Cevap: Yirmi Üçüncü Lem'a - Sayfa 299
<!-- This file was converted to xhtml by Writer2xhtml ver. 0.5 beta2. See Writer2LaTeX has moved for more info. --><META name=description content=""><META name=keywords content=""><STYLE type=text/css media=all> body {font-family:'Trebuchet MS',Arial,serif;font-size:12.0pt} </STYLE>kâinatı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet derc etsin. Çünkü, nasıl şemsin cilveleri ve akisleri, zemin yüzündeki zerrecik cam parçalarında ve katrelerde görünüyor. Eğer o misalî ve aksî güneşçikler semâdaki tek güneşe isnad edilmese, lâzım gelir ki, bir kibrit başı yerleşmeyen bir zerrecik cam parçasında tabiî, fıtrî ve güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük, mânen çok derin bir güneşin haricî vücudunu kabul ederek, zerrât-ı zücâciye adedince tabiî güneşleri kabul etmek lâzım geldiği gibi; aynen bu misal gibi, mevcudat ve zîhayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelînin cilve-i esmâsına verilmezse, herbir mevcutta, hususan herbir zîhayatta, hadsiz bir kudret ve irade ve nihayetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir tabiatı, bir kuvveti, adeta bir ilâhı, içinde kabul etmek lâzım gelir. Bu tarz-ı fikir ise, kâinattaki muhâlâtın en bâtılı, en hurafesidir. Hâlık-ı Kâinatın san’atını mevhum, ehemmiyetsiz, şuursuz bir tabiata veren insan, elbette yüz defa hayvandan daha hayvan, daha şuursuz olduğunu gösterir.
İKİNCİ MUHAL
Eğer gayet intizamlı, mizanlı, san’atlı, hikmetli şu mevcudat, nihayetsiz kadîr, hakîm bir zâta verilmezse, belki tabiata isnad edilse, lâzım gelir ki, tabiat, herbir parça toprakta, Avrupa’nın umum matbaaları ve fabrikaları adedince makineleri, matbaaları bulundursun, tâ o parça toprak, menşe ve tezgâh olduğu hadsiz çiçekler ve meyvelerin yetişmelerine ve teşkillerine medar olabilsin. Çünkü, çiçekler için saksılık vazifesini gören bir kâse toprak, içine tohumları nöbetle atılan umum çiçeklerin birbirinden çok ayrı olan şekil ve heyetlerini teşkil ve tasvir edebilir bir kabiliyeti, bilfiil görülüyor. Eğer Kadîr-i Zülcelâle verilmezse, o vakit, o kâsedeki toprakta, herbir çiçek için mânevî, ayrı, tabiî bir makinesi bulunmazsa, bu hal vücuda gelemez. Çünkü tohumlar ise, nutfeler ve yumurtalar gibi, maddeleri birdir. Yani, müvellidülmâ, müvellidülhumuza, karbon, azotun
Avrupa: (bk. bilgiler) | Hâlık-ı Kâinat: evreni ve bütün varlıkları yaratan Allah |
Kadîr-i Zülcelâl: kudreti herşeyi kuşatan, haşmet ve yücelik sahibi olan Allah | akis: yansıma |
aksî: yansıyan, akseden | bilfiil: fiilen, uygulamalı olarak |
bâtıl: gerçek dışı, boş | cilve: görünme, yansıma |
cilve-i esmâ: Allah’ın isimlerinin görüntüsü, yansıması | derc etmek: yerleştirmek |
ehemmiyetsiz: önemsiz | fıtrî: doğal, yaratılıştan gelen |
hadsiz: sayısız | hakîm: bilgili, hikmetli |
halk ve idare: varlıkları yaratma ve idare etme | haricî: dışa ait |
heyet: yapı | hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, anlamlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması |
hurafe: delile dayanmayan saçma inanış | hususan: bilhassa, özellikle |
hâsiyet: özellik | intizamlı: düzenli |
irade: dileme, tercih | isnad etme: dayandırma |
kabiliyet: yetenek | kadîr: güç ve iktidar sahibi |
katre: damla | kudret: güç, kuvvet, iktidar |
kâinat: evren, bütün yaratılmışlar | medar: dayanak noktası, eksen |
menşe: kaynak | mevcudat: varlıklar |
mevcut: varlık | mevhum: gerçekte olmadığı halde var sayılan |
misalî: yansıyan | mizan: ölçü, denge |
muhal: imkansız, olmayacak şey | muhâlât: imkansızlıklar, olmayacak şeyler |
mâlik: sahip | mânen: mânevî olarak |
müvellidülhumuza: oksijen | müvellidülmâ: hidrojen |
nihayetsiz: sınırsız | nutfe: memelilerin yaratıldığı su |
semâ: gökyüzü | tabiî: doğal |
tarz-ı fikir: düşünce şekli | tezgâh: dokuma aleti |
teşkil: oluşma, şekillenme | teşkil ve tasvir: şekillendirme ve belli bir görünüm verme |
umum: bütün, genel | vücuda gelmek: ortaya çıkmak (bk v-c-d) |
zemin: yer, dünya | zerrecik: atom |
zerrât-ı zücâciye: camı oluşturan atomlar | zâhiren: görünürde |
zîhayat: canlı, hayat sahibi | Şems-i Ezelî: Ezelî Güneş, bu tabir ezelden beri bütün varlıkları aydınlatan Allah için bir benzetme olarak kullanılır |
şems: Güneş | şuursuz: bilinçsiz |
<TBODY>
</TBODY>