Kardeşlerle Hasbihal

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Bismihi Subhanehu Ve İn Min Şeyin İlla Yusebbihu Bi Hamdihi..

Mektubat Derslerimiz inşaAllah buradan devam ediyoruz :)



[NOT]ÜÇÜNCÜ MEKTUP
b127.gif
-1-
[O malûm talebesine gönderilen mektubun bir parçasıdır.]
Hamisen: Bir mektupta, buradaki hissiyatıma hissedar olmak arzusunu yazmıştın. İşte binden birini işit.


Bir gece, yüz tabakalık irtifada, bir katran ağacının başındaki yuvada, semânın yıldızlarla yaldızlanmış güzel yüzüne baktım; Kur'ân-ı Hakîmin
b128.gif
-2-
b129.gif
b130.gif
kaseminde ulvî bir nur-u i'câz ve parlak bir sırr-ı belâgat gördüm. Evet, seyyar yıldızlara ve istitar ve intişarlarına işaret eden şu âyet, gayet âli bir nakş-ı san'at ve âli bir levha-i ibret, nazar-ı temâşâya gösteriyor.

1 Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.
2 "Yemin olsun gizlenen ve açığa çıkan yıldızlara." Tekvir Sûresi: 81:15-16.
[/NOT]
Girizgahta yer alan o malum talebe evvelki dersimizde de geçen Hulusi Yahyagil Ağabeydir.Hulusi Ağabey Ustad Hazretlerinin ilk nur talebelerindendir.

Ustad bir gece vakti katran ağacında kendi tabiriyle ağacın yuvasında semanın yüzüne bakarak tefekkür penceresinden kazançlarını bizlere yansıtmaya anlatmaya başlıyor.Ve ayeti okumaya başlıyor gördüğü manzaradan..

Ayetlerin adeta açık açık okunduğu kainatı temaşa ediyor ve bizleri de bu noktaya cezb ediyor.

1 Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.
2 "Yemin olsun gizlenen ve açığa çıkan yıldızlara." Tekvir Sûresi: 81:15-16.



Ve bakıyor ki ayetin de bildirdiği gibi herşey ayet nizami bir dairede hareket ediyor.Herşey bir İdarenin altında emre itaat hal içerisinde ona hizmet ediyor.

"gayet âlî bir nakş-ı san'at ve âlî bir levha-i ibret"

Muntazam,mükemmel bir san'at ile üzerinde sayısız güzel eserlerin imzasını taşıyan bir ibret levhasını temaşa ederek,ayetin karşılığını icaz ettiğini birebir yansıttığını ifade ediyor.Dikkatleri çekercesine bütün bu olağan seyyar yıldızların ve gökteki tüm cisimlerin düzenini ayrı bir gözle değerlendiriyor.










 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Evet, şu seyyareler, kumandanları olan güneşin dairesinden çıkıyorlar, sabit yıldızlar dairesine girerek semâda yeni yeni nakışları ve san'atları gösteriyorlar.

Bazen kendileri gibi parlak bir yıldıza omuz omuza verir, güzel bir vaziyet gösteriyorlar.

Bazen küçük yıldızlar içine girip bir kumandan suretini gösteriyorlar.​
[/NOT]
Seyyarelerden kasıt gezegenlerdir.Fen ilimlerinden bilindiği üzere bazı gezegenler Güneş sisteminin yörüngesinde, bazıları sabit, bazılarının ise güneşi başkadır.

Yörüngeleri etrafında belirli hareketleri vardır hepsinin de..Fakat mevzu burada bilim araştırma değil..İlmin hakiki kaynağının verilme hikmetlerini görebilmek.Ki Ustad da böyle bakıyor..

Hikmeti anlamaya ve tefekkür ile saptamaya..

Fakat burada sadece fen ile bakılırsa gafil bir bakış olur.Çünkü bu hareketlerin hiçbiri kendi kendine olan bir durum değildir.Cenab-ı Hak'kın tedbir ve tasarrufunda hepsi birer memur tayin edilmiş mahlukattır.

Ustad öyle güzel ifade etmişki; bazen omuz omuza parlak yıldızların bir araya toplandığını görüyor.Bazen de küçük olanlara kumandanlık vazifesi ile tayin edildiğini görüyor.

Mühim olan işte böyle bir bakışı yakalayabilmek.Tayin edilen kimlerdir ? Memurlar..Hepsinde birer vazife görüyor ama asla sahiplik görmüyor.Sahip olan Cenab-ı Hak bütün bu düzeni hiç zorlanmadan vazifelendirdiği gibi aynı zamanda muhteşem bir sanat ile de bütün kainata da yansıtıyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Hususuyla bu mevsimde, akşamdan sonra, ufukta Zühre yıldızı ve fecirden evvel diğer parlak bir arkadaşı, gayet şirin ve güzel bir vaziyet gösteriyorlar.

Sonra, vazife-i teftişiyelerini ve nakş-ı san'atta mekiklik hizmetini ifadan sonra yine dönüp, sultanları olan güneşin şâşaalı dairesine girip gizleniyorlar.​
[/NOT]

Zühre çoban yıldızı oluyor.Bu mevsimde ; akşamdan sonra,ufukta çoban yıldızı ve sabah güneş doğmadan evveli parlak bir arkadaşı,gayet güzel bir Sanatı yansıtıyor.

Arkadaş olarak ettiği ifadeye gelecek olursak kainatta aynı zamanda tesanud ve teavun vardır.Yani yardımlaşma ile dayanışma prensibi..

Bu nasıl insanlar,bitkiler,hayvanlar arasında varsa kainatın semavatında da vardır.

Tabi burada bu yardımlaşmadan çıkan manzaranın da şefkatli ve merhametli halini görebilmek.Rahmet Sahibi olan Allah (c.c.)'ın Varlığının imzalarıdır.

Fecr vaktinden sonra güneş doğunca yine Allah'ın rahmetiyle settar edilip güneşte kayboluyorlar.Güneş bir nevi Settar ismi ile tesettür ederek onları gizliyor.Sığınan ise yıldız takımları gibi..Sadece göz bunu göremiyor derecesine geliyor.
 

Denis

Well-known member
[NOT]

Zühre çoban yıldızı oluyor.Bu mevsimde ; akşamdan sonra,ufukta çoban yıldızı ve sabah güneş doğmadan evveli parlak bir arkadaşı,gayet güzel bir Sanatı yansıtıyor.

Arkadaş olarak ettiği ifadeye gelecek olursak kainatta aynı zamanda tesanud ve teavun vardır.Yani yardımlaşma ile dayanışma prensibi..

Bu nasıl insanlar,bitkiler,hayvanlar arasında varsa kainatın semavatında da vardır.

Tabi burada bu yardımlaşmadan çıkan manzaranın da şefkatli ve merhametli halini görebilmek.Rahmet Sahibi olan Allah (c.c.)'ın Varlığının imzalarıdır.

Fecr vaktinden sonra güneş doğunca yine Allah'ın rahmetiyle settar edilip güneşte kayboluyorlar.Güneş bir nevi Settar ismi ile tesettür ederek onları gizliyor.Sığınan ise yıldız takımları gibi..Sadece göz bunu göremiyor derecesine geliyor.





Çok güzel kardeşim, devam..

 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Şimdi, şu hunnes, künnes tabir edilen seyyarelerle şu zeminimizi kâinat fezasında birer gemi, birer tayyare suretinde kemâl-i intizamla döndüren ve seyr ü seyahat ettiren Zâtın haşmet-i rububiyetini ve şâşaa-i saltanat-ı ulûhiyetini güneş gibi parlaklığıyla gösteriyorlar.​
[/NOT]
[DIKKAT]
Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur. Kânis, süpüren mânasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir. (Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs, Neptün)
[/DIKKAT]



Hunnes ve künnes tabiri gündüz gizlenip gece ortaya çıkan yıldızları ifade eder.Dünyayı bir gemiye benzetiyor Ustad..Kainatın fezasında dolaşan bir gemi suretinde Allah'ın haşmetinde ve Azametinde intizamla hareket ettiriliyor.

Rububiyet Allah'ın hiçbirşeye ihtiyaç duymadan tüm mahlukatı tedbir ve terbiyesiyle idare etmesidir.Cenab-ı Hak bunu bizlere ahenkli nizami bir dairede gösteriyor.Ayet ayet..okutturuluyor kainat.Ve açıkça güneş gibi tüm parlaklığıyla görülüyor.



Yukarıdaki videoda ne kadar yer kapladığımızı ifade eden bir belgesel var kısaca...

Büyüklüğün tarifi tam olarak Allah katında..
 
Son düzenleme:

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Bak bir saltanatın haşmetine ki, gemileri ve tayyareleri içinde öyleleri var ki, bin defa küre-i arz kadar bir cesamette ve bir saniyede sekiz saat mesafeyi kat eden sürattedir.

İşte, böyle bir Sultana ubudiyet ve imanla intisap etmek ve şu dünyada ona misafir olmak ne kadar âli bir saadet, ne derece büyük bir şeref olduğunu kıyas et.​
[/NOT]

Kainatın her hücresinde Allah'ın isimleri tecelli etmiştir.Hepsi birer perde ile Allah'ın sonsuz azamet ve kibriyasına işaret eder.Bu perdelerde her dairede birer isim ve bu isimlerin hepsine de mutlak tek güç vardır.Yani O'nun ilahi emrinde hepsi vazifeli birer memurdur.

Yeryüzünün bin katı kadar büyüklükteki gezegenleri,ay,güneş ve yıldızları süratlice dilediği gibi evirip çevirebilecek Kudret Sahibinin isim ve sıfatlarını anlatmaya birer delildir.Hepsi Allah'ın büyüklüğüne ve kibriyasına şahitlik etmekte..

Böyle bir Sultana kulluk ile iman etmek ve bu dünyada ona misafir olmak ne kadar ali bir saadet ve şeref olduğunu kıyas et diyor Ustad..Muhatap alınmış insan burada..Yeryüzüne halife seçilerek bu Sanata onun da iman ile şahitliği istenmişse ne büyük şereftir.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Sonra kamere baktım.
b131.gif
-1-

âyetinin gayet parlak bir nur-u i'câzı ifade ettiğini gördüm.

Evet, kamerin takdiri ve tedviri ve tedbir ve tenviri ve zemine ve güneşe karşı gayet dakik bir hesapla vaziyetleri o kadar hayretfezâ, o derece harikadır ki, "Onu öyle tanzim eden ve takdir eden bir Kadîre hiçbir şey ağır gelmez; onu öyle yapan herşeyi yapabilir" fikrini, temâşâ eden herbir zîşuura ders verir.


1- "Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya kadar incelir."

(Yâsin Sûresi: 36:39.)

[/NOT]
Sonra Ay'a bakıyor ve orada da Ayet-i Kerimeyi okuyor Ustad Hazretleri..


1- "Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya kadar incelir."

(Yâsin Sûresi: 36:39.)

Ay'ın döndürülmesini,aydınlığını ve tedbir ile idare edilişini ayet ile görüyor ve okuyor.Onu öyle tanzim yani düzenleyene hiçbirşey ağır gelmez ve gelemez.Onu yapan herşeyi halk edebilir ve nizami dairelerde tedbiriyle idare edebilir.


[TAVSIYE]Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir.Hakikat Çekirdeklerinden...[/TAVSIYE]




 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Hem öyle bir tarzda güneşi takip ediyor ki, bir saniye kadar yolunu şaşırmıyor, zerre kadar vazifesinden geri kalmıyor. Dikkatle bakana,
b132.gif
-2- dedirtiyor. Hususan Mayıs'ın âhirinde olduğu gibi, bazı vakitte ince hilâl şeklinde Süreyya menziline girdiği vakit, hurma ağacının eğilmiş beyaz bir dalı suretini ve Süreyya bir salkım suretini gösterdiğinden, o yeşil semâ perdesi arkasında, hayale nuranî büyük bir ağacın vücudunu tahayyül ettirir. Güya, o ağaçtan bir dalının bir sivri ucu o perdeyi delmiş, bir salkımıyla beraber başını çıkarmış, Süreyya ve hilâl olmuş; ve sair yıldızlar da o gaybî ağacın meyveleri olduğunu hayale telkin eder. İşte
b133.gif
-3- teşbihinin letâfetini, belâgatini gör.

2- "İşlerinde akılları hayrette bırakan Zat her türlü kusurdan münezzehtir."

3- "Kurumuş hurma dalının ince yaya benzeyen hali gibi." (Yâsin Sûresi: 36:39.)

[/NOT]
Güneş ile olan münasebetini görünce düzenin akıl almaz boyutlarına nazar ediyor.Zerre kadar vazifesinden geri kalmaması gibi..Hergün güneşin doğup batması..Ve takiben Ay'ın çıkması...

İnsan da öyle değil mi ?..Kalbimizin durduğu dinlendiği bir aralık teneffüsü var mı ?..Hayır olsa hayat durur.Kainatın da hayatı insan vucudu gibi düzenli bir şekilde saat gibi işliyor her saniye..

Ayeti tefsir ediyor gördükleri karşısında;

2- "İşlerinde akılları hayrette bırakan Zat her türlü kusurdan münezzehtir."​


Hayrete düşen bizlerin kusuru olur yaptığı her işte ve en mükemmel dediklerimizde bile ama Allah bizim akıl sınırlarımızın üzerinde münezzehtir.Kusur olamaz.

Süreyya yıldızı altı veya yedi yıldız halinde Ay'ın yakınında gerdanlık şeklinde karşılıklı duran yıldızlarmış.

Bu yüzden ıkd-ı süreyya tabirini almış.

Ay ile görüntüsünü yanyana getirince ve ayeti bu manzarada okuyunca nurani büyük bir ağacı tahayyül etmiş yani hayal