Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Altıncı Lem'a - Sayfa 407


benimdir” dedikleri için, ikisini de benimle beraber tevkif ettiler. Bu nümunelere kıyasen, çok çocuk oyuncaklarına seyirci olup gülerek ağladık ve anladık ki, Risale‑i Nur’a ve şakirtlerine ilişenler maskara olurlar.


O nümunelerden lâtif bir muhavere: Benim tevkif kâğıdımda sebep “emniyeti ihlâl” suçu yazıldığından, ben daha o pusulayı görmeden müddeiumuma dedim: “Seni geçen gece gıybet ettim. Emniyet müdürü hesabına beni konuşturan bir polise, ‘Eğer bin müddeiumumî ve bin emniyet müdürü kadar bu memlekette emniyet-i umumiyeye hizmet etmemişsem-üç defa-Allah beni kahretsin’ dedim.”


Sonra, bu sırada, bu soğukta, en ziyade istirahate ve üşümemeye ve dünyayı düşünmemeye muhtaç olduğum bir hengâmda, garazı ve kastı ihsas eder bir tarzda, beni bu tahammülün fevkinde bu tehcir ve tecrit ve tevkif ve tazyike sevk edenlere, fevkalâde iğbirar ve kızmak geldi. Bir inâyet, imdada yetişti. Mânen kalbe ihtar edildi ki:


“İnsanların sana ettikleri ayn-ı zulümlerinde, ayn-ı adalet olan kader-i İlâhînin büyük bir hissesi var.


“Ve bu hapiste yiyecek rızkın var; o rızkın seni buraya çağırdı. Ona karşı rıza ve teslimle mukabele lâzım.


“Hikmet ve rahmet-i Rabbâniyenin dahi büyük bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve teselli vermek ve size sevap kazandırmaktır. Bu hisseye karşı, sabır içinde binler şükretmek lâzımdır.


“Hem senin nefsinin bilmediğin kusurlarıyla onda bir hissesi var. O hisseye karşı istiğfar ve tevbe ile, nefsine ‘Bu tokada müstehak oldun’ demelisin.


“Hem gizli düşmanların desiseleriyle bazı safdil ve vehham memurları iğfal ile o zulme sevk etmek cihetiyle, onların da bir hissesi var. Ona karşı Risale-i






 

ayn-ı adalet: adaletin ta kendisi ayn-ı zulüm: zulüm ve haksızlığın ta kendisi 
cihet: yön, tarafdesise: hile, aldatma
emniyet: güven emniyet-i umumiye: genel güvenlik 
emniyeti ihlâl: güvenliği bozma fevkalâde: olağanüstü
fevkinde: üstündegaraz: kötü kasıt
gıybet: arkadan çekiştirmek, hazır olmayan birisinin aleyhinde konuşmak hengâm: zaman, dönem
hikmet ve rahmet-i Rabbâniye: herbir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah’ın rahmet ve hikmeti ihsas etmek: hissettirmek
ihtar edilmek: hatırlatılmakimdada yetişmek: yardım eli uzatmak
inâyet: Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik istirahat: dinlenme, rahatlama 
istiğfar: af dileme, tevbe etme iğbirar: gücenme, kırgınlık
iğfal: gaflete düşürerek kandırma, aldatma kader-i İlâhî: Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan bilip o şekilde belirlemesi 
kahretmek: perişan etmekkast: amaç 
lâtif: güzel, hoş maskara olmak: gülünç duruma düşmek
muhavere: karşılıklı konuşmamukabele: karşılık verme
mânen: mânevî olarak müddeiumumî: savcı 
müstehak: hak etmiş, lâyık nefs: kişinin kendisi 
nurlandırmak: aydınlatmak nümune: örnek
rızık: Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler safdil: saf kalpli, kolay aldanan 
sevk etmek: yönlendirmektahammül: dayanma, katlanma
tazyik: baskıtecrit: yalnız başına bırakma
tehcir: yurdundan çıkarma, sürgün etmeteslim: her şeyiyle Allah’a bağlanma 
tevbe: pişmanlık duyarak günahtan dönüştevkif etmek: tutuklamak
vehham: aşırı derecede vehimli, kuruntuluziyade: çok, fazla
zulüm: haksızlık şakirt: öğrenci, talebe
şükretmek: teşekkür etmek, Allah’a karşı minnet duymak 


<TBODY>
</TBODY>



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst