Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Beşinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 257435" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmibeşinci Söz - Sayfa 592</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">herbir kısmı hakikatin şecere-i uzmâsından yalnız bir iki dalına yapışıyor, yalnız onun meyvesiyle, yaprağıyla uğraşıyor. Başkasından ya haberi yok, yahut bakmıyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, hakikat-i mutlaka, mukayyet enzar ile ihata edilmez. Kur’ân gibi bir nazar-ı küllî lâzım ki ihata etsin. Kur’ân’dan başka, çendan Kur’ân’dan da ders alıyorlar, fakat hakikat-i külliyenin, cüz’î zihniyle yalnız bir iki tarafını tamamen görür, onunla meşgul olur, onda hapsolur. Ya ifrat veya tefritle hakaikın muvazenesini ihlâl edip tenasübünü izale eder. Şu hakikat Yirmi Dördüncü Sözün İkinci Dalında acip bir temsille izah edilmiştir. Şimdi de başka bir temsille şu meseleye işaret ederiz.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Meselâ, bir denizde, hesapsız cevherlerin aksâmıyla dolu bir definenin bulunduğunu farz edelim. Gavvas dalgıçlar, o definenin cevahirini aramak için dalıyorlar. Gözleri kapalı olduğundan, el yordamıyla anlarlar. Bir kısmının eline uzunca bir elmas geçer. O gavvas hükmeder ki, bütün hazine, uzun direk gibi bir elmastan ibarettir. Arkadaşlarından, başka cevahiri işittiği vakit hayal eder ki, o cevherler bulduğu elmasın tâbileridir, fusus ve nukuşlarıdır. Bir kısmının da kürevî bir yakut eline geçer. Başkası, murabba bir kehribar bulur, ve hâkezâ, herbiri eliyle gördüğü cevheri, o hazinenin aslı ve mu’zamı itikad edip, işittiklerini o hazinenin zevâid ve teferruatı zanneder. O vakit hakaikın muvazenesi bozulur. Tenasüp de gider. Çok hakikatin rengi değişir. Hakikatin hakikî rengini görmek için tevilâta ve tekellüfâta muztar kalır. Hattâ, bazan inkâr ve tâtile kadar giderler. Hükema-yı işrâkıyyunun kitaplarını ve sünnetin mizanıyla tartmayıp keşfiyat ve meşhudâtına itimad eden mutasavvıfînin kitaplarını teemmül eden, bu hükmümüzü bilâşüphe tasdik eder. Demek, hakaik-ı Kur’âniyenin cinsinden ve Kur’ân’ın dersinden aldıkları halde—çünkü Kur’ân değiller—böyle nâkıs geliyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Bahr-i hakaik olan Kur’ân’ın âyetleri dahi o deniz içindeki definenin bir gavvâsıdır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>acip</strong>: hayret verici, şaşırtıcı</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>aksâm</strong>: kısımlar, parçalar</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>bahr-i hakaik</strong>: gerçekler denizi (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>bilâşüphe</strong>: şüphesiz </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cevahir</strong>: cevherler</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cevher</strong>: değerli taş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>cüz’î</strong>: küçük, kişisel (bk. c-z-e)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>define</strong>: hazine</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>enzar</strong>: bakışlar, dikkatler (bk. n-ẓ-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>farz etmek</strong>: varsaymak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>fusus</strong>: yüzük taşları</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>gavvas</strong>: define arayan dalgıç</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakaik</strong>: gerçekler, doğrular (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakaik-i Kur’âniye</strong>: Kur’ân’ın gerçekleri (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat-i külliye</strong>: herşeyle ilgisi olan, çok büyük ve geniş hakikat (bk. ḥ-ḳ-ḳ; k-l-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat-i mutlaka</strong>: kesin ve kayıtsız gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ; ṭ-l-ḳ) </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hâkezâ</strong>: bunun gibi</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hükema-yı işrâkıyyun</strong>: bilginin kaynağının mânevî aydınlanma, sezgi ve ilham olduğu görüşünü savunan filozoflar </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ifrat</strong>: aşırılık </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihata etmek</strong>: kuşatmak, kapsamak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihlâl etmek</strong>: bozmak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>inkâr</strong>: kabul etmeme (bk. n-k-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>itikad etmek</strong>: inanmak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>itimad etmek</strong>: güvenmek</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>izah</strong>: açıklama</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>izale etmek</strong>: ortadan kaldırmak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kehribar</strong>: birşeye hızlı bir şekilde sürüldüğü zaman hafif şeyleri kendine çeken değerli bir taş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>keşfiyat</strong>: keşifler, mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görme (bk. k-ş-f)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kürevî</strong>: yuvarlak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>meşhudat</strong>: kalb gözüyle görülen şeyler (bk. ş-h-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mizan</strong>: ölçü, tartı (bk. v-z-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mukayyet</strong>: kayıtlı, sınırlı</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>murabba</strong>: dört köşeli </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mutasavvıfîn</strong>: tasavvuf ehli olanlar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muvazene</strong>: denge (bk. v-z-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>muztar</strong>: mecbur, çaresiz</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mu’zam</strong>: birşeyin en büyük kısmı (bk. a-ẓ-m)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nazar-ı küllî</strong>: herşeyi görebilen bakış (bk. n-ẓ-r; k-l-l) </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nukuş</strong>: nakışlar (bk. n-ḳ-ş)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nâkıs</strong>: eksik</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>sünnet</strong>: Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler (bk. s-n-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tasdik etmek</strong>: kabul etmek, doğrulamak (bk. ṣ-d-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>teemmül</strong>: düşünme, inceden inceye araştırma</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>teferruat</strong>: ayrıntılar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tefrit</strong>: tersine aşırılık, normalden aşağı olma</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tekellüfât</strong>: zorluklar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetmek, analoji (bk. m-s̱-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tenasüb</strong>: uygunluk (bk. n-s-b)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tevilât</strong>: yorumlar</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tâbi</strong>: uyan </span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tâtil</strong>: reddetme, terketme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zevâid</strong>: fazlalıklar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>çendan</strong>: gerçi</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şecere-i uzmâ</strong>: en büyük ağaç (bk. a-ẓ-m)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 257435, member: 1"] [b]Yirmibeşinci Söz - Sayfa 592[/b] [FONT=Tahoma]herbir kısmı hakikatin şecere-i uzmâsından yalnız bir iki dalına yapışıyor, yalnız onun meyvesiyle, yaprağıyla uğraşıyor. Başkasından ya haberi yok, yahut bakmıyor. [/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, hakikat-i mutlaka, mukayyet enzar ile ihata edilmez. Kur’ân gibi bir nazar-ı küllî lâzım ki ihata etsin. Kur’ân’dan başka, çendan Kur’ân’dan da ders alıyorlar, fakat hakikat-i külliyenin, cüz’î zihniyle yalnız bir iki tarafını tamamen görür, onunla meşgul olur, onda hapsolur. Ya ifrat veya tefritle hakaikın muvazenesini ihlâl edip tenasübünü izale eder. Şu hakikat Yirmi Dördüncü Sözün İkinci Dalında acip bir temsille izah edilmiştir. Şimdi de başka bir temsille şu meseleye işaret ederiz. [/FONT] [FONT=Tahoma]Meselâ, bir denizde, hesapsız cevherlerin aksâmıyla dolu bir definenin bulunduğunu farz edelim. Gavvas dalgıçlar, o definenin cevahirini aramak için dalıyorlar. Gözleri kapalı olduğundan, el yordamıyla anlarlar. Bir kısmının eline uzunca bir elmas geçer. O gavvas hükmeder ki, bütün hazine, uzun direk gibi bir elmastan ibarettir. Arkadaşlarından, başka cevahiri işittiği vakit hayal eder ki, o cevherler bulduğu elmasın tâbileridir, fusus ve nukuşlarıdır. Bir kısmının da kürevî bir yakut eline geçer. Başkası, murabba bir kehribar bulur, ve hâkezâ, herbiri eliyle gördüğü cevheri, o hazinenin aslı ve mu’zamı itikad edip, işittiklerini o hazinenin zevâid ve teferruatı zanneder. O vakit hakaikın muvazenesi bozulur. Tenasüp de gider. Çok hakikatin rengi değişir. Hakikatin hakikî rengini görmek için tevilâta ve tekellüfâta muztar kalır. Hattâ, bazan inkâr ve tâtile kadar giderler. Hükema-yı işrâkıyyunun kitaplarını ve sünnetin mizanıyla tartmayıp keşfiyat ve meşhudâtına itimad eden mutasavvıfînin kitaplarını teemmül eden, bu hükmümüzü bilâşüphe tasdik eder. Demek, hakaik-ı Kur’âniyenin cinsinden ve Kur’ân’ın dersinden aldıkları halde—çünkü Kur’ân değiller—böyle nâkıs geliyor. [/FONT] [FONT=Tahoma]Bahr-i hakaik olan Kur’ân’ın âyetleri dahi o deniz içindeki definenin bir gavvâsıdır. [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]acip[/B]: hayret verici, şaşırtıcı[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]aksâm[/B]: kısımlar, parçalar[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]bahr-i hakaik[/B]: gerçekler denizi (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]bilâşüphe[/B]: şüphesiz [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]cevahir[/B]: cevherler[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]cevher[/B]: değerli taş[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]cüz’î[/B]: küçük, kişisel (bk. c-z-e)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]define[/B]: hazine[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]enzar[/B]: bakışlar, dikkatler (bk. n-ẓ-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]farz etmek[/B]: varsaymak[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]fusus[/B]: yüzük taşları[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]gavvas[/B]: define arayan dalgıç[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakaik[/B]: gerçekler, doğrular (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hakaik-i Kur’âniye[/B]: Kur’ân’ın gerçekleri (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat-i külliye[/B]: herşeyle ilgisi olan, çok büyük ve geniş hakikat (bk. ḥ-ḳ-ḳ; k-l-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat-i mutlaka[/B]: kesin ve kayıtsız gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ; ṭ-l-ḳ) [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hâkezâ[/B]: bunun gibi[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hükema-yı işrâkıyyun[/B]: bilginin kaynağının mânevî aydınlanma, sezgi ve ilham olduğu görüşünü savunan filozoflar [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ifrat[/B]: aşırılık [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ihata etmek[/B]: kuşatmak, kapsamak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ihlâl etmek[/B]: bozmak[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]inkâr[/B]: kabul etmeme (bk. n-k-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]itikad etmek[/B]: inanmak[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]itimad etmek[/B]: güvenmek[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]izah[/B]: açıklama[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]izale etmek[/B]: ortadan kaldırmak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kehribar[/B]: birşeye hızlı bir şekilde sürüldüğü zaman hafif şeyleri kendine çeken değerli bir taş[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]keşfiyat[/B]: keşifler, mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görme (bk. k-ş-f)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kürevî[/B]: yuvarlak[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]meşhudat[/B]: kalb gözüyle görülen şeyler (bk. ş-h-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mizan[/B]: ölçü, tartı (bk. v-z-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mukayyet[/B]: kayıtlı, sınırlı[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]murabba[/B]: dört köşeli [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]mutasavvıfîn[/B]: tasavvuf ehli olanlar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]muvazene[/B]: denge (bk. v-z-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]muztar[/B]: mecbur, çaresiz[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mu’zam[/B]: birşeyin en büyük kısmı (bk. a-ẓ-m)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nazar-ı küllî[/B]: herşeyi görebilen bakış (bk. n-ẓ-r; k-l-l) [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nukuş[/B]: nakışlar (bk. n-ḳ-ş)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nâkıs[/B]: eksik[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]sünnet[/B]: Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler (bk. s-n-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tasdik etmek[/B]: kabul etmek, doğrulamak (bk. ṣ-d-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]teemmül[/B]: düşünme, inceden inceye araştırma[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]teferruat[/B]: ayrıntılar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tefrit[/B]: tersine aşırılık, normalden aşağı olma[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tekellüfât[/B]: zorluklar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetmek, analoji (bk. m-s̱-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tenasüb[/B]: uygunluk (bk. n-s-b)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tevilât[/B]: yorumlar[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tâbi[/B]: uyan [/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]tâtil[/B]: reddetme, terketme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]zevâid[/B]: fazlalıklar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]çendan[/B]: gerçi[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şecere-i uzmâ[/B]: en büyük ağaç (bk. a-ẓ-m)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Beşinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst