Cenab-ı Hakk'ın ef'ali birbirine münasib, âsârı birbirine müşabih, esması birbirine âyine ve ma'kes, sıfatı birbirine mütedâhil, şuunatı memzuc ise de, herbirisi için hususî bir tavır, bir hal vardır ki, maksud-u bizzât o hususî tavırdır. Sair tavırlar ise, tebaîdirler. Binaenaleyh meselâ Hâlık'ın âsârından cemadata baktığın zaman azamet ve kudreti, kasdına hedef yap. Başka isimlerin tecelliyatını teb'an düşün. Hayvanata bakarken merhamet kasdıyla bak. Sair tecelliyata tebaî bir nazar ile bak.
Ef'al: Fiiler, işler.
Âsâr: Eserler, işaretler.
Müşabih: Benzeyen, benzer.
Esma: İsimler.
Ma'kes: Akis yeri, yansıma yeri, ayna, yansıtıcı.
Mütedâhil: İç içe, birbiri içine girmiş durumda.
Şuunat: İşler, olaylar. *Kabiliyetler, yetenekler.
Memzuc: Karışık, karışmış, iç içe girmiş.
Maksud-u bizzât: Bizzat kastedilen, asıl istenen, asıl gaye.
Azamet: Büyüklük.
Kudret: Güç.
Tecelliyat: Tecelliler, görünmeler, kendini belli edip göstermeler.
Teb'an: Tabi olarak, bağlı olarak.
Hayvanat: Hayvanlar.
Sair: Diğer, başka.
Mesnevi-i Nuriye
Ef'al: Fiiler, işler.
Âsâr: Eserler, işaretler.
Müşabih: Benzeyen, benzer.
Esma: İsimler.
Ma'kes: Akis yeri, yansıma yeri, ayna, yansıtıcı.
Mütedâhil: İç içe, birbiri içine girmiş durumda.
Şuunat: İşler, olaylar. *Kabiliyetler, yetenekler.
Memzuc: Karışık, karışmış, iç içe girmiş.
Maksud-u bizzât: Bizzat kastedilen, asıl istenen, asıl gaye.
Azamet: Büyüklük.
Kudret: Güç.
Tecelliyat: Tecelliler, görünmeler, kendini belli edip göstermeler.
Teb'an: Tabi olarak, bağlı olarak.
Hayvanat: Hayvanlar.
Sair: Diğer, başka.