haberdar bu rüzgar leyl. Baksana, ölüm sızıyor feverana çekilen gözkapaklarından. Ah leyl, gülüşün uçurum gibi ziyan etmeye yakın duruyor.

Ya leyl! Şehir korkakları bekliyor kalbimi. Her defasında cesaretim (el) altından satılıyor. Zaman zamansızlığı tetikleyen iç yangın inşirahsızlığının zulmünde büyütüyor kahkahasını. Daüssıla yorgunu bakışlarımdan zift kokan devrik hecelerin tutsaklığı düşüyor. Devrikebir bir makamın hüzünbazlığına sere serpe gömülüyor şarkılar. Aşkın koridor boşluklarında intihara gönüllü yalnızlığın hükümranlığına yabancılaşıyor aşina suskularım. Ya leyl! El vurulmuyor yaralara bu mevsim. Dayanılacak yanı yok hasretinin, hep mahva mülteci gözlerine düşüyorum. Şiir olup dökemez misin dizelerini kanayışlarımın kıyısına? Tükenirken şakağımdan aşağı kayan hüsran birikintileri, kirli kasırgalarım yıkanmaz mı ellerinin duru denizinde?

Aşk kimliğimde yangın gibi ağlıyor. Suretimden gecenin onulmazlığı akarken çırılçıplak rüyanı açıyorum içime, kırılmasın şarap kızılı uykuların hevesi diye. Düşsen seferi ağrıların kirpiğine, ayet diye tanımlanacak yüzün.

Aşk kendine doymayan şizofren bir açlık mı leyl?


CENGİZHAN KONUŞ
 

SaYa

Well-known member
YA LEYL 3

Aşk can kovalamacasına benziyor en çok. Sana… yokluğunun lekesiz harfleri kalbimi öpüyorken hala ve üşüyorken yüzümün batısı düşünün eski yazıtlarında…

Yaramın kutsallığında inliyor kurtlar. Tanımsızlığının aşk üzere cümlelerinde yüzünü örtüyorum terk-i hazana ve vakt-i leylaya. Gülüşün tutunulası imgem oluyor hayattan ölüm üstü düşerken. Sabra hu çekiyor melanet kalbim. Aşkın kanında harekesi boğuluyor harfin: Cim. Aklın bilinçsizliğiyle aşkın kabusu arasında kalan bütün sesler delilik provası aslında. Ağlayarak dağılıyorum. Dağılarak yoruluyorum. Yol buluyorum rotasız hüznün yoluna. Zannım devrikliğine devriliyor adıma düşen gizin. Sensizlik kifayetsizliğinden öteye gitmiyor cinnetim. Tövbe, aklımı kayırmayacağım bir daha Leyl. Ben benden çıktım. Şimdi görsen tanıyamazsın ´el-bas´lara niyetlenen intiharlarımı.

Dipteyim. Koynumda ayaza çalan yokluğunun ayak izleri… (aşk gibi)… Aklımın zoruna iliştiriyorum hesapsızlığımı. Yazgımı karalıyorum belki temize çekersin diye ama bu önsözsüz ağıtın nüshası temize çekilmiyor. Sebebe kıyamet kalan ellerin ele veriyor çocukluğumun acınılası hüznünü. . Hirpani kıyametim dalgınlığımdan kaçıyor. Ben sana karanlığından yakalanıyorum hep. İşte bu yüzden gözlerinin dermansız uçurumlarında İstanbul´u arayışım ve sana İstanbul boyu kadar yalnızlık kalışım. Yüzümün İstanbul uzantısı! Hangi bana gitsem yine yanıma kalıyor sus boyu sensizlik. Zehir kuşanıyor kehkeşan soylu çocukluğumun suskunluğu. Dilime pelesenk ettim adını, küfür gibi aklımdasın. Notasızım. Avazım çarpık. İçime haykırsana. Üzgünüm, kahküllerine dolanıyor bakışlarım; canım gitmezse aklıma razıyım Leyl.

İkindisiz vakitlere yaslanıp sızımı sefaletin seferiliğinde çoğaltıyorum. Suya kement atan ıslaklığın kahra cefa sessizliğinde unutkan öpüşleri öpüyorum ayaküstü. Sınanmışlığımın boşluğa iliklediği sadakatin korunda susup yatalak harflerde boğuyorum gözlerimi. Aç parantez. ( ölmenin telaşına yakışan aykırı şarkıların sicilinde afyon ve hüzün kokuyor hayatın cümle sonları. İhtilal yangını ağıtın seyrekleşen eskizlerini uzatarak leyle çarpışların sesiyle tenimi deşiyorum. Yine de çekimlenmiyor tutuşup kaldığım sensizliğin anaforu. Kapat parantez.) Tanrım niye parantezler içime kapanıyor durduk yere?

Aylardan yüzün. Gözlerimi devirip uykusuzluğun ana rahmine nazarımı solduruyorum hazanın vuslatı alın yazımı arşınlarken. Değil mi ki, adının bir yerinde asarak kentliliğimin cürmünü, başlamalıydım intihar yatılarına; sana daha yakın ağrılarda düşümü yatırabilmek için acılarına. Gitmeliydin. Çünkü bir adım ötende daha güzel ölüyor içim sana ama gitmiş olsan bile aşk kendinde kalacak, bin yıllık kahır gibi. Ya Leyl! Bana bir masal anlat ama içinde saçların olsun yoksa avutamam kalbimi yokluğun için.

Kaç seni harcadım göğsüme yaslanan sesinin nüktesiz kırıklığı için; eskimedin. Eskiseydin kirpiklerim tutuşurdu evveli. Gözlerini gurbet saydın mı kendine? Aynaya düşen isli bakışın senden kaçtı mı seni yok´layarak? Tenini çürümüşlüğün diye giyindin mi, yara gibi sızlarken dokun(a)madığın yanlarım? Selam söyle gözlerine bu gecede Leyl; gurbetimi inliyorum. Senden mürekkep bir yalnızlığım şimdi. Tekil acılarla kesiyorum kirpiklerimi. İnadına uzuyor hasretinin içimi çekiştirmeleri. Delilik uğultusunda isin bulaşmasaydı kirpiğime, yüz mü verirdim şiire? Çık gel Leyl, ölüm gözbebeklerimi okşuyor ve kim saklansa yüzüme aşikar ediyor senden yetimliğimi.

Parmaklarım kendi hayaletine güç yetiremeyen aşkın sonsözünde ‘yok’ pahasına yırtarken kelimeleri, bir ucundan hayasızca bağırdığım adının zulme heva sessizliğinde kör-topal zifte çekiyorum düşlerimi. Kararan bahtın ağdalanamayan şizofreniyim ben Yar/a bere içinde dualarım ve yangından sadece yalnızlığımızı kurtarabiliyorum. Bileklerim dönüyor uykuya geceleyin, esniyor kirpikleri en kırılgan ağlayışların. Kimbilir belki irin akar gözlerimden heceye? Ceylan gibi suyun kokusuna yazılan cümleye inerim belkide. Kimbilir Meryem’in iniltili düşü gibi bu gecede koynunda sabahlar ellerim. Şimdi yoksun ya, güneşe karşı kim toplayacak kalbimin eteklerini?

Zan cinayet zanlısı aykırılığı metruk bu hikayenin mürtetliğinde. Kendimi öldürmek için kendimi seçiyorum Leyl…

CENGİZHAN KONUŞ
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst