akna
Well-known member
Yedi aylık hasta bir gecede nasıl iyileşir?
Katharina Wohlrath, yedi aydır hem psikolojik, hem de biyolojik olarak hastaydı. Tüm gün bağırıyor, yataktan hiç kalkmıyordu. Bütün ihtiyaçlarını yatakta gideriyordu. Katharina’nın acılar içinde süren hayatı tedavi için getirildiği hastanede görevli olan Ali’nin verdiği Hastalar Risalesi’ni okumasıyla değişti. Yedi yıldır yataktan çıkmayan Katharina, kısa sürede ayağa kalkarak tüm doktorları şaşırttı.
Katharina Wohlrath, zor bir hayat geçirmişti. 45 yaşında olmasına rağmen çok yorulmuş, yüzünde çileli bir hayatın izlerini taşıyordu. Haftalarca, aylarca hastane yataklarında geçiriyordu bu anlamsız hayatı. Kalkmaya gücü yoktu. Yıkılmıştı… Perişandı…
Almanya’nın Halle Westfalen şehrinde yaşayan Ali, Krankenhaus HalleHastanesi’nde çalışıyordu. Alman vatandaşı olduğu için askerliğini Almanya’da yapıyordu. Alman ordusuna gitmek yerine, hastanede görevli olarak çalışmayı tercih etmişti. İşe girerken, hastane yöneticilerine, “Benim namaz kılmam gerekiyor. Eğer işe alacaksanız, namaz yerimi de ayarlamanız gerekiyor. Yoksa çalışamam” demişti. Hıristiyan hastanenin yöneticileri hiç tereddüt etmeden, “Problem değil. Hastanemizde küçük bir kilise var. Size anahtarı veririz. İstediğiniz kadar namaz kılabilirsiniz “ demişlerdi. Ali sevinmişti. Görevi boyunca hiç aksatmadan namazlarını kılabiliyordu. Üstelik bir Hıristiyan hastanesinde.
Bir gün öğle namazını kıldıktan sonra doktor odasına girdi. Hastanenin başhekimi odadaydı. O bölümün tüm görevlilerini toplamış onlara sesleniyordu:
“Biraz sonra ümitsiz bir vaka ile karşı karşıya olacağız. 45 yaşında, Katharina isminde bir hasta gelecek. İşiniz çok zor. Böyle bir şey hiç görmediniz. Yedi aydır yataktan hiç çıkmamış. Bu hastayla ilgilenmek çok zor, haberiniz olsun.”
Katharina, hem psikolojik, hem de biyolojik olarak hastaydı. Çok rahatsızdı. Tüm gün bağırıyor, yataktan hiç kalkmıyordu. Bütün ihtiyaçlarını yatakta gideriyordu.
“Allah’ım, beni niye bıraktın?”
Katharina’nın odasına temiz bir havlu bırakmak maksadıyla giren Ali’nin kulaklarında Katharina’nın çığlıkları çınlıyordu. Katharina, “Beni niye bıraktın? Allah’ım, beni niye bıraktın?” diye bağırıyordu. Tüm ümidini yitirmişti. Çaresizdi. Hayattan bıkmıştı…
Ali şefkatle elini bayanın omuzuna koyarak:
“Neyiniz var?” diye sordu.
Katharina sadece bağırıyor ve ağlıyordu:
“Allah beni bıraktı. Artık yaşamak istemiyorum!”
Ali üzgündü, yardım etmek istiyordu.
“Siz Hıristiyan’sınız. Hz. İsa’ya (a.s.) inanıyor musunuz?” diye sordu. Katharina bağırdı:
“Eveeet!”
Ali devam etti:
“Peki Hz. Musa’ya (a.s.) inanıyor musunuz?” Cevap yine bir çığlıkla geldi:
“İnanıyorum!”
Ali devam etti:
“O zaman bilirsiniz, bu peygamberlerin hayatları çileyle geçti. Allah’ın en çok sevdiği kullardandı bunlar. Ama bunlara bile torpil yapılmadı. Allah onları da sınavdan geçirdi. İnsan dünyaya imtihan için geldi. Herkesin imtihanı başkadır. Bazıları sağlıkla sınanıyor, bazıları hastalıkla. Kimileri şükürle, kimileri sabırla. Hz. Musa (a.s.), Hz. İsa (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Nuh (a.s.), Hz. Muhammed (a.s.m.) başta olmak üzere hepsi zor imtihanlardan geçtiler. Ama hiç şikâyet etmediler.”
Katharina susmuştu. Bağırmıyordu. Sadece dinliyordu. Ali cebinden Bediüzzaman Said Nursî’nin Hastalar Risalesi’nin Almanca’sını çıkararak bir kaç bölüm okudu. O okudukça Katharina’nın yüz ifadesi değişiyordu.
Sonunda Ali toparladı:
“Hastalık aslında Allah’ın bir hediyesidir. Bu hediye bizim için büyük bir fırsattır. Kendimize, özümüze dönmemiz için bir fırsat. Hayatın boş işlerinden kurtulmak için hastalıklar gereklidir. Hasta olan insanlar, Allah’a daha yakındırlar.”
Katharina yine ağlıyordu. Fakat bu ağlama bağırarak değildi. Çaresizlikten değildi. Gözlerinden yavaş yavaş damlalar akıyordu. Bu bir mutluluk ağlamasıydı. Mutluluk gözyaşları döküyordu 45 yaşındaki Katharina.
Ali tebessüm ederek devam etti:
“Allah sizi seviyor. Onun için sizi hastalıkla imtihan ediyor, sizin de O’nu sevip sevmediğinizi anlamak için…”
Camideki genç
Vakit çok ilerlemişti. Ali’nin çıkması gerekiyordu. Odadan çıktı. Ertesi gün hastanede görevi olmayan Ali, bir sonraki gün işine gitti. Doktorun odasında hazırlıklar yapıyordu. Tam o anda, başhekim, Katharina’nın odasından çıktı. Başhekim, kapıyı kapatıp, on saniye kapının önünde durarak kafasını salladıktan sonra Ali ve diğer görevlilerin yanına gitti. Halen kafasını sallıyordu.
“İnanamıyorum. Ne oldu bu kadına? Sanki içinden bir şeytan çıkmış. Bir anlam veremiyorum. Kadın gülüyor, coşuyor. Ağlamıyor.”
Hemşireler:
“Bu daha ne ki? Kadın koşuyor!“ dediklerinde başhekimin gözleri büyümüştü.
“Ne demek koşuyor? Bu kadın en az yedi aydır yataktan kalkmamış. Nasıl koşar? Daha hap tedavisine bile başlamadık. Nasıl koşar bu?”
Başhekimin anlam veremediği olayı, Ali anlamıştı. İman, yine etkisini göstermişti. Hastalar Risalesi, Katharina’nın gönlüne su serpmişti. Yüreğine sığmamıştı bu iman coşkusu. O kadar ki, tüm zerreleri coşuyordu. Yerinde duramıyordu. İmanın bu küçük parıltısı, İslam’ın bu güzel hayat anlayışı, ölmüş bir hayatı diriltmişti.
Ali, Katharina’nın odasına gitti. Katharina sevinçten uçuyordu.
“Sizi dün bütün gün aradım. Neredeydiniz?”
Ali daha cevap veremeden, Katharina devam etti:
“Allah’ı buldum.” Gözyaşlarıyla sesi yankılanıyordu. Dudakları tekrarlıyordu: “Buldum, Allah´ı buldum. O beni seviyor!”
Katharina bir gün önce sevincinden kocasını aramıştı. Kocasının, muhakkak Ali’yle tanışmasını istiyordu. Ali’yi telefonda tarif ettiğinde, kocası “Sanki ben bu Ali’yi tanıyorum” demişti. Ali buna ihtimal vermiyordu. Bir karıştırma olduğunu düşünüyordu.
Akşama doğru hastaneye yaklaşık 40 yaşlarında bir beyefendi geldi. Hanımını ziyaret etmek istiyordu. Adam, hiçbir şey söylemeden Ali’ye doğru yürümeye başladı. Ali’nin önünde durup:
“Sizin olduğunuzu biliyordum“ dedi. Ali şaşırmıştı.
“Efendim? Anlamadım?”
Adam yanıt verdi:
“Ben Katharina’nın eşiyim. Sizi de tanıyorum. Bir kaç ay önce İslam hakkında bilgi edinmek için bir camiyi ziyaret etmiştim. Siz oradaydınız ve bana İslam’ı anlatmıştınız. Karım bana sizden bahsedince, hemen içimden garip bir ses ’Bu camideki genç‘ dedi.”
Ali adamı hatırlamıştı. Ali, beyefendiyle beraber Katharina’nın odasına gitti. Katharina:
“İşte bu gencin okuduğu kitap beni kurtardı. Onunla mutlaka tanışman gerekiyor“ dedi. Katharina’nın kocası:
“Ben senden önce tanıştım” dediğinde Katharina tam bir şaşkınlık içerisindeydi…
Akşamın sonunda iki eş imanın tarifsiz güzelliğine kavuşmuşlardı. Sabah Hıristiyan olarak uyanan bu çift, akşam kelime-i şehadet getirerek yatmışlardı.
Katharina Wohlrath, yedi aydır hem psikolojik, hem de biyolojik olarak hastaydı. Tüm gün bağırıyor, yataktan hiç kalkmıyordu. Bütün ihtiyaçlarını yatakta gideriyordu. Katharina’nın acılar içinde süren hayatı tedavi için getirildiği hastanede görevli olan Ali’nin verdiği Hastalar Risalesi’ni okumasıyla değişti. Yedi yıldır yataktan çıkmayan Katharina, kısa sürede ayağa kalkarak tüm doktorları şaşırttı.
Katharina Wohlrath, zor bir hayat geçirmişti. 45 yaşında olmasına rağmen çok yorulmuş, yüzünde çileli bir hayatın izlerini taşıyordu. Haftalarca, aylarca hastane yataklarında geçiriyordu bu anlamsız hayatı. Kalkmaya gücü yoktu. Yıkılmıştı… Perişandı…
Almanya’nın Halle Westfalen şehrinde yaşayan Ali, Krankenhaus HalleHastanesi’nde çalışıyordu. Alman vatandaşı olduğu için askerliğini Almanya’da yapıyordu. Alman ordusuna gitmek yerine, hastanede görevli olarak çalışmayı tercih etmişti. İşe girerken, hastane yöneticilerine, “Benim namaz kılmam gerekiyor. Eğer işe alacaksanız, namaz yerimi de ayarlamanız gerekiyor. Yoksa çalışamam” demişti. Hıristiyan hastanenin yöneticileri hiç tereddüt etmeden, “Problem değil. Hastanemizde küçük bir kilise var. Size anahtarı veririz. İstediğiniz kadar namaz kılabilirsiniz “ demişlerdi. Ali sevinmişti. Görevi boyunca hiç aksatmadan namazlarını kılabiliyordu. Üstelik bir Hıristiyan hastanesinde.
Bir gün öğle namazını kıldıktan sonra doktor odasına girdi. Hastanenin başhekimi odadaydı. O bölümün tüm görevlilerini toplamış onlara sesleniyordu:
“Biraz sonra ümitsiz bir vaka ile karşı karşıya olacağız. 45 yaşında, Katharina isminde bir hasta gelecek. İşiniz çok zor. Böyle bir şey hiç görmediniz. Yedi aydır yataktan hiç çıkmamış. Bu hastayla ilgilenmek çok zor, haberiniz olsun.”
Katharina, hem psikolojik, hem de biyolojik olarak hastaydı. Çok rahatsızdı. Tüm gün bağırıyor, yataktan hiç kalkmıyordu. Bütün ihtiyaçlarını yatakta gideriyordu.
“Allah’ım, beni niye bıraktın?”
Katharina’nın odasına temiz bir havlu bırakmak maksadıyla giren Ali’nin kulaklarında Katharina’nın çığlıkları çınlıyordu. Katharina, “Beni niye bıraktın? Allah’ım, beni niye bıraktın?” diye bağırıyordu. Tüm ümidini yitirmişti. Çaresizdi. Hayattan bıkmıştı…
Ali şefkatle elini bayanın omuzuna koyarak:
“Neyiniz var?” diye sordu.
Katharina sadece bağırıyor ve ağlıyordu:
“Allah beni bıraktı. Artık yaşamak istemiyorum!”
Ali üzgündü, yardım etmek istiyordu.
“Siz Hıristiyan’sınız. Hz. İsa’ya (a.s.) inanıyor musunuz?” diye sordu. Katharina bağırdı:
“Eveeet!”
Ali devam etti:
“Peki Hz. Musa’ya (a.s.) inanıyor musunuz?” Cevap yine bir çığlıkla geldi:
“İnanıyorum!”
Ali devam etti:
“O zaman bilirsiniz, bu peygamberlerin hayatları çileyle geçti. Allah’ın en çok sevdiği kullardandı bunlar. Ama bunlara bile torpil yapılmadı. Allah onları da sınavdan geçirdi. İnsan dünyaya imtihan için geldi. Herkesin imtihanı başkadır. Bazıları sağlıkla sınanıyor, bazıları hastalıkla. Kimileri şükürle, kimileri sabırla. Hz. Musa (a.s.), Hz. İsa (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Nuh (a.s.), Hz. Muhammed (a.s.m.) başta olmak üzere hepsi zor imtihanlardan geçtiler. Ama hiç şikâyet etmediler.”
Katharina susmuştu. Bağırmıyordu. Sadece dinliyordu. Ali cebinden Bediüzzaman Said Nursî’nin Hastalar Risalesi’nin Almanca’sını çıkararak bir kaç bölüm okudu. O okudukça Katharina’nın yüz ifadesi değişiyordu.
