Huseyni
Müdavim
Yaz dostları
Kitapların dünyası aşılması zor engeller gibidir. Kâğıt kokusunu, kalemi, yazmayı sevmeyen o engelleri aşamaz. Binbir çeşit yemek dolu bir mutfak mı, yoksa farklı alanlarda yazılmış onbinlerce kitabın olduğu bir oda mı sorusunda, kitaplı odayı tercih edenlerden bahsediyorum. Çünkü kitap okumak tamamen gönüllülük esasına dayanıyor. Kitabın yapraklarını karıştırmayı, hikâyenin sonunu merak etmeyi, kalemle not almayı, kitabın özetini çıkarmayı sevenler, o ruhu gerçekten soluyanlar bu cümleleri anlayabilir ancak, Yoksa iş olsun diye okunan, ödev verildi diye okunan, birisi sorduğunda adını vermek için okunan kitaplar ve o kitapların okuyucuları mevzumuzun dışında.
Kitap okumaya ihtiyaç hissetmek nasıl bir duygu bilir misiniz? Karnınızın acıkması, susamanız, çay istemeniz gibi birşey. O andaki haletiniz, halet-i ruhiyeniz nasılsa, kitapta da öyle. Birşeyler okumanın, kitapların sayfasını çevirmenin, kâğıt kokusunun hasretini çekiyorsunuz. Bir annenin çocuğunu özlemesi gibi. Bir balıkçının denizi, bir marangozun ağaç kokusunu hayallemesi gibi. İşte öyle bir sevda, öyle bir yürek yangını...
Eğer böyle bir yüreğe sahipsek, kitaplarla dostluğumuza güveniyorsak, kitaba verdiğimiz paraya acımıyorsak bu değerlerimizi emanet edebileceğimiz nesillere ihtiyacımız var. Bu viz-yonumuzu ileriye taşımaya, misyonumuzu geliştirip ilerletmeye ihtiyacımız var. Kitaplarla gelişen hayatlar, yetiştirilen ruhlar, olgunlaştırılan dünyalar sadece kitapseverlere mahsus kalmamalı bence. Bu konuda hepimize çok büyük görevler düşüyor. Anne babalara demiyorum, çünkü çevrenin etkisi de yadsınmayacak kadar büyük. Bazen anne babadan öğrenilmeyen, çevreden o kadar güzel öğreniliyor ki, şaşarsınız. 6 yaşındaki oğlumdan biliyorum. Evde yapmadığı pekçok şeyi okulda yapıyor. Menfi ve müsbet etkilenmeler, çevreden daha güçlü geli-yor. Toplum olarak kitapsever bir toplum olmak, öncelikle şahsımıza, daha sonra da gelecek nesillere faydalı.
Nasıl çocuklarımızın güzel yerler kazanması için pahalı eğitim yerlerine götürüp çok yüklü borçlara girebiliyorsak, aynı gayretten birazını da kendilerini tanımaları, kabiliyetlerini keşfetmeleri ve kitap okumayı sevmeleri için harcasak, şimdiki şikâyet ettiğimiz pekçok şeyden, belki de şikâyet etmeyeceğiz. Şimdiki gençler diye başlayan cümlelerimizin sayısı azalacak. Siz ne dersiniz bilmem ama, sadece kitap sevdirmekle bile, çok problemin üstesinden gelebiliriz. Okuyan bir toplum olmak demek, araştıran ve tahkik eden bir toplum demek. Bu da her sorunun altından çıkan “cehalet”in bitmesi demek.
Okulların kapanıp yaz zamanının gelmesiyle, tatil moduna girmemizle birlikte, tembellik döşeğine uzanmadan, ne çocuklarımızı, ne de kendimizi kitaptan uzaklaştırmayalım. Kitap seven hissiyatımızı, yaz güneşiyle kurutmayalım. Tatil, akrabalar, gezintiler derken kitaplarla aramızı açmayalım. Yaz mevsimi kitapsızlık zamanımız olmasın. Vesselâm..!
HAVVA KÜÇÜKKONUR
13.06.2009
Yeniasya