benim bir arkadaşım var. 17 yaşında hem annesiz hem babasız kaldı. bir yıl arayla kanserden annesini ve babasını kaybetti.
küçükken de hep kapalı giyinmesi gerektiği dolayısı ile dayısından dayak yedi.
ben onun bunları yaşayınca hep dinden soğuyacağını Rabbden kopacağını sandım.
Ama o daha sıkı sarıldı Rabbine. Ve evet dayağa rağmen başörtülü ve takva sahibi. benim gibi pembe başörtüler takmaz.
sonra da risalelerle tanıştı. bizim onla tanışmamız da risalelerle tanıştıktan sonra oldu.
eğer biz ümitvar olursak hiç bir zaman inançsız olmayız.
ben 17-18 yaşımdayken liseden yeni mezun olmuştum ve çalışmaya başlamıştım. o güne kadar hep yaz tatillerimde namaz kılardım okula gitmeyi bahane edip namaz kılmazdım. çalışmaya başlayınca namaz için hiç bir engel kalmamıştı. ama ben tembellikten dolayı kılmıyordum. inanın namaz kılmayınca insan hep boşlukta hissediyor kendini. o namazsız 1-2 yıl boyunca dilimdeki tek dua Rabbim beni senden ayırma idi. Rabbim beni senden ayırma.... O öyle rahmetli ki biz isteyelim yeter ki. bizi karanlıklardan aydınlığa nuruyla çıkarıyor. elhamdülillah. ama inanın inanmama gibi bir şey yok. inanmama olayı sadece kendini kandırması insanın. bir gül, bir papatya koklandığında hala inanmamakta diretiyorsa insan,,diretemezki.... Rabbimizin zerafeti yarattığı zarif çiçeklere yansıyor... Öyle güzellikleri yaratan Rab, küçücük böcekleri yaratan Rab, bizi hiç unuturmu.
bi arkadaşım daha vardı lisede.
depremde annesini kaybetti. evleri üstlerine göçtü. kızkardeşi de öldü. babası o gece yazlıkta olmadığı için ölmedi. arkadaşımı enkazdan çıkarmak için iki bacağını da kestiler. onun iki bacağı da yok... ama o Rabbine bağlı. Rabbinin rızasını arıyor....
ve her insanın bir hikayesi var.
kardeşim nilüfer, bir kuran tefsiri olan risale-i nuru okumanı tavsiye ederim. ve belki derslere de katılmak istersen sana yardımcı olabiliriz. eğer istanbuldaysan ben bile yardımcı olabilirim. ama sen Rabbini arıyosun. aslında onu hiç kaybetmemene rağmen...