Konuya cevap cer

Cevap: Zerre - Sayfa: 248



rububiyeti de insanın nazarını iktizâ eder ki, hayret ve tefekkür ile takdir ve tahsinlerde bulunsun.


Evet, gül ve çiçeklerin yüzlerini güzelleştiren Zât, nasıl o güzel yüzlere arılardan, bülbüllerden istihsan âşıkları icad etmesin? Ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan, elbette o güzelliğe müştakları da yaratır.


Kezâlik, bu âlemi şu kadar ziynetlerle, nakışlarla tezyin eden Mâlikü’l-Mülk, elbette ve elbette o harika, antika, mu’cize manzaraları, ziynetleri, seyircilerden, müşahitlerden, âşık ve müştaklardan, ârif dellâllardan hâli bırakmayacaktır. İşte, câmiiyeti dolayısıyla insan-ı kâmil, halk-ı eflâke ille-i gaiye olduğu gibi, halk-ı kâinata da semere ve netice olmuştur.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Eşya arasındaki tevafuk, Sâniin Vâhid, Ehad olduğuna delâlet ettiği gibi, aralarında bulunan muntazam tehalüf de, Sâniin Muhtar ve Hakîm olduğuna şehadet eder. Meselâ, hayvanların, bilhassa insanların esas âzâlarındaki tevafuk, bilhassa çift âzâlardaki temasül, Hâlıkın vahdetine burhan olduğu gibi, keyfiyetler ve şekillerdeki tehalüf de Hâlıkın ihtiyar ve hikmetine delâlet eder.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Mahlûkatın en zâlimi insandır. İnsan kendi nefsine olan şiddet-i muhabbetten dolayı kendisine hizmeti ve menfaati olan şeyleri hem sever, hem kıymet verir. Semeresinden istifade gördüğü şeylere abd ve köle olur.






Ehad: her bir varlık üzerinde birliğinin izleri görünen ve bütün kemâl sıfatların sahibi olan bir AllahHakîm: herşeyi hikmetle belirli fayda ve gayelere yönelik olarak mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Allah
Hâlık: her şeyi yaratan AllahMuhtar: ihtiyar ve irade sahibi Allah
Mâlikü’l-Mülk: görünen ve görünmeyen her şeyin gerçek sahibi olan AllahSâni: her şeyi san’atla ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah
Vâhid:  Zâtında, sıfatlarında, isimlerinde, işlerinde ve hükümlerinde asla  ortağı, benzeri ve dengi olmayan ve herşeyi birliğiyle kuşatan AllahZât: kimse, Allah
abd: kulbilhassa: özellikle
burhan: güçlü ve sarsılmaz kesin delil, kanıtcâmiiyet: kapsamlılık
dellâl: duyurucu, ilân edicidelâlet etmek: delil olmak, göstermek
eşya: şeyler, varlıklarhalk-ı eflâk: feleklerin, kâinatın yaratılışı
halk-ı kâinat: kâinatın yaratılışı, yaratılmasıhikmet: amaç, gaye, hedef; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yapılması
hâlî: boş, ıssızicad: var etme, yaratma
ihtiyar: dileme, istek, iradeiktizâ etmek: gerektirmek
ille-i gaiye: asıl gaye; elde edilmesi için çalışılan gayeinsan-ı kâmil: mükemmel, olgun insan
istifade: faydalanma, yararlanmaistihsan: beğenme, güzel bulma
i’lem eyyühe’l-aziz: “Ey aziz kardeşim bil ki!” keyfiyet: durum, nitelik
kezâlik: bunun gibimahlûkat: yaratılmışlar, yaratılmış varlıklar
muntazam: düzenlimu’cize: bir benzerini yapmakta başkalarının aciz kaldıkları olağanüstü şey
müşahit: gören, seyreden, seyircimüştak: aşık, çok arzulu ve istekli
nakış: işlemenazar: bakış, dikkat
nefis: bir kimsenin kendisirububiyet:  Rablık; her bir varlığın yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç  olduğu şeylerin verilmesi, onların terbiye edilip idare ve egemenlik  altında bulundurulması
semere: meyve, neticetahsin: beğenme, birşeyin güzelliğini dile getirme
takdir etme: beğeniyi dile getirmetefekkür: Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde varlıklar üzerinde etraflıca düşünme
tehalüf: birbirinden farklı olmaktemasül: birbirine benzeme
tevafuk: uygunluk, denk gelmetezyin etme: süsleme
vahdet: birlik, teklikziynet: süs
zâlim: zulmeden, acımasız, başkasının hakkına tecavüz edenâlem: dünya, kâinat
ârif: bilgide ileri olan, bilenâzâ: organlar
şehadet etmek: şahitlik etmek, delil olmakşiddet-i muhabbet: aşırı sevgi




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst