Konuya cevap cer

Cevap: Zerre - Sayfa: 239



muhafaza edilirse, ilâ-mâşaallah semere verecek yüz tane ağaç olur. Aksi takdirde, ateşe atıp yakmaktan başka bir istifadeyi temin etmez. Kezâlik, senin o yüz senelik ömrün de, şeriat suyu ile iska ve âhirete sarf edilirse, âlem-i bekada ilelebed semerelerinden istifade edeceksin. Binaenaleyh, semeredar yüz tane hurma ağacını terk ve yüz tane çekirdeklerine kanaat ile aldanırsa, o adam, hutameye (Cehenneme) hatab olmaya lâyıktır.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Evham, şübehat, dalâletin menşe’ ve mahzenlerinden biri: Nefis, kendisini kader ve sıfât-ı İlâhiyenin tecelliyat dairesinden hariç addeder. Sonra tecelliyata mazhar olanlardan birisinin mevkiinde kendisini farz eder, onda fenâ olur. Sonra, başlar, bazı tevillerle o şeyi de Allah’ın mülkünden, tasarrufundan çıkartır. Kendisinin girmiş olduğu şirk-i hafîye girdirir. Ve şirk-i hafîden aldığı bazı halleri o mâsuma da aksettirir.


Hülâsa: Nefs-i emmâre, devekuşu gibi aleyhine olan şeyi lehine zanneder. Veya Sofestâî gibi münakaşa edenleridir ki, vekilleri birbirini reddeder. Teâruzan, tesâkutan kabilinden, “Hiçbirisi de hak değildir” diye hükmeder.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Gafil nefis, âhireti dünyanın bitişiğinde ve dünya ile bağlı bir menzil zannediyor. Bu itibarla nefsin elinde iki silâh vardır. Dünyanın zeval ve fenasının eleminden kurtulmak için âhireti düşünmekle ümitvar olur. Âhiret için lâzım olan a’mâl külfetine gelince, gaflet veya tegafül ile ondan da kendisini kurtarır. Ölmüş olanların hayatta olmadıklarını düşünmüyor. Ancak, sefere gidenler gibi, görünmüyorlarsa da hayattadırlar, diye zanneder. Ve ölüme o kadar ehemmiyet vermiyor. Bazı dünyevî işlerini ebedîleştirmek için şöyle bir desisesi de vardır ki, “Matluplarımın dünyada semereleri olmasa da esasları âhiretle muttasıl ve âhirette faideleri vardır” diye mütesellî oluyor. Meselâ, ilim gibi,






Sofestaî: kâinatın Yaratıcısını kabul etmemek için herşeyi, hatta kendini dahi inkâr eden bir felsefî ekole bağlı kimseaddetmek: saymak, tutmak
aksettirmek: yansıtmaka’mâl: ameller, işler ve davranışlar
binaenaleyh: bundan dolayıdalâlet: hak yoldan sapkınlık, ayrılma
desise: hile, aldatmadünyevî: dünya ile ilgili
ebedîleştirmek: sonsuzlaştırmakehemmiyet: değer, önem
elem: acı, keder, sıkıntıevham: kuruntular, şüpheler
farz etmek: var saymakfenâ olmak: yok olmak
gafil: Allah’ı düşünmeyen ve sorumluluklarından habersizgaflet: âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık
hak: gerçekhariç: dışında
hatab: odunhutame: Cehennemin bir tabakası
hülâsa: kısaca, özetilelebed: sonsuza kadar
ilâ-mâşaallah: Allah’ın dilediği, müsaade ettiği süreceiska edilmek: sulanmak
istifade: faydalanma, yararlanmai’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki!
kabilinden: türünden, gibisindenkader: Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak her şeyi bilip takdir etmesi
kanaat: Allah’ın nasip ettiği şeye razı olma, yetinmekezâlik: bunun gibi
külfet: güçlük, zorlukmahzen: depo
matlup: istek, istenilenmazhar: ayna
menzil: durak, yermenşe: kaynak
mevki: konum, yermuhafaza: koruma
muttasıl: yapışık, bitişikmütesellî: tesellî bulan, üzüntüsü dağılan
nefis/nefs-i emmâre: insanı daima kötülüğe, zevk ve isteklere sevk eden duygusarf edilmek: harcanmak
sefer: yolculuksemere: meyve
semeredar: meyveli, verimlisıfât-ı İlâhiye: Allah’ın sıfatları, mukaddes özellikleri, nitelikleri
tasarruf: dilediği gibi kullanım, idare, yönetimtecelliyat: yansımalar, görünümler
tegafül: gaflet etme, duyarsızlıklık, mânevî sorumluluklarından habersiz davranmatesâkutan: her biri diğerinin hükmünü düşürür, birbirini yok eder olarak
tevil: yorumteâruzan: birbirine zıt, her biri diğeriyle çelişiyor olarak
zeval: geçip gitme, yok olmaâhiret: öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat
âlem-i beka: devamlı ve kalıcı âlem, âhiretümitvar: ümitli olan
şeriat: Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyetşirk-i hafî: gizli şirk, ortaklık
şübehat: şüpheler, tereddütler




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst