Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Mâlik: görünen ve görünmeyen her şeyin gerçek sahibi olan Allah |
Nakkaş-ı Ezelî: her şeyi san’atlı ve mükemmel bir şekilde nakış işleyen, varlığının başlangıcı olmayan Allah | Sultan-ı Ezel: sonsuz otorite ve hâkimiyet sahibi ezelî Sultan, Allah |
Sâni: her şeyi san’atla ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah | azamet: büyüklük, yücelik |
beyan etme: açıklama | binaen: -dayanarak |
binaenaleyh: bundan dolayı | celâl: büyüklük, azamet, haşmet |
dellâllık: ilân edicilik | enbiya: nebiler, peygamberler |
enmuzeç: örnek, fihriste | enzâr-ı âlem: dünyanın bakışları, dikkatleri |
hak ve hakikat: asıl, gerçek ve doğru | hakaik: hakikatler, esaslar |
hakikat: asıl, gerçek, doğru | haşmet: büyüklük, görkem, azamet |
hüsün: güzellik | ifa etmek: yerine getirmek |
iktidar: güç, kudret | intikal etme: geçme; anlama, kavrama |
istidad: kabiliyet, yetenek | istilzam etmek: gerektirmek |
i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki! | kemâlât: mükemmellikler, kusursuzluklar |
kâinat: evren, bütün yaratılmışlar | küllî: genel, kapsamlı; bütün fertleri içine alan tür |
liyâkat: hak etme, lâyık olma | merâtib: mertebeler, dereceler |
mutlak: kayıtsız, sınırsız | mâşuk: aşık olunan kimse, sevgili |
mücmel: öz, özet | mütefekkir: varlıklar üzerinde etraflıca düşünüp Allah’a ulaşan aydın, düşünür |
mütehayyir: hayrete düşen, hayrete kapılan | mütenezzih: tenezzüh eden, gezen, seyreden |
müşahit: tanık, şahit, delil | nakış: işleme, süsleme |
nazar: bakış, dikkat | nevi: çeşit, tür |
nisbet: ölçü | nübüvvet-i Ahmediye: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği |
nümune: örnek, misal | rububiyet: Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması |
sath-ı âlem: kâinat ve dünya zemini | secde-i hayret: hayret secdesi |
sergi-yi İlâhî: Allah tarafından olan sergi | tafsilât: ayrıntılar, detaylar |
tahdit edilme: sınırlanma, sınırlandırılma | tefekkür: varlıklar üzerinde Allah’a ulaşmayı netice verecek şekilde etraflıca düşünme |
tenezzüh: gezinti | tevhid: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma |
tezyinât: süslemeler | teşhir etme: sergileme |
ulûhiyet: ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık; Cenab-ı Allah’ın ilâhlığı | vedia bırakılma: emanet edilme, ödünç verilme |
ziynet: süs | zulmetli: karanlıklı |
âlem: dünya, kâinat, bütün yaratılmışlar | âşık: şiddetli seven |
şuur: bilinç, anlayış, idrak | şâşaa: gösteriş, göz alıcılık, parlaklık |