Konuya cevap cer

Zerre


Hidayet-i Kur’âniyenin şuâından






İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenâb-ı Hakka nâzır ve Ona vasıl olan yollar, kapılar, âlemin tabakaları, sahifeleri, mürekkebatı nisbetinde bir yekûn teşkil etmektedir. Âdi bir yol kapandığı zaman bütün yolların kapanmış olduğunu tevehhüm etmek, cehaletin en büyük bir şahididir. Bu adamın meseli, gayet büyük askerî bir karargâhı hâvi büyük bir şehirde, karargâhın bayrağını görmediğinden, sultanın ve askeriyeye ait bütün şeylerin inkârına veya teviline başlayan adamın meseli gibidir.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Herşeyin bâtını zahirinden daha âli, daha kâmil, daha lâtif, daha güzel, daha müzeyyen olduğu gibi, hayatça daha kavî, şuurca daha tamdır. Ve zahirde görünen hayat, şuur, kemâl ve saire, ancak bâtından zahire süzülen zayıf bir tereşşuhtur. Yoksa bâtın câmid, meyyit olup da ilim ve hayatı dışarıya vermiş olduğuna zehaba ihtimal yoktur.


Evet, karnın (miden) evinden, cildin gömleğinden ve kuvve-i hâfızan senin kitabından, nakış ve intizamca daha yüksek ve daha gariptir. Binaenaleyh, âlem-i melekût âlem-i şehadetten, âlem-i gayb dünya ve âhiretten daha âli ve daha yüksektir.






Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allahbinaenaleyh: bundan dolayı
bâtın: bir şeyin görünmeyen tarafı, iç yüzücehalet: cahillik
câmid: cansız, sert, katıgarip: hayret verici, şaşırtıcı
gayet: çokhidayet-i Kur’âniye’nin şuâsı: Kur’ân’ın hak ve doğru yolu gösteren hakikatlerinin parıltısı
hâvi: ihtiva eden, içine alaninkâr: inanmama, kabul etmeme, yok sayma
intizam: disiplin, düzeni’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki!
karargâh: karar yeri, merkezkavî: kuvvetli, güçlü
kemal: mükemmellik, olgunlukkuvve-i hâfıza: hâfıza gücü; bellek
kâmil: mükemmel, olgunlâtif: hoş, ince, güzel
mesel: örnek, benzermeyyit: ölü
mürekkebat: birleşiklermüzeyyen: ziynetli, süslenmiş
nakış: işleme, süslemenisbetinde: oranında
nâzır: bakantabaka: derece
tereşşuh: sızıntıtevehhüm etmek: kuruntuya kapılmak, zannetmek
tevil: yorumteşkil etmek: meydana getirmek, oluşturma
vasıl olma: ulaşma, varmayekûn: bütün, toplam
zahir: dış, bir şeyin görünen yüzüzehab: bir düşünceye sahip olma, bir fikre kapılıp gitme
zerre: atom, maddenin en küçük parçasıâdi: basit, normal, sıradan
âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayatâlem: dünya, kâinat
âlem-i gayb: bilinmeyen, görünmeyen, fakat mahiyeti ancak Allah tarafından bilinen veya Onun bildirdiği başka âlemlerâlem-i melekût: İlâhî hükümranlığın tam olarak tecellî ettiği, görünmeyen mânâ âlemi
âlem-i şehadet: gözle gördüğümüz âlemâli: yüce, yüksek
şahit: delilşuur: bilinç, anlayış, idrak




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst