Risale-i Nur ekibi olarak hayırlı cumalar diliyoruz. "Madem şu biçare, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz..." "Evet, küre-i arz, küçüklüğüyle beraber semâvâta karşı gelebilir." Üstad Hazretlerinin bu iki sözü arasında zahiren bir tenakuz görünüyor gibi; hikmetini izah eder misiniz?
Yazar:
Sorularla Risale, 06-5-2011
Burada geçen
çaresiz, perişan gibi hakaret içeren tabirler nispi ve izafi tabirlerdir.
Mesela sema üstte zemin altta olursa, zemin hakir, sema ulvi sayılır.
Hayat noktasından dünya ulvi, sema hakir olur. Zira maddi hayat sadece dünyaya tahsis edilmiştir.
Büyüklük ve azamet noktasından bakarsak sema aziz iken, küremiz zelil ve ufaktır. Yani sema karşısında çaresiz ve perişandır.
Burada hakaret içeren tabirler çok kötü ve çirkin demek değil, nispi bir sıfatın galibiyetine işaret etmek içindir. Bazen dünya üstün iken, bazen de sema üstündür.
Üstad Hazretleri bu hususa şu şekilde işaret ediyor:
"Demek burada arz ile semavat arasında bir uzaklık vardır. Bu uzaklık, arzın semavattan evvel halk edildiğine göre zâtîdir, aksi halde rütebî ve tefekkürîdir. Yani semavatın hilkati birinci ise de, tefekkürce rütbesi ikincidir; arzın hilkati ikinci ise de, tefekkürü birincidir. Yani, evvelâ arzın tefekkürü, sonra semavatın tefekkürü lâzımdır."(1)
Bu ifadeler
arz ile
sema arasındaki eşitliği izah ediyor. Dünya semaya nispetle ne kadar küçük ve hakir de olsa, tefekkür, insana ders ve talim bakımından semadan geri kalmaz, hatta rütbe olarak ondan önce gelir. Dünya Allah’ın isim ve sıfatlarını insanlığa ders ve talim etme noktasından semadan daha büyük ve daha kıymetli bir mekteptir.
Netice olarak, ayetlerin de arz ve semayı müsavi bir üslup ile takdim etmesinde bu mana esas ve asıl gaye teşkil etmektedir diyebiliriz. Öyle ise bazen dünyanın semaya, bazen de semanın dünyaya takdim edilmesi çelişki ve tutarsızlık değil, ince ve latif bir hakikatin ihtar ve ikaz edilmesidir.