Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Altıncı Lem'a - Sayfa 374


<!-- This file was converted to xhtml by Writer2xhtml ver. 0.5 beta2. See Writer2LaTeX has moved for more info. --><META name=description content=""><META name=keywords content=""><STYLE type=text/css media=all>      body {font-family:'Trebuchet MS',Arial,serif;font-size:12.0pt}    </STYLE>neş’et eden ezvâk-ı ruhaniyeyi alıyoruz. O halde biz bu ihtiyarlığımızı yüz gençliğe değişmemeliyiz. Evet, ben kendim sizi temin ediyorum ki, Eski Said’in on senelik gençliğini bana verseler, ben şimdi Yeni Said’in bir senelik ihtiyarlığını vermeyeceğim. Ben ihtiyarlığımdan razıyım; siz de razı olmalısınız.


ONUNCU RİCA


Bir zaman, esaretten geldikten sonra, İstanbul’da bir iki sene yine gaflet galebe etti. Siyaset havası, nazarımı nefsimden kaldırıp âfâka dağıtmışken, birgün İstanbul’un Eyüp Sultan kabristanının dereye bakan yüksek bir yerinde oturuyordum. İstanbul etrafındaki âfâka baktım. Birden, bakıyorum, benim hususî dünyam vefat ediyor, bazı cihette ruh çekiliyor gibi bir hâlet-i hayaliye bana geldi. Dedim “Acaba bu kabristanın mezar taşlarındaki yazıları mıdır ki, bana böyle hayal veriyor?” diye nazarımı çektim. Uzağa değil, o kabristana baktım. Kalbime ihtar edildi ki:


“Bu senin etrafındaki kabristanın, yüz İstanbul, içinde vardır. Çünkü yüz defa İstanbul buraya boşalmış. Bütün İstanbul’un halkını buraya boşaltan bir Hâkim‑i Kadîrin hükmünden kurtulup müstesna kalamazsın; sen de gideceksin.”


Ben kabristandan çıkıp, bu dehşetli hayal ile Sultan Eyüp Camiinin mahfelindeki küçük bir odaya, çok defa girdiğim gibi, bu defa da girdim. Düşündüm ki, ben üç cihette misafirim. Bu menzilcikte misafir olduğum gibi, İstanbul’da da misafirim, dünyada da misafirim. Misafir, yolunu düşünmeli. Nasıl ki bu odadan çıkacağım, birgün de İstanbul’dan da çıkacağım, diğer birgün de dünyadan çıkacağım.


İşte bu hâlette, gayet rikkatli ve firkatli, elemli bir hüzün ve gam, kalbime, başıma çöktü. Çünkü ben yalnız bir iki dostu kaybetmiyorum. İstanbul’da binler sevdiğim dostlarımdan mufarakat gibi, çok sevdiğim İstanbul’dan da ayrılacağım. Dünyada yüz binler dostlarımdan iftirak gibi, çok sevdiğim ve müptelâ olduğum o güzel dünyadan da ayrılacağım diye düşünürken, yine kabristanın o yüksek yerine gittim. Ara sıra sinemaya ibret için gittiğimden, bana, İstanbul içindeki insanlar, o dakikada, sinemada geçmiş zamanın gölgelerini hazır zamana getirmek cihetiyle, ölmüş olanları ayakta gezer suretinde gösterdikleri gibi, aynen ben de, o vakit gördüğüm insanları, ayakta gezen cenazeler vaziyetinde gördüm. Hayalim dedi ki: Madem bu kabristanda olanlardan bir kısmı, sinemada,







 

Eski Said: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)Eyüp Sultan: (bk. bilgiler – Eyüp)
Hâkim-i Kadîr: sonsuz kuvvet ve kudret sahibi ve her şeyi hikmetle yaratan AllahSultan Eyüp Camii: (bk. bilgiler - Eyüp) 
Yeni Said: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)cihet: taraf, yön
elem: acı, kederesaret: esirlik, tutsaklık
ezvâk-ı ruhaniye: ruhun aldığı zevklerfirkat: ayrılık
gaflet: dalgınlık, dünya ile ilgili şeylere dalmagalebe etmek: üstün gelmek
gam: sıkıntı, üzüntühazır zaman: şimdiki zaman
hususî: özelhâlet: durum, hâl
hâlet-i hayaliye: hayalî hâlibret: ders çıkarmak
iftirak: ayrılıkihtar etmek: hatırlatma
kabristan: mezarlıkmahfel: kapalı bölme, oda
menzil: ev, mekanmufarakat: ayrılık
müptelâ: bağımlımüstesna: dışında
nazar: bakış, dikkatnefis: insanın kendisi
neş’et eden: kaynaklananrica: ümit
rikkatli: dokunaklı, acıklısuret: biçim, şekil
vaziyet: durumâfâk: kişiyi ilgilendirmeyen dışarıdaki şeyler
İstanbul: (bk. bilgiler)


<TBODY>
</TBODY>



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst