Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Üçüncü Lem'a - Sayfa 302


<!-- This file was converted to xhtml by Writer2xhtml ver. 0.5 beta2. See Writer2LaTeX has moved for more info. --><META name=description content=""><META name=keywords content=""><STYLE type=text/css media=all>      body {font-family:'Trebuchet MS',Arial,serif;font-size:12.0pt}    </STYLE>kesilse, o memuriyetten terhis edilse, yapacağı işlerin cihazatını ve kuvvetini, belinde ve bileğinde taşımaya mecburdur. O vakit, o küçücük bileğindeki kuvvet miktarınca ve belindeki cephane adedince iş görebilir. Evvelki vaziyette gayet kolaylıkla gördüğü işleri bu vaziyette ondan istenilse, elbette bileğinde bir ordu kuvvetini ve belinde bir padişahın cihazat-ı harbiye fabrikasını yüklemek lâzım gelir ki, güldürmek için acip hurafeleri ve masalları hikâye eden maskaralar dahi bu hayalden utanıyorlar.


Elhasıl, Vâcibü’l-Vücuda her mevcudu vermek, vücub derecesinde bir suhuleti var. Ve tabiata icad cihetinde vermek, imtinâ derecesinde müşkül ve haric-i daire-i akliyedir.


ÜÇÜNCÜ MUHAL


Bu Muhali izah edecek, bazı risalelerde beyan edilen iki misal:


BİRİNCİ MİSAL: Bütün âsâr-ı medeniyetle tekmil ve tezyin edilmiş, hâli bir sahrâda kurulmuş, yapılmış bir saraya gayet vahşî bir adam girmiş, içine bakmış. Binlerle muntazam san’atlı eşyayı görmüş. Vahşetinden, ahmaklığından, “Hariçten kimse müdahale etmeyip, o saray içinde o eşyadan birisi o sarayı müştemilâtıyla beraber yapmıştır” diye taharrîye başlıyor. Hangi şeye bakıyor, o vahşetli aklı dahi kabil görmüyor ki, o şey bunları yapsın. Sonra, o sarayın teşkilât programını ve mevcudat fihristesini ve idare kanunları içinde yazılı olan bir defteri görür. Çendan, elsiz ve gözsüz ve çekiçsiz olan o defter dahi, sair içindeki şeyler gibi, hiçbir kabiliyeti yoktur ki, o sarayı teşkil ve tezyin etsin. Fakat muztar kalarak, bilmecburiye, eşya-yı âhare nisbeten, kavânîn-i ilmiyenin bir ünvanı olmak cihetiyle, o sarayın mecmuuna bu defteri münasebettar gördüğünden, “İşte bu defterdir ki, o sarayı teşkil, tanzim ve tezyin edip bu eşyayı yapmış, takmış, yerleştirmiş” diyerek, vahşetini ahmakların, sarhoşların hezeyanına çevirmiş.


İşte, aynen bu misal gibi, hadsiz derecede misaldeki saraydan daha muntazam,






 

Vâcibü’l-Vücud: varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allahacip: hayret verici
ahmaklık: akılsızlıkbeyan edilmek: açıklanmak
bilmecburiye: zorunlu olarakcihazat: cihazlar, âletler
cihazat-ı harbiye: savaş aletlericihet: yön, taraf
elhasıl: özet olarakeşya: şeyler, varlıklar
eşya-yı âhar: diğer varlıklarhadsiz: sınırsız
haric-i daire-i akliye: akıl dairesinin dışındahariç: dış
hezeyan: boş söz, saçmalamahurafe: herhangi bir delile dayanmayan bâtıl inanış
hâli: boş, ıssızicad: yaratma
imtinâ: imkânsızlıkizah etmek: açıklamak
kabil: mümkünkabiliyet: yetenek
kavânîn-i ilmiye: bilimsel kanunlarmaskara: gülünç, rezil
mecmu: bir şeyin tamamımevcud: varlık
mevcudat fihristesi: varlıkların sıralandığı listemuhal: imkânsız
muntazam: düzenlimuztar: çaresiz
münasebettar: ilgili, bağlantılımüşkül: zorluk
müştemilât: içindekilernisbeten: kıyasla, oranla
risale: Risale-i Nur’u oluşturan bölümlerden her birisisahrâ: çöl
sair: diğer, başka sûhûlet: kolaylık
tabiat: doğa, maddî âlemtaharrî: araştırma, inceleme
tanzim: düzenlemetekmil etmek: tamamlamak
terhis: göreve son vermetezyin etmek: süslemek
teşkil etmek: oluşturmakteşkilât: meydana gelme, oluşma
vahşet: ilkellikvahşî: medeniyetten uzak
vaziyet: durum, hâlvücub: kesinlik, gereklilik
âsâr-ı medeniyet: medeniyetin meydana getirdiği eserlerçendan: gerçi
ünvan: isim


<TBODY>
</TBODY>




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst