Yarın çok geç olmadan.

GÖNÜLSIZIM

Well-known member
İnsanız ve sık sık hatalar yapıyoruz. Bazen küçük hatalar, bazen de büyük hatalar... Ama bence en büyük hatalarımız arasında geç kalmış pişmanlıklarımız var. İstediğimiz bir şeyi yapmayı sırf tembelliğimizden veya korkumuzdan erteliyoruz önce, yapmayı ister hale geldiğimizde ise çok geç oluyor.

Sevdiğimize sevdiğimizi söyleyemiyoruz. Bazen reddedilme korkusuna yenik düşerek. Bazen de romantik sanmasınlar diye söylemiyoruz. Ya da çok söylersek şımarır sanıyoruz. Ya da “Niye hep ben söylemeliyim, o söylesin!” diyerek sıyrılıyoruz.

Bazen de anlamsız bir gurura kapılıp kendi zindanımızda, kendimizden bile saklayarak sevdiğimizi kimselere söyleyemiyoruz. Sevdiğimiz kız bir başkasıyla evlenirken bize de annemizin beğendiği akraba kızıyla evlenmek düşüyor. Ya da sevdiğimiz erkek bir işaretimizi beklerken açılmak için, ilk adımı onun atmasını bekliyor, bekliyor, binlerce şüpheyle binlerce kurgu içinde kayboluyoruz.

Şımarmasınlar diye çocuklarını uzaktan sevenler var. Ekmeği gözüyle seçemeyenler, çocuklarını uzaktan, gözleriyle sevdiklerini iddia ededursunlar… Çocuklar büyüdüğünde, alamadıkları anne-baba sevgisini, bir ömür boyu başkalarından almak için oradan oraya savruluyorlar.
Sevmek söylemektir, dokunmaktır, sarılmaktır. Anne-baba olmak, sadece fiziksel ihtiyaçların giderilmesi ve güvende olmayı sağlamakla bitmez! Sevgi bir köprüdür ve aileyi birbirine bağlayan en kuvvetli bağdır.
Meşru alanda sevdiğimiz insanlara sevdiğimizi göstermenin yollarını bulmak zorundayız. Sevgisiz geçen bir ömür yarım kalmış bir ömürdür. Sevdiğini söyleyemeyen insan, yarım kalmış bir insandır.
Hamurumuzun sevgiyle yoğrulmuş olmasına rağmen, sevgiyi söylemekteki bu beceriksizliğimizin nedenlerine baktığımızda, bu duygu bize gerçekten önemliymiş gibi gelmiyor. Oysa insanın en çok ihtiyacı olan şey bir başkası tarafından sevilmektir.

Birisi sizi sevdiğinde artık herkes değilsinizdir. Birinin sizi sevmesi, sizi var olduğunuzdan daha değerli yapar, seçilmiş ve sevilmişsinizdir. Sıradan bir insan olmaktan, özel bir insan olmaya terfi edersiniz.
Araya statüler, beklentiler ve önceki hayal kırıkları girince, insanlar sevdiklerini de söylemekten korkmaya başlıyorlar. Sevmek, büyük bir sorumluluğu almak gibi geliyor. Bir insana feda olmak, diğer tüm alternatifleri unutmak... Hayatını ve her şeyini bir insana feda etmek… Bunun korkutuculuğu, sevginin içerlerde yaşanmasına neden oluyor. Elini açık etmemiş olmanın güvenli suları içinde, daha rahat salınımlara izin çıkıyor böylece...

Hissedilmiş, ama söylenememiş, içlere atılmış, üstüne sünger çekilmiş her duygu, gün gelip intikamını alıyor gizlice. İnsan en değerli deneyimleri acı çekerek kazanır. Çekilen acılar sonunda yola gelen insan, bu seferde kaybettiklerinin pişmanlığına yakalanır. Kaybetmeden bir şeyin değerinin tam olarak anlaşılamaması, sevgi konusunda da geçerliliğini koruyor. Kaybettiğimizde anlıyoruz yanımızdakinin, elimizin altındakinin kıymetini.

Uzun zaman önceydi... Her gün eşiyle ettiği kavga, gürültüyle apartmanı inleten yaşlı komşularımızdan amcamızın bir kalp krizi sonrasında terk-i dünya ettiğinde, eşinin günlerce gözyaşı döktüğüne şahit olmuştum. Beraberlerken, her gün kendi şiveleriyle, birbirlerinin kalplerini olur olmaz her şeyle kırarlardı. Ama vefattan sonra yaşlı teyzemin onca çocuğu arasında kendini bir türlü avutamadığını tekrar tekrar gördüm… Yaşarken birbirlerine karşı sevgi adına çok az şey yapmışlardı. Onca zaman hiç söylememişlerdi belki de sevdiklerini… Ya da kızgınlıklarını haykırmaktan, sevdiklerini söylemeye fırsatları olmamıştı… Kaybedince fark eden her insanoğlu gibi teyzem de pişman oldu ama yarın çok geç olmuştu…

Ne çok öykü vardır buna benzer dünyada… Hepsi de aynı hakikatle biter… Ama nedense insan anlamamak için direnir ölesiye… Kendi hikayesinin başkaca sonlanacağını umarak... Oysa girdiler aynı olduğu sürece, çıktılar asla değişmez. Ertelenen, söylenmeyen sevgiler oldukça pişmanlıklar da olacaktır.

Bugünde varız, bugüne hükmümüz geçiyor. Yarınımızı da bugünkü seçimlerimiz belirliyor. Yarın çok geç olmadan, kalp dağılmadan, ömür azalmadan bütün meşru sevgilerimizi sunmanın tam zamanı. Yol uzun, ömür kısa, pişmanlık acı; sevmek, sevilmek ve sevdiğini söyleyebilmek güzel. Severek ve sevgiyle davranabilmek güzel vesselam…

NAZLI ÖZBURUN
Evlilik ve Aile Danışmanı - Sosyolog
 
Üst