Yılbaşı neyimiz olur? diye soruyorum. Fakat,

Eyvàh!

Well-known member
Yılbaşı neyimiz olur? diye soruyorum. Fakat,

-29 Ekim'imiz midir, 30 Ağustos'umuz mudur, Şeker Bayramı'mız mı, Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız mı? diye sual açmak da yersiz olmazdı.

Biz muharremlerle, martlarla başlayan yıllar da biliriz... ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı.

Memleketimize, herhalde, Beyoğlu'ndan giren, Haliç'i atlayarak Fatih'lere, Aksaray'lara, sonra Rumeli'ye ve Boğaz'ı aşarak önce Kadıköy'lere, Moda'lara ve sonra Üsküdar'lara ve oradan Anadolu'ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?

İstanbul'un Tepebaşı'ndan Adana'nın Tepebağı'na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir? Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... Bunu hiç merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit'tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.

O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... Ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.

Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi? Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı. Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin yahut bırakın: Haç'ında çarmıha gereyim onu
.Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.

Arif Nihat ASYA
 

Eyvàh!

Well-known member
eywah yilbasi!!!

Bir elde kadeh! Bir elde Kur'an!
Ne helaldir işimiz,Ne de haram!
Şu Yarım yamalak Dünyada,
Ne tam kafiriz Ne de tam Müslüman!
Müslümana;
Sen Hıristiyanmısın diye sorsan darılır.
Amma yılbaşında hindi,kaz yemesine bayılır.
Çam deviren hindici,Nasıl müslüman sayılır.
Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz:
Bat,Batı diyerek,Eyvah hep batıyoruz!

Yaklaştıkca her sene, Öz yurdumda Yılbaşı:
Yapılır milletime Frenkçe türlü aşı!
Buna:ağlar ağacı;hem toprağı,hem taşı:
Müslümanız (!) onlarla Noel de yapıyoruz.
Batı,Batı diyerek,eyvah! Hep batıyoruz

alinti


iccon04.gif
(cc) Muslumanlara intibahlar versin! Amin
 

Huseyni

Müdavim

Yılbaşı kutlamaları caiz midir?


Yılbaşı kutlamaları denilince, eski yılın sona erip yeni bir yıla geçildiği 31 Aralık/1 Ocak gecesi yapılan eğlenceler ve bir takım faaliyetler akla gelmektedir. Ancak yılbaşı eğlenceleri ilk bakışta yeni bir yıla girişin kutlamaları gibi gözükse de bunun Batı dünyasının Noel bayramıyla yakın bir ilgisi bulunmaktadır.


Hıristiyan Batı aleminde miladi takvimin başlangıcına esas olarak Hz. İsâ’nın doğum tarihi alınmış ve bu giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir. Bu bakımdan Hıristiyanlar Aralık ayının son haftasını, Hz. İsâ’nın doğumunun arefesini teşkil etmesi bakımından en önemli dini bayramları olarak kabul etmişlerdir.


Dolayısıyla bu hafta içerisinde Hıristiyanlar kiliseye giderler, birbirlerini ziyaret ederler ve hediyeleşirler. Dini bir atmosfer ortamı içerisinde geçen Noel bayramı akabinde ise, yeni yıla giriş büyük bir çılgınlık, lüks ve israf içerisinde kutlanır. Binlerce güzel çam ağaçları katledilir.


Bilindiği üzere toplumumuzda ve diğer Müslüman toplumlarda “yılbaşı kutlaması” adı altında düzenlenen eğlence programlarının hiçbir kültürel ve geleneksel altyapısı söz konusu değildir. Bu bakımdan Hıristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamalarının Batı’yı körü körüne taklit etmekten ve Hıristiyan Batı kültürünü İslam ülkelerine ihraç etmekten öte bir anlamı olmasa gerektir.


Türkiye’de öteden beri yılbaşı kutlamalarıyla ilgili yapılan eleştirilerin ve gösterilen hassasiyetlerin temelinde de böyle bir düşünce yatmaktadır.


Diğer taraftan Hz. Peygamber’in Müslümanlara başka dini topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci ve kültürel değerler kazandırmak için gayret ettiği bir gerçektir. Nitekim, O’nun saç sakal, kılık-kıyafet, yeme-içme adabı dahil olmak üzere pek çok konuda tavsiyede bulunduğu göz önünde bulundurulduğunda ve meseleye bu açıdan bakıldığında yılbaşı kutlamalarınınn sıradan bir kutlama olarak algılanması ve tabi karşılanması kanaatimizce doğru olmasa gerektir.


Zira ülkemizde kültürel tahribata, kimlik bunalımına yol açan, yeni yetişen kuşakları kendi öz değerlerinden ve geleneklerinden koparıp Batı dünyasının önce hayat tarzına alıştıran, sonra da onların değer ve inanç sistemlerine sıcak bakmaya ve giderek onları benimsemeye götüren bu “yılbaşı kutlamaları, Noel ağacı süslemeleri, Noel baba’nın hediye bırakıp gitmesi” gibi adetler bir an önce terk edilmelidir.


Bunların yerine kendi kültür ve değerlerimizden kaynaklanan alternatif program ve faaliyetlerin üretilmesine ve yerleştirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir.


Nitekim Batı dünyasının bu tür gelenekleri yerine biz kendi kültürümüzü, geleneklerimizi, örf ve adetlerimizi yaşatmaya çalışabiliriz.


Zira; bizim de Mevlana'mız var.. Yunus Emre'miz var... Nasreddin hocamız var.. Hacı Bektâşı Veli'miz var… Ahmet Yesevi'miz var... Hacı Bayram Veli'miz var...


Dolayısıyla; Noel babaları onların olsun... Bizdeki bu değerler bizlere yeter de artar bile.


Bu itibarla; günümüz toplumlarının kültürel değerlerini, itikadi ve ahlaki eğilimlerini, sahip oldukları hayat tarzı, ekonomik yapı, yerleşim ve ulaşım imkanları, iklim ve çevre, eğitim, folklor, örf ve adet gibi ilk bakışta konuyla ilgisiz gözüken pek çok husus derinden etkilemektedir. Ve sonuçta mekanizma kendi değerlerini üretmektedir.


Nitekim Avrupa’daki Müslüman-Türk işçilerinin bir kısmının çocukları ve torunlarının Batı dünyasının kültür ve gelenekleri altında nasıl değiştiği ve giderek o toplumla bütünleşmeye başladığı yakından izlendiğinde, ülkemize yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve adetlere karşı daha duyarlı olunmasının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.


Bunun için alınacak bir diğer önlem de, kendi kültürel mirasımızdan ve dini anlayış ve heyecanımızdan kaynaklanan öz değerlerimizi daha da iyileştirerek yaşatmaya ve geliştirmeye devam etmek olmalıdır.


Özetle ifade edecek olursak; bu tür yılbaşı kutlamalarından sakınmaya çalışmak ve alternatifler üretmek her müslümanın görevleri arasında yer almaktadır diye düşünmekteyiz.


Selam ve dua ile…
 

Huseyni

Müdavim
Pek mi önemli?

Hanede beş nüfus, maaş dört milyon, Ayağımda tam üç yıllık pantolonYüzde yüz kırk iken şu enflasyonYılbaşı kutlamak pek mi önemli?


Maaşımın artışı
ölden de çorak,
Böyle gidiş ile huzur çok ırak,
Çereze para yok hindiyi bırak,
Yılbaşı kutlamak çok mu önemli?
***
Kutlamasak Avrupa küser mi?
Yetmeyen maaşımızı devlet keser mi?
Amerika kızıp "Çok ayıp" der mi?
Yılbaşı kutlamak çok mu önemli?
***
Her ay yağmur gibi zam yağarken,
Ortadirek geçim diye ağlarken,
Bosna–Hersek gibi "Milli gam" varken
Yılbaşı kutlamak çok mu önemli?
***
Kulak verdim vicdanımın sesine,


Her halimiz gerçeklerin tersine
Noel Baba Müslüman'ın nesine,


Yılbaşı kutlamak pek mi önemli?




Rıza Mahmutoğlu31 Aralık 1994, Cumartesi
 

ebrar172

Well-known member
Maaşımın artışı
ölden de çorak,
Böyle gidiş ile huzur çok ırak,
Çereze para yok hindiyi bırak,
Yılbaşı kutlamak çok mu önemli?


----------------------

şükür yılbaşı kutlamak gibi kötü bir alışkanlığımız yok...
olanlarıda Allah kutarsın ne diyeyim...
 

Huseyni

Müdavim
Bir yılı daha her yıl olduğu gibi geride bırakıp, bir yenisine girmek üzere olduğumuz şu günlerde, insanlarda bir telaş, bir heyecan, bir alışveriş çılgınlığı almış başını gidiyor. Hayatına güzellik namına bir şey katmamakta ısrarlı olanlar için gayet sıradan şeyler bunlar. Sıradan olmayan tek şey; bu sıradanlıkların 365 gün içinde bir güne sıkıştırılması onlar için. 365 günde yapılamayan çılgınlıkların, iğrençliklerin bir geceye sığdırılması diğer bir deyişle.

Hani masumane bakalım desek olaylara bir kere de, ama nasıl? Nasıl masumane bakılabilir ki, hangisine prim verebilirsiniz?

50.000.000 kağıt parçasından birinin elindeki kağıt çıkması ihtimaline mi? 24 saatten 1 saatini Allah c.c. ın Rızasını kazanmak yolunda, 100’den 99’una kesin kazanma fırsatının verildiği bir biletten yüz çevirip, 50.000.000’da 1’den medet uman, ağzını ve gözlerini açıp saatlerce bir ekrana odaklanan zihniyetlere nasıl masumane, iyi niyetle bakılabilir ki? Hadi o 50 milyondan biri oldu desek, o seçildi desek neye yarar? Kaç yıla sığar ki bundan duyduğu mutluluk, bu dünyanın sınırlarını aşabilir mi?

Ya o günler öncesinden alınıp beslenen hindiler, yine günler öncesinden alınıp evin en orta kısmına konuk edilip süslenen çam ağaçları. Hatırlarsınız; daha 2 hafta önce dinsizlik cereyanları, medya kurban satışlarını engellemek, bir kurban da olsa az kesilmesini sağlamak için adeta yarış eder hale gelmişlerdi. Kurbanlık hayvanlarda kansere yol açan hormonlardan tutun da, hayvanlara yapılan işkenceler, hayvanların elden kaçıp insanların arasına dalmaları gibi haberleri gündeme taşıyıp, daha bir çok şekilde Müslümanları kurbandan soğutmaya çalıştılar her yıl olduğu gibi. Sanki bütün kurbanlıklar kanser saçıyor, hepsi elden kaçıp birilerine saldırıyor, hepsi de işkence görüyormuşçasına süsleyip durdular cahilane haberlerini. O günlerde “hayvanlar katlediliyor!” diyen şahıslar ya da dernekler şimdiler de sus pus olmuş nedense. Hindi kesme adeti Müslümanlardan çıkmadı ne de olsa. Onlara göre bir şeyin zararlı telakki edilmesi için, Müslümanlıktan çıkması gerekirdi.

Başrolü oynayan sadece hindi de değil. Ormanı, yeşili sevenlerde suskun bugünler de. Müslümanların en basit yanlışlarının peşinde kurnaz bir tilki gibi dolaşıp, haberini şişirdikçe şişiren medya çam ağaçlarının katledilmesi meselesinde “gık” ını çıkarmıyor. O ağaçlar ciğerlerimizin ihtiyacı olan oksijenin kaçta kaçını eksiltiyor? Bu da onların umrunda değil. Onların tek derdi iyilik, güzellik gibi kavramların dibe vurup, iğrençliklerin, saygısızlıkların vs. güzellikmiş gibi algılanması. Bu şekilde ancak ayakta durabiliyorlar çünkü ya da durduklarını zannediyorlar. Bir çam ağacını süslemekle yada bir hindi kesip yemekle bir gecede insanın hayatında ne değişebilir ki? Ahlakımız mı yücelir, maddiyatımız mı artar, önümüzdeki 1 yılı herhangi bir şekilde garanti altına mı almış oluruz? Kendi değerlerini hazmedemeyen insanların, bizimle hiçbir alakası olmayan, ne dinimizle, ne geleneklerimizle, ne de mantıkla izah edilemeyen bu sapkınlıkları bizim kendi malımızmış gibi gösterme çabasının ardında ne yatıyor? Nedir tüm bunlar?

Eğlenceler had safhaya gelip saatler 00:00’a yaklaşırken, içip içip kendini direksiyonun başında bulanlar da maalesef az sayıda değil. Kimin ölümüne ya da yaralanmasına sebep olacağını düşünmeden, sırf o gece olduğu için kafayı çekip ölüm makinesinin başına geçenler “Tevhide” ler gibi aşağılanmamaktadır ülkemizde. Tam tersine bu hale getirilene kadar her türlü teşvik “gerek içki satışları artsın, gerekse “noel” denen gelenek iyice zihinlere kazınsın niyetiyle” özenle yapılmaktadır. Onlar birkaç kişinin ölümüne sebep olsa bile çok kısa yer alır haberlerde. Oysa “Tevhide” ler onlardan daha zararlıdır. Kafalarındaki bez, çarşaf adını siz koyun; Türkiye’yi ve Türkiye’nin geleceğini tehdit etmektedir. İşler eğlence boyutuna gelmişse, hele ve hele de bu eğlenceleri yılın en önemli anı olan 00:00’a denk getirebilmeyi başarmışsanız önünüzde hiçbir engel yoktur. Bütün meyhaneler size açık, bütün yollar size aittir. Kimin canını yakarsanız yakın, suçunuzun cezasını çekersiniz belki ama aşağılanmazsınız.

Sırf bu gün, bu gece olduğu için arkadaş çevresinin teşviklerine dayanamayıp, hiç yapmadığı şeyleri böyle bir zamanda fırsat bilip yapan, belki de ömrünün kara sayfalarına bilerek ya da bilmeyerek "start" verenler, daha başlamadan kaybedenler, yıkılan hayaller, sönen umutlar..... gibi niceleri yaşanır, "noel vaka" sında. Tarih 1 sayı ileri gitmiştir, artmıştır ama ehli dalalet 1 sayı daha geride kalmayı tercih edip 1 kara gün daha göndermiştir ebediyete.

Tüm bu saydıklarımız, çok uzaklarda değil, yanıbaşımızda cereyan eden olaylardır. Ve bunlara “dur!” demek, bir gün, bir gece için tüm bu olumsuzluklara değmeyeceğini anlatmak bizlerin görevidir.

Allah c.c. hepimizi geçmek üzere olduğumuz yıldan neler kaybedip, neler kazandığını tartan, geçmiş hatalarından ders alıp “Firavun’lukta, Nemrut’lukta”, halk tabiriyle “eşeklikte” ısrar etmeyenlerden, yeni yılını ahireti, dünyası ve insanlık adına nasıl en güzel şekilde değerlendirebileceğini düşünen kullarından eylesin. Çoklarının kafalarının uyuştuğu o saatlerde, bizleri, insanı diğer yaratılmışlardan ayıran “şuur” u “akıl” nimeti yerinde ve uyanık olan kullarından eylesin. Elimizle, dilimizle bir şey yapamadığımız, çaresiz kaldığımız dakikalarda en azından “Dua mü’minin silahıdır!” mesajını hatırlayıp, duaya sarılanlardan eylesin, amin!




Aralık, 2007
 
Üst