Sonunda Ali toparladı:
“Hastalık aslında Allah’ın bir hediyesidir. Bu hediye bizim için büyük bir fırsattır. Kendimize, özümüze dönmemiz için bir fırsat. Hayatın boş işlerinden kurtulmak için hastalıklar gereklidir. Hasta olan insanlar, Allah’a daha yakındırlar.”
Katharina yine ağlıyordu. Fakat bu ağlama bağırarak değildi. Çaresizlikten değildi. Gözlerinden yavaş yavaş damlalar akıyordu. Bu bir mutluluk ağlamasıydı. Mutluluk gözyaşları döküyordu 45 yaşındaki Katharina.
Ali tebessüm ederek devam etti:
“Allah sizi seviyor. Onun için sizi hastalıkla imtihan ediyor, sizin de O’nu sevip sevmediğinizi anlamak için…”
Camideki genç
Vakit çok ilerlemişti. Ali’nin çıkması gerekiyordu. Odadan çıktı. Ertesi gün hastanede görevi olmayan Ali, bir sonraki gün işine gitti. Doktorun odasında hazırlıklar yapıyordu. Tam o anda, başhekim, Katharina’nın odasından çıktı. Başhekim, kapıyı kapatıp, on saniye kapının önünde durarak kafasını salladıktan sonra Ali ve diğer görevlilerin yanına gitti. Halen kafasını sallıyordu.
“İnanamıyorum. Ne oldu bu kadına? Sanki içinden bir şeytan çıkmış. Bir anlam veremiyorum. Kadın gülüyor, coşuyor. Ağlamıyor.”
Hemşireler:
“Bu daha ne ki? Kadın koşuyor!“ dediklerinde başhekimin gözleri büyümüştü.
“Ne demek koşuyor? Bu kadın en az yedi aydır yataktan kalkmamış. Nasıl koşar? Daha hap tedavisine bile başlamadık. Nasıl koşar bu?”
Başhekimin anlam veremediği olayı, Ali anlamıştı. İman, yine etkisini göstermişti. Hastalar Risalesi, Katharina’nın gönlüne su serpmişti. Yüreğine sığmamıştı bu iman coşkusu. O kadar ki, tüm zerreleri coşuyordu. Yerinde duramıyordu. İmanın bu küçük parıltısı, İslam’ın bu güzel hayat anlayışı, ölmüş bir hayatı diriltmişti.
Ali, Katharina’nın odasına gitti. Katharina sevinçten uçuyordu.
“Sizi dün bütün gün aradım. Neredeydiniz?”
Ali daha cevap veremeden, Katharina devam etti:
“Allah’ı buldum.” Gözyaşlarıyla sesi yankılanıyordu. Dudakları tekrarlıyordu: “Buldum, Allah´ı buldum. O beni seviyor!”
Katharina bir gün önce sevincinden kocasını aramıştı. Kocasının, muhakkak Ali’yle tanışmasını istiyordu. Ali’yi telefonda tarif ettiğinde, kocası “Sanki ben bu Ali’yi tanıyorum” demişti. Ali buna ihtimal vermiyordu. Bir karıştırma olduğunu düşünüyordu.
Akşama doğru hastaneye yaklaşık 40 yaşlarında bir beyefendi geldi. Hanımını ziyaret etmek istiyordu. Adam, hiçbir şey söylemeden Ali’ye doğru yürümeye başladı. Ali’nin önünde durup:
“Sizin olduğunuzu biliyordum“ dedi. Ali şaşırmıştı.
“Efendim? Anlamadım?”
Adam yanıt verdi:
“Ben Katharina’nın eşiyim. Sizi de tanıyorum. Bir kaç ay önce İslam hakkında bilgi edinmek için bir camiyi ziyaret etmiştim. Siz oradaydınız ve bana İslam’ı anlatmıştınız. Karım bana sizden bahsedince, hemen içimden garip bir ses ’Bu camideki genç‘ dedi.”
Ali adamı hatırlamıştı. Ali, beyefendiyle beraber Katharina’nın odasına gitti. Katharina:
“İşte bu gencin okuduğu kitap beni kurtardı. Onunla mutlaka tanışman gerekiyor“ dedi. Katharina’nın kocası:
“Ben senden önce tanıştım” dediğinde Katharina tam bir şaşkınlık içerisindeydi…
Akşamın sonunda iki eş imanın tarifsiz güzelliğine kavuşmuşlardı. Sabah Hıristiyan olarak uyanan bu çift, akşam kelime-i şehadet getirerek yatmışlardı.
moraldünyası