adem: yokluk, hiçlik | ahval: haller, davranışlar |
atâlet: hareketsizlik, durgun olma | binaenaleyh: bundan dolayı |
cihet: yön, taraf | elem: acı, keder |
eşya: varlıklar, şeyler | i’lem eyyühe’l-aziz: “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz |
keyfiyet: durum, nitelik | muhal: olması imkânsız olan şey |
mümkün: varlığı ile yokluğu eşit olup varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan varlık; kâinat ve içindeki varlıklar | müteessir: üzüntülü, üzgün |
nevi: çeşit, tür | neş’et etme: doğma, kaynaklanma |
sükût etme: susma | tagayyür: başkalaşma, değişme, tazelenme |
tahavvül: başkalaşım, hal değiştirme | tasaffi etmek: temizlenmek, safileşmek |
tebeddül: değişim | teceddüd: yenilenme, tazelenme |
tecellî etme: yansıma | teellümat: elemler, acılar |
teessürat: üzüntüler | tevakkuf: durma, duraklama |
vukua gelme: meydana gelme | vücud: varlık |
vücuda gelmek: ortaya çıkmak, meydana gelmek | şerr-i mahz: tamamen şer, kötülüğün ta kendisi |
şuûnat: haller, durumlar, işler |
|