Cevap: Zerre - Sayfa: 245
Hülâsa: Arının dimağını, mikrobun gözünü tanzim eden Zât, senin ef’âl ve a’mâlini mühmel, başıboş, hesapsız, kitapsız bırakmayarak İmâm-ı Mübînde yazar. Ona göre muhaseben olacaktır.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Herbir masnûda, herbir zerrede görünen tasarruf-u mutlak, kudret-i muhîta ve hikmet-i basîrenin delâlet ve şehadetleriyle sabittir ki, bütün eşyânın Sânii vahiddir, şeriki yoktur. Ne kudretinde inkısam var, ne iktidar ve ihtiyarında tecezzî vardır. Binaenaleyh, Sâni ancak Vâcibü’l-Vücud olacaktır ki, kaderin mizanıyla yürüyen kudretine bir nihayet yoktur.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Sinek, örümcek, pire gibi küçük hayvanlar fil, camus, deve gibi büyük hayvanlardan daha zeki, hilkatçe daha güzel, san’atça daha tam oldukları halde, bunların ömrü kısa, onlarınki uzun, bunların zahiren menfaatleri yok, onlarınki var. İşte bu hal, hilkat-i eşyada Sâniin külfeti olmadığına ve herşeyin vücuda gelmesi ancak “Kün” emriyle olduğuna bâhir bir burhandır.
يَفْعَلُ اللهُ مَايَشَاءُ
1 لاَ اِلَهَ اِلاَّ هُوَ
2
İ’lem eyyühe’l-aziz!
3 وَاللهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ Evet, Allah, ilmi, iradesi, kudreti ve sair sıfâtıyla muhittir. Daire-i ihâtasından hariç birşey yoktur. Fakat, insan cüz’î ve kısa zihniyle Allah’ın azametine ve şemsin etrafında seyyârâtı tedvir ettiğine bakarken, meselâ arı gibi küçük hayvanlarla iştigal etmesini uzak görüyor. Çünkü Vâcibü’l-Vücudu, mümkine kıyas ediyor. Halbuki, bu kıyasa
[NOT]Dipnot-1 “Allah dilediğini yapar.” İbrahim Sûresi, 14:27.
Dipnot-2 “Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur.” Bakara Sûresi, 2:255.
Dipnot-3 “Allah onları arkalarından kuşatıcıdır.” Bürûc Sûresi, 85:20.
[/NOT]
Sâni: her şeyi san’atla ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah | Vâcibü’l-Vücud: varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir şeye ve sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah |
azamet: büyüklük, yücelik | a’mâl: ameller, işler |
binaenaleyh: bundan dolayı | burhan: güçlü ve sarsılmaz kesin delil, kanıt |
bâhir: parlak | camus: manda |
cüz’î: küçük | daire-i ihâta: her şeyi içine alan, kapsayıp kuşatan daire, alan |
delâlet: delil olma, gösterme | ef’âl: fiiler, işler |
eşya: varlıklar | hariç: dışında |
hikmet-i basîre: her şeyi gören hikmet; herşeyi belli bir gayeye göre yerli yerinde yapan Allah’ın hikmeti | hilkat: yaratılış |
hilkat-i eşya: varlıkların yaratılışı | hülâsa: kısaca, özet |
ihtiyar: irade, dileme, seçim gücü | iktidar: güç, kudret |
inkısam: bölünme, parçalanma | irade: dileme, istek, tercih |
iştigal etmek: meşgul olmak | i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki! |
kader: Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi, kâinatın plânı | kudret: güç ve iktidar |
kudret-i muhîta: herşeyi kuşatan sınırsız güç ve iktidar | külfet: güçlük, meşakkat, zorluk |
kün emri: “kün = كُنْ”, yani “Ol” emri | kıyas etmek: karşılaştırmak |
masnû: san’at eseri varlık | mizan: terazi, ölçü |
muhasebe: hesaba çekilme, sorgulanma | muhit: kapsama alanı, her şeyi içine alan, kuşatan |
mühmel bırakmak: ihmal etmek | mümkin: varlığı ile yokluğu eşit olan, varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan varlık |
nihayet: son | sair: diğer |
seyyârât: gezegenler, gök cisimleri | sıfât: nitelikler, özellikler |
tanzim etme: düzenleme | tasarruf-u mutlak: kayıtsız, sınırsız tasarruf, dilediği şeyi dilediği gibi yapma |
tecezzî: bölünme, parçalanma | tedvir etmek: çekip çevirmek, idare etmek |
vahid: tek | vücuda gelmek: yaratılmak, meydana gelmek |
zahiren: görünürde | zerre: atom, maddenin en küçük parçası |
İmam-ı Mübin: İlâhî ilim ve emrin bir unvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğine ait bilgi ve kurallarının yazıldığı kader defteri | şehadet: şahidlik, tanıklık |
şems: güneş | şerik: ortak |