Ya Resûlallah! Bana Allah’ın Her Şeyden Önce Yarattığı Şeyi Söyler misiniz?

Huseyni

Müdavim
Kâinat yaratılmadan önce

Bugün ilim kâinatın 15-20 milyar sene önce dev bir atomdan, bin-bang (büyük patlama) ile yaratıldığını söylüyor. Herşey ince bir plan ve programla yürütülmüş.

Peki, bu atomun nuru ve ruhu neydi? Daha açıkçası ağacın çekirdeği gibi kâinatın çekirdeği, ona esas olan hakikat neydi?

Sahabenin ilgi ve merak sahası içerisine girmişti bu soru da. Nitekim birgün Abdullah bin Câbir (ra) sormuştu: “Ya Resûlallah! Bana Allah’ın her şeyden önce yarattığı şey nedir, söyler misiniz?” diye.

Kâinatın Efendisi (asm) buyurmuşlardı ki: “Her şeyden evvel senin Peygamberinin nurunu, Kendi nurundan yarattı. Nur, Allah’ın kudreti ile istediği şekilde gezerdi. O zaman ne Levh-i Mahfuz, ne kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne melek, ne semâ, ne arz, ne güneş, ne ay, ne insan ve ne de cin vardı.”1

Evet, kâinata da çekirdek, temel, nur ve ruh olmuştu Efendimizin (asm) nuru.

Âdem babamız yaratılıp Arş-ı Âlâ’ya başını kaldırıp baktığında nurla yazılmış “Ahmed” ismini görmüş ve “Ya Rabbi bu nur nedir?” diye sormuş, Cenâb-ı Hak da, “Bu senin zürriyetinden bir peygamberin nûrudur ki, onun ismi göklerde Ahmed ve yerlerde Muhammed’dir. Eğer, o olmasaydı, seni yaratmazdım!” 2 buyurmuştu. İster istemez meşhur şu kudsî hadis hatırımıza geliyor: “Sen olmasaydın yerleri, gökleri yaratmazdım.” 3

Bu nur kâinat yaratıldığında da Hz. Âdem’in dikkatini çekecek şekilde gökleri bütün haşmetiyle aydınlatmış, sonra Hz. Âdem’in (as) alnında parlamış, sonra da silsile hâlinde peygamberlerden peygamberlere intikal ederek Hz. İbrahim’e (as), ondan da oğlu Hz. İsmail’e (as) geçmiş, oğulları yoluyla da Peygamberimizin (asm) babası Abdullah’a ve nihayet Efendimize (asm) kadar gelmişti.

Mesnevî-i Nuriye’de dikkat çekildiği gibi bu nur kâinat kitabını yazan kalemin mürekkebiydi. Büyük bir âlem olan kâinat ağacının hem çekirdeği, hem meyvesiydi.

Eğer dünya cisimleşmiş bir canlı farz edildiğinde o nur onun ruhu, büyük bir insan tasavvur edildiğinde aklıydı. Pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edildiğinde nur-u Muhammedî onun bülbülü olurdu. Pek büyük bir saray farz edildiğinde ise nur-u Muhammedî o yüksek sarayın bakan ve teşrifatçısıydı. O sarayda bulunan bütün antika san’atları, harikaları ve mu'cizeleri târif etmekte, o saray sâhibine, Sân'atkârına imana dâvet etmekteydi.4

İşte böylesine büyük bir Resûlümüz (asm) var.


Dipnotlar:
1- Kastalanî, Mevâhibü’l-Ledünniye,, I, 7.
2- A.g.e, 1:6.
3- Keşfü’l-Hafa, 2:164.
4- Mesnevî-i Nuriye, s. 99.
Şaban DÖĞEN
12.10.2009
Yeniasya
 

gül damlasý

Well-known member
Cevap: Ya Resûlallah! Bana Allah’ın Her Şeyden Önce Yarattığı Şeyi Söyler m

HADİS-İ ŞERİF: Allahın ilk yarattığı şey benim nurumdur.
Haberde geldi ki: Meliki cebbar olan mevlamız, hayırlıların efendisi Peygamberimizin nurunu yaratacağı zaman kendi aziz ruhundan bir parça aldı, ona hitap etmekle şereflendirdi ve şoyle buyurdu. Ey nur "Kulum Muhammed ol!

Nur'u Rasul, bu hitap karşısında derhal itaat etti, en güzel şekilde telbiye oldu.(lebbeyk)
O'nun nurundan bir direk oluştu, ve tespih ile meşgul oldu. Bu hadise insan ve cin, zamanlar ve mekanlar yaratılmazdan once idi. Bu hususu daha iyi anlamamıza yardımcı olacak bir malumatı Hz. Ali Efandimizden nakledelim:

Allahu Teala mahlukatı yaratmazdan 624 bin sene evvel habibinin nurunu yarattı. Sonra 12 perde halk etti ve habibinin nuruna bu 12 perdenin hepsinde uzun müddet durmasını emretti. O nur her birinde Allahı tespih etti.

Peygamber Efendimizin nuru, bu tabakalarda durma vazifesini tamamladığında, Hz. Mevla kendisine on denizde seyir etmesi emrini verdi. Gaffar olan Cenabu Hakkın izni ile bu denizlerde marifet cevherlerine dalıp bolca istifade etti. Her denizde Hz. Mevlanın dilediği kadar tespih ediyordu.

Sonra Cenabu Hak kendisine bu denizlerden 124 bin damla almasını emretti. Peygamber Efendimizde aldı. Enbiya'yı mürselinin nurları bu damlalardan oluştu. Daha sonra, Hz. allah peygamber efendimizin nuruna bütün alemleri dolaşmasını ve oralarda kendi zikri ile meşgul olmasını emretti.

Sonra Cenabu Hak habibinin nurundan parlak bir mücevher yarattı. Onu yardı ve iki parçaya ayırdı. Birine heybet diğerine şefkat nazarıyla baktı. Heybet nazarı ile baktığı parçadan akarsular, denizler ve nehirler yarattı. İşte bunlarda istikrarlı olmayışının sırrı allahu zülcelalin heybet nazarı ile bakmış olmasıdır. Şefkat nazarı ile müşerref olan parçadan ise 4 şey; ARŞ, KÜRSİ, LEVH, KALEM yaratıldı.
 
Üst