Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Üçüncü Lem'a - Sayfa 293


Birincisi: Evcedethu’l-esbab, yani, “Esbab bu şeyi icad ediyor.”


İkincisi: Teşekkele binefsihî, yani, “Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.”


Üçüncüsü: İktezathu’t-tabiat, yani, “Tabiîdir, tabiat iktiza edip icad ediyor.”


Evet, madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem, her mevcut san’atlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem madem kadîm değil, yeniden oluyor. Herhalde, ey mülhid, bu mevcudu, meselâ bu hayvanı, ya diyeceksin ki, esbab-ı âlem onu icad ediyor, yani esbabın içtimaında o mevcut vücut buluyor; veyahut o kendi kendine teşekkül ediyor; veyahut, tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriyle vücuda geliyor; veyahut bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretiyle icad edilir.


Madem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur. Evvelki üç yol muhal, battal, mümteni, gayr-ı kabil oldukları kat’î ispat edilse, bizzarure ve bilbedâhe, dördüncü yol olan tarik-i vahdâniyet şeksiz, şüphesiz sabit olur.


AMMA BİRİNCİ YOL ki, esbab-ı âlemin içtimaıyla teşkil-i eşya ve vücud-u mahlûkattır. Pek çok muhâlâtından yalnız üç tanesini zikrediyoruz.


BİRİNCİSİ Bir eczahanede, gayet muhtelif maddelerle dolu, yüzer kavanoz şişeler bulunuyor. O edviyelerden, zîhayat bir macun istenildi. Hem hayattar, harika bir tiryak, onlardan yapılmak icap etti. Geldik, o eczahanede, o zîhayat macunun ve hayattar tiryakın çoklukla efradını gördük. O macunlardan herbirisini tetkik ettik.


Görüyoruz ki, o kavanoz şişelerden herbirisinden, bir mizan-ı mahsusla, bir iki dirhem bundan, üç dört dirhem ötekinden, altı yedi dirhem başkasından, ve hâkezâ, muhtelif miktarlarda eczalar alınmış. Eğer birinden, bir dirhem ya noksan veya fazla alınsa, o macun zîhayat olamaz, hâsiyetini gösteremez. Hem o hayattar tiryakı da tetkik ettik. Herbir kavanozdan bir mizan-ı mahsusla bir madde alınmış ki, zerre miktarı noksan veya ziyade olsa, tiryak hassasını kaybeder.






Kadîr-i Zülcelâl: sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye gücü yeten Allah
aklen: akıl bakımından
battal: bâtıl, boş, hükümsüz
bilbedâhe: açık bir şekilde
bizzarure: zorunlu olarak
dirhem: eskiden kullanılan ve 3 gramlık ağırlığa karşılık gelen bir ölçü birimi
ecza: parçalar
edviye: devâlar, ilâçlar
efrad: fertler, bireyler
esbab: sebepler
esbab-ı âlem: bu âlemdeki sebepler
gayr-ı kabil: imkânsız
hassa: özellik
hayattar: canlı
hikmetli: belli bir amaç ve hedefe yönelik olma
hâkezâ: bunun gibi
hâsiyet: özellik
icad etmek: yaratmak
icap etmek: gerekmek
iktiza etmek: gerektirmek
içtima: toplanma, bir araya gelme
kadîm: eski
kat’î: kesin
kudret: güç, kuvvet
macun: karışım halinde ilaç
mevcud: var olan
mevcudat: varlıklar
mizan-ı mahsus: özel ölçü
muhal: imkânsız
muhtelif: değişik, çeşitli
muhâlât: olması imkânsız şeyler
mukteza: bir şeyin gereği
mülhid: dinsiz
mümteni: imkânsız
sabit olmak: kesinleşmiş olmak
tabiat: doğa, maddî âlem
tabiî: tabiat gereği
tarik-i vahdâniyet: bütün varlıkların sadece Allah tarafından yaratıldığını kabul etme yolu
tesir: etki
tetkik etmek: incelemek
teşekkül etmek: meydana gelmek, oluşmak
teşkil-i eşya: varlıkların oluşması, meydana gelmesi
tiryak: ilâç
vücud bulmak: var olmak
vücud-u mahlûkat: yaratılmışların varlığı
zikretmek: anlatmak
ziyade: çok
zîhayat: hayat sahibi, canlı
şeksiz: şüphesiz


<TBODY>
</TBODY>




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst