Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Üçüncü Lem'a - Sayfa 292



قَالَتْ رُسُلُهُمْ اَفِى اللهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 1



Şu âyet-i kerime, istifham-ı inkârî ile, “Cenâb-ı Hak hakkında şek olmaz ve olmamalı” demekle, vücud ve vahdâniyet-i İlâhiye bedâhet derecesinde olduğunu gösteriyor. 



Şu sırrı izahtan evvel bir ihtar: 1338’de Ankara’ya gittim. İslâm Ordusunun Yunan’a galebesinden neş’e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. “Eyvah,” dedim. “Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!” O vakit, şu âyet-i kerime bedâhet derecesinde vücud ve vahdâniyeti ifham ettiği cihetle, ondan istimdad edip, o zındıkanın başını dağıtacak derecede Kur’ân-ı Hakîmden alınan kuvvetli bir burhanı, Nur’un Arabî risalesinde yazdım. Ankara’da, Yeni Gün Matbaasında tab ettirmiştim. Fakat maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhtasar ve mücmel bir surette o kuvvetli burhan tesirini göstermedi. Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecburiye, o burhanı Türkçe olarak bir derece beyan edeceğim. O burhanın bazı parçaları bazı risalelerde tam izah edildiğinden, burada icmâlen yazılacaktır. Sair risalelerde inkısam etmiş olan müteaddit burhanlar, bu burhanda kısmen ittihad ediyor, herbiri bunun bir cüz’ü hükmüne geçiyor.




Mukaddime




Ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var; ehl-i iman bilmeyerek istimal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini beyan edeceğiz.




[NOT]Dipnot-1 “Peygamberleri onlara dedi ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah hakkında şüphe olur mu?” İbrahim Sûresi, 14:10.

[/NOT]





Ankara: (bk. bilgiler)
Arabî: Arapça
Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
Yunan: (bk. bilgiler - Yunanistan)
bedahet: ap açıklık
beyan etmek: açıklamak
bilmecburiye: mecburen, zorunlu olarak
burhan: güçlü ve sağlam delil
cihet: yön, taraf
cüz’: parça
dessâsâne: hileli ve aldatıcı bir şekilde
efkâr: fikirler, düşünceler
ehl-i iman: Allah’a inananlar, mü’minler
erkân: rükünler, esaslar
galebe: galip gelme
icmâlen: kısaca, özet olarak
ifham etmek: anlatmak, bildirmek
ihtar: hatırlatma
inkişaf etmek: meydana çıkmak
inkısam etmek: bölünmek, kısımlara ayrılmak
istifham-ı inkârî: bir şeyin öyle olmayacağını soru sorma şekliyle ifade etme; “Hiç böyle olur mu?”
istimal etmek: kullanmak
istimdad etmek: yardım istemek
ittihad etmek: birleşmek
izah: açıklama
işmam etmek: hissettirmek
maatteessüf: ne yazık ki
muhtasar: kısa, özet
mukaddime: başlangıç, giriş
mücmel: özet halinde
müteaddit: bir çok, çeşitli
neş’e almak: sevinmek
risale: Risale-i Nur’u oluşturan bölümlerden her birisi
sair: başka, diğer
suret: biçim, şekil
tab etmek: basmak
vahdâniyet: Allah’ın bir ve benzersiz oluşu; ortağının olmayışı
vücud: varlık
vücud ve vahdâniyet-i İlâhiye: Allah’ın varlığı, bir ve benzersiz oluşu
zındıka: dinsizlik, inançsızlık
âyet-i kerime: şerefli âyet, Kur’ân’ın herbir cümlesi
şek: şüphe


<TBODY>
</TBODY>


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst