İkinci Sebeb: İman-ı tahkikînin kuvvetiyle ve marifet-i Sâni'i netice veren masnuattaki tefekkür-ü imanîden gelen lemaat ile bir nevi huzur kazanıp, Hâlık-ı Rahîm'in hazır nâzır olduğunu düşünüp, ondan başkasının teveccühünü aramayarak; huzurunda başkalarına bakmak, meded aramak o huzurun edebine muhalif olduğunu düşünmek ile o riyadan kurtulup ihlası kazanır.
Her ne ise.. bunda çok derecat, meratib var. Herkes kendi hissesine göre ne kadar istifade edebilse, o kadar kârdır. Risale-i Nur'da riyadan kurtaracak, ihlası kazandıracak çok hakaik zikredildiğinden ona havale edip, burada kısa kesiyoruz.
İman-ı tahkikî: Araştırmaya, delil ve ispata dayanan ve yaşanan sağlam iman, Allah'ın (cc) varlığı ve birliği ile ilgili her bir şeydeki delillerden faydalanarak kazanılan sarsılmaz kuvvetli iman.
Marifet-i Sâni': Sanatkar yaratıcı olan Allah'ı (cc) tanıma ve bilme.
Masnuat: Sanatlı eserler, sanatlı yaratılmış varlıklar.
Tefekkür-ü imanî: İmanla ilgili düşünme ve düşünceyi çalıştırma.
Lemaat: Lem'alar, parıltılar.
Hâlık-ı Rahîm: Çok merhametli ve şefkatli yaratıcı.
Nâzır: Nezaret eden, bakan, gözeten, gören.
Teveccüh: Yönelme, dönme, yöneliş. *Alaka, ilgi gösterme.
Meded: Yardım, imdat.
Muhalif: Zıt, aykırı, uymayan.
Derecat: Dereceler, basamaklar.
Hakaik: Hakikatlar, gerçekler ve doğrular.