Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dördüncü Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 250632" data-attributes="member: 1"><p><strong>Yirmi Dördüncü Söz - Sayfa 453</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">güneşe, şuhud-u kalbî ile veremiyor. Belki, o âsâr-ı acîbeyi, eğer o şuurlu farz ettiğimiz üç şey, o kayıt altında gördüğü güneşe verse de, sırf aklî ve imanî bir tarzda; ve o mukayyed, ayn-ı mutlak olduğunu bir teslimiyetle verebilir. Fakat, o insan gibi akıllı farz ettiğimiz Zühre, Katre, Reşha, şu hükümleri, yani pek büyük âsârı güneşlerine isnad etmeleri, aklîdir, şuhudî değil. Belki, bazan hükm-ü imanîleri, şuhud-u kevniyelerine müsademe eder; pek güçlükle inanabilirler.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">İşte, hakikate dar gelen ve bazı köşelerinde hakikatin âzâları görünen ve hakikatle karışık şu temsil içine üçümüz de girmeliyiz. Üçümüz de kendimizi Zühre, Katre, Reşha farz edeceğiz. Zira onlarda farz ettiğimiz şuur kâfi gelmiyor; biz aklımızı dahi onlara katmalıyız. Yani, onlar maddî güneşlerinden nasıl feyiz alıyorlar; biz de mânevî güneşimizden öyle alıyoruz, anlamalıyız.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">İşte, sen, ey dünyayı unutmayan ve maddiyâta tevaggul eden ve nefsi kesafet peydâ eden arkadaş! Sen Zühre ol. Nasıl ki o Zühre çiçeği, ziya-yı şemsten inhilâl etmiş bir renk alıyor; ve o renk içinde şemsin timsalini karıştırıp kendine ziynetli bir suret giydiriyor. Zira senin istidadın dahi ona benzer.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem şu esbaba dalmış Eski Said gibi mektepli feylesof ise, kamere âşık olan Katre olsun ki, kamer, güneşten aldığı ziya zıllini ona verir ve onun gözbebeğine bir nur verir, o da o nurla parlar. Fakat o Katre, o nurla yalnız kameri görür, güneşi göremez; belki imanıyla görebilir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Hem şu herşeyi doğrudan doğruya Cenâb-ı Haktan bilir, esbabı bir perde telâkki eder fakir adam, o da Reşha olsun. Öyle bir Reşha ki, kendi zâtında fakirdir. Hiçbir şeyi yok ki, ona dayanıp Zühre gibi kendine güvensin. Hiçbir rengi yok ki onunla görünsün. Başka şeyleri de tanımıyor ki ona teveccüh etsin. Hâlis bir safveti var ki, doğrudan doğruya güneşin timsalini gözbebeğinde saklıyor.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Şimdi, madem biz bu üç şey yerine geçtik. Kendimize bakmalıyız: Bizde ne var, ne yapacağız?</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">İşte, bakıyoruz ki, bir Zât-ı Kerîm, ihsanıyla bizi gayet derece tezyin ve tenvir ve terbiye ediyor. İnsan ise, ihsan edene perestiş eder. Perestişe lâyık olana kurbiyet</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Cenâb-ı Hak</strong>: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Eski Said</strong>: (bk. bilgiler)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Katre</strong>: damla</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Reşha</strong>: sızıntı </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Zât-ı Kerîm</strong>: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Zât, Allah (bk. k-r-m)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>Zühre</strong>: çiçek</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ayn-ı mutlak</strong>: kayıtlı ve sınırlı olmayanın ta kendisi (bk. ṭ-l-ḳ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>esbab</strong>: sebepler (bk. s-b-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>farz etmek</strong>: varsaymak</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>feyiz</strong>: bolluk, bereket (bk. f-y-ḍ)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>feylesof</strong>: filozof, felsefeci</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hakikat</strong>: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) </span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hâlis</strong>: katıksız, saf (bk. ḫ-l-ṣ)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>hükm-ü imanî</strong>: imanî hüküm (bk. ḥ-k-m; e-m-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ihsan</strong>: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>inhilâl</strong>: çözülüp açılmış, dağılmış</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>isnad</strong>: dayandırma (bk. s-n-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>istidat</strong>: yetenek, kabiliyet (bk. a-d-d)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kamer</strong>: ay</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kesafet peyda etmek</strong>: katılaşmak</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kurbiyet</strong>: yakınlık</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>kâfi</strong>: yeterli</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>maddiyât</strong>: maddi şeyler</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>mukayyed</strong>: kayıtlı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>müsademe</strong>: çarpışma</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nefis</strong>: insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet (bk. n-f-s)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>nur</strong>: ışık, aydınlık (bk. n-v-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>perestiş</strong>: taparcasına sevme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>safvet</strong>: arılık, berraklık (bk. ṣ-f-y)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>suret</strong>: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>telâkki</strong>: kabul etme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>temsil</strong>: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tenvir</strong>: aydınlatma (bk. n-v-r)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>terbiye</strong>: besleme, yetiştirme (bk. r-b-b)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tevaggul</strong>: dalma, derinliğine girme</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>teveccüh</strong>: yönelme</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>tezyin</strong>: süsleme (bk. z-y-n)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>timsal</strong>: nümune, örnek (bk. m-s̱-l)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ziya</strong>: ışık</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ziya-yı şems</strong>: güneşin ışığı</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>ziynetli</strong>: süslü (bk. z-y-n)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>zıll</strong>: gölge</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âsâr</strong>: eserler</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âsâr-ı acîbe</strong>: hayrette bırakan eserler</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>âzâ</strong>: organlar</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şems</strong>: güneş</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuhud-u kalbî</strong>: kalbin görmesi (bk. ş-h-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuhud-u kevniye</strong>: kâinatta görünüp yaşanan şeyler, gözlemler (bk. ş-h-d; k-v-n)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuhudî</strong>: görürcesine, açıkça (bk. ş-h-d)</span></td><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuur</strong>: bilinç, idrak, anlayış (bk. ş-a-r)</span></td></tr><tr><td><span style="font-family: 'Tahoma'"><strong>şuurlu</strong>: bilinçli (bk. ş-a-r)</span></td></tr></tbody></table></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 250632, member: 1"] [b]Yirmi Dördüncü Söz - Sayfa 453[/b] [FONT=Tahoma]güneşe, şuhud-u kalbî ile veremiyor. Belki, o âsâr-ı acîbeyi, eğer o şuurlu farz ettiğimiz üç şey, o kayıt altında gördüğü güneşe verse de, sırf aklî ve imanî bir tarzda; ve o mukayyed, ayn-ı mutlak olduğunu bir teslimiyetle verebilir. Fakat, o insan gibi akıllı farz ettiğimiz Zühre, Katre, Reşha, şu hükümleri, yani pek büyük âsârı güneşlerine isnad etmeleri, aklîdir, şuhudî değil. Belki, bazan hükm-ü imanîleri, şuhud-u kevniyelerine müsademe eder; pek güçlükle inanabilirler. [/FONT] [FONT=Tahoma]İşte, hakikate dar gelen ve bazı köşelerinde hakikatin âzâları görünen ve hakikatle karışık şu temsil içine üçümüz de girmeliyiz. Üçümüz de kendimizi Zühre, Katre, Reşha farz edeceğiz. Zira onlarda farz ettiğimiz şuur kâfi gelmiyor; biz aklımızı dahi onlara katmalıyız. Yani, onlar maddî güneşlerinden nasıl feyiz alıyorlar; biz de mânevî güneşimizden öyle alıyoruz, anlamalıyız. [/FONT] [FONT=Tahoma]İşte, sen, ey dünyayı unutmayan ve maddiyâta tevaggul eden ve nefsi kesafet peydâ eden arkadaş! Sen Zühre ol. Nasıl ki o Zühre çiçeği, ziya-yı şemsten inhilâl etmiş bir renk alıyor; ve o renk içinde şemsin timsalini karıştırıp kendine ziynetli bir suret giydiriyor. Zira senin istidadın dahi ona benzer. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem şu esbaba dalmış Eski Said gibi mektepli feylesof ise, kamere âşık olan Katre olsun ki, kamer, güneşten aldığı ziya zıllini ona verir ve onun gözbebeğine bir nur verir, o da o nurla parlar. Fakat o Katre, o nurla yalnız kameri görür, güneşi göremez; belki imanıyla görebilir. [/FONT] [FONT=Tahoma]Hem şu herşeyi doğrudan doğruya Cenâb-ı Haktan bilir, esbabı bir perde telâkki eder fakir adam, o da Reşha olsun. Öyle bir Reşha ki, kendi zâtında fakirdir. Hiçbir şeyi yok ki, ona dayanıp Zühre gibi kendine güvensin. Hiçbir rengi yok ki onunla görünsün. Başka şeyleri de tanımıyor ki ona teveccüh etsin. Hâlis bir safveti var ki, doğrudan doğruya güneşin timsalini gözbebeğinde saklıyor. [/FONT] [FONT=Tahoma]Şimdi, madem biz bu üç şey yerine geçtik. Kendimize bakmalıyız: Bizde ne var, ne yapacağız? [/FONT] [FONT=Tahoma]İşte, bakıyoruz ki, bir Zât-ı Kerîm, ihsanıyla bizi gayet derece tezyin ve tenvir ve terbiye ediyor. İnsan ise, ihsan edene perestiş eder. Perestişe lâyık olana kurbiyet [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT] <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Cenâb-ı Hak[/B]: Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Eski Said[/B]: (bk. bilgiler)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Katre[/B]: damla[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Reşha[/B]: sızıntı [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]Zât-ı Kerîm[/B]: sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Zât, Allah (bk. k-r-m)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]Zühre[/B]: çiçek[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ayn-ı mutlak[/B]: kayıtlı ve sınırlı olmayanın ta kendisi (bk. ṭ-l-ḳ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]esbab[/B]: sebepler (bk. s-b-b)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]farz etmek[/B]: varsaymak[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]feyiz[/B]: bolluk, bereket (bk. f-y-ḍ)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]feylesof[/B]: filozof, felsefeci[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hakikat[/B]: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) [/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]hâlis[/B]: katıksız, saf (bk. ḫ-l-ṣ)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]hükm-ü imanî[/B]: imanî hüküm (bk. ḥ-k-m; e-m-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ihsan[/B]: bağış, iyilik (bk. ḥ-s-n)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]inhilâl[/B]: çözülüp açılmış, dağılmış[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]isnad[/B]: dayandırma (bk. s-n-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]istidat[/B]: yetenek, kabiliyet (bk. a-d-d)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kamer[/B]: ay[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kesafet peyda etmek[/B]: katılaşmak[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]kurbiyet[/B]: yakınlık[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]kâfi[/B]: yeterli[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]maddiyât[/B]: maddi şeyler[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]mukayyed[/B]: kayıtlı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]müsademe[/B]: çarpışma[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]nefis[/B]: insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet (bk. n-f-s)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]nur[/B]: ışık, aydınlık (bk. n-v-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]perestiş[/B]: taparcasına sevme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]safvet[/B]: arılık, berraklık (bk. ṣ-f-y)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]suret[/B]: şekil, görüntü (bk. ṣ-v-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]telâkki[/B]: kabul etme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]temsil[/B]: kıyaslama tarzında benzetme, analoji (bk. m-s̱-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tenvir[/B]: aydınlatma (bk. n-v-r)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]terbiye[/B]: besleme, yetiştirme (bk. r-b-b)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tevaggul[/B]: dalma, derinliğine girme[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]teveccüh[/B]: yönelme[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]tezyin[/B]: süsleme (bk. z-y-n)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]timsal[/B]: nümune, örnek (bk. m-s̱-l)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ziya[/B]: ışık[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]ziya-yı şems[/B]: güneşin ışığı[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]ziynetli[/B]: süslü (bk. z-y-n)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]zıll[/B]: gölge[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]âsâr[/B]: eserler[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]âsâr-ı acîbe[/B]: hayrette bırakan eserler[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]âzâ[/B]: organlar[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şems[/B]: güneş[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şuhud-u kalbî[/B]: kalbin görmesi (bk. ş-h-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şuhud-u kevniye[/B]: kâinatta görünüp yaşanan şeyler, gözlemler (bk. ş-h-d; k-v-n)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şuhudî[/B]: görürcesine, açıkça (bk. ş-h-d)[/FONT]</td><td>[FONT=Tahoma][B]şuur[/B]: bilinç, idrak, anlayış (bk. ş-a-r)[/FONT]</td></tr><tr><td>[FONT=Tahoma][B]şuurlu[/B]: bilinçli (bk. ş-a-r)[/FONT]</td></tr></tbody></table> [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
Yirmi Dördüncü Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst