Konuya cevap cer

Cevap: Zerre - Sayfa: 247



biri de tevhiddir. Evet, merâtibiyle tevhid bayrağını kâinatın en üst tepesi üstünde dikmiş olan ve enzâr-ı âleme karşı makamlarıyla beraber tevhide dellâllık eden ve enbiyanın mücmel bıraktıkları hakaiki tafsilâtıyla beyan eden ve açıklayan, ancak ve ancak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Binaenaleyh, tevhidin hakikat ve kuvveti nisbetinde nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) hak ve hakikattir.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Sath-ı âlemde kurulan şu sergi-yi İlâhîde teşhir edilen tezyinâta, kemâlâta, güzel manzaralara ve rububiyetin haşmetiyle ulûhiyetin azametine bir müşahit, bir mütenezzih, bir mütehayyir, bir mütefekkir lâzımdır ki, o güzellikleri görsün, o manzaralar arasında tenezzüh etsin, o harika nakışlara, ziynetlere tefekkürle hayran olsun. Sonra o sergiden Sâniinin celâline, Mâlikinin iktidar ve kemâlâtına intikal ile Onun azametine secde-i hayret etsin. Bu vazifeyi ifa edecek, insandır. Çünkü, insan gerçi cahil, zulmetli birşeydir, amma öyle bir istidadı vardır ki, âleme bir enmuzeç ve bir nümune olmaya liyâkatı vardır. Hem o insanda öyle bir emânet vedia bırakılmıştır ki, onunla gizli defineyi bulur, açar. Hem o insandaki kuvvetler tahdit edilmeyerek mutlak bırakılmıştır. Buna binaen, küllî bir nevi şuur sâhibi olur ki, Sultan-ı Ezelin azamet ve haşmetinin şâşaasını idrak ediyor.


Evet, mâşukun hüsnü, âşıkın nazarını istilzam ettiği gibi, Nakkaş-ı Ezelînin






Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunMâlik: görünen ve görünmeyen her şeyin gerçek sahibi olan Allah
Nakkaş-ı Ezelî: her şeyi san’atlı ve mükemmel bir şekilde nakış işleyen, varlığının başlangıcı olmayan AllahSultan-ı Ezel: sonsuz otorite ve hâkimiyet sahibi ezelî Sultan, Allah
Sâni: her şeyi san’atla ve mükemmel bir şekilde yaratan Allahazamet: büyüklük, yücelik
beyan etme: açıklamabinaen: -dayanarak
binaenaleyh: bundan dolayıcelâl: büyüklük, azamet, haşmet
dellâllık: ilân edicilikenbiya: nebiler, peygamberler
enmuzeç: örnek, fihristeenzâr-ı âlem: dünyanın bakışları, dikkatleri
hak ve hakikat: asıl, gerçek ve doğruhakaik: hakikatler, esaslar
hakikat: asıl, gerçek, doğruhaşmet: büyüklük, görkem, azamet
hüsün: güzellikifa etmek: yerine getirmek
iktidar: güç, kudretintikal etme: geçme; anlama, kavrama
istidad: kabiliyet, yetenekistilzam etmek: gerektirmek
i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki!kemâlât: mükemmellikler, kusursuzluklar
kâinat: evren, bütün yaratılmışlarküllî: genel, kapsamlı; bütün fertleri içine alan tür
liyâkat: hak etme, lâyık olmamerâtib: mertebeler, dereceler
mutlak: kayıtsız, sınırsızmâşuk: aşık olunan kimse, sevgili
mücmel: öz, özetmütefekkir: varlıklar üzerinde etraflıca düşünüp Allah’a ulaşan aydın, düşünür
mütehayyir: hayrete düşen, hayrete kapılanmütenezzih: tenezzüh eden, gezen, seyreden
müşahit: tanık, şahit, delilnakış: işleme, süsleme
nazar: bakış, dikkatnevi: çeşit, tür
nisbet: ölçünübüvvet-i Ahmediye: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği
nümune: örnek, misal rububiyet:  Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç  olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği  altında bulundurması
sath-ı âlem: kâinat ve dünya zeminisecde-i hayret: hayret secdesi
sergi-yi İlâhî: Allah tarafından olan sergitafsilât: ayrıntılar, detaylar
tahdit edilme: sınırlanma, sınırlandırılmatefekkür: varlıklar üzerinde Allah’a ulaşmayı netice verecek şekilde etraflıca düşünme
tenezzüh: gezintitevhid: birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
tezyinât: süslemelerteşhir etme: sergileme
ulûhiyet: ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık; Cenab-ı Allah’ın ilâhlığıvedia bırakılma: emanet edilme, ödünç verilme
ziynet: süszulmetli: karanlıklı
âlem: dünya, kâinat, bütün yaratılmışlarâşık: şiddetli seven
şuur: bilinç, anlayış, idrakşâşaa: gösteriş, göz alıcılık, parlaklık




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst