Yazi, maddi hastaliklara dahi şifadir
Bir nur talebesi Hatt-ı Kur’an-ı muhafaza etmek ile alakalı bir halini Husrev Efendi’ye şöyle arzetmişti:
“Biz işçiyiz, çiftçiyiz. Haliyle çok yoruluyoruz ve o yorgunlukla gaflet çöküyor. O halde yazı vazifesi kalacağı zaman, ehl-i tarikatın zikrini yapmadan rahat edemediği gibi, az da olsa yazmaya gayret ediyorum. Masanın yanına varıyorum; zahmetle ama yorgun, bitkin haldeyim. Fakat yazıya başlayınca Cenab-ı Hak o yorgunluğu izale edip atıyor, rahatlık veriyor. Hulasa yorgun da olsak, hasta da olsak sürüne sürüne masaya vardığımız zaman kağıt üzerinde harfleri yazarken, o harfler adeta bir hap veya bir iğne gibi vesile-i şifa oldugunu şahsen aciz fehmimle ben farkına vardım.
Bu hali bir sohbette Üstadimiza da arz etmiştim. Şöyle buyurdu: ’Evet kardeşimiz
doğru söylüyor. Öyledir. Yani yazı, maddi hastalıklara daha şifadır.’“
Talebelerine yazıyı ve hizmeti emretmekle beraber çokça ihlasın üzerinde duruyor ve şöyle diyordu: “Kardeşlerim hakkında en şiddetli korktuğum en dehşetli çekindiğim, yarın huzur-u İlahide Cenab-i Hakk ’Ey kulum niçin yazı yazdın, niçin ezber yaptın, niçin okudun?’ diye sordugu zaman ’Ya Rabbi! Senin rızan için yazı yazdım, senin rızan için ezber yaptım, senin rızan için okudum’ diye cevap verince Cenab-ı Hakk’ın kendisine ’Yalan söylüyorsun, sen çok yazıyor desinler diye yazdın! Sen çok ezber yapıyor desinler diye ezber yaptın! Çok okudun desinler diye okudun! Nefsin için yazdın! Nefsin için ezberledin! Nefsin için okdun!’ demesidir. Talebe hakkında en ziyade korktuğum en ziyade çekindiğim budur kardeşim.“
Allah korusun bu duruma düşmekten
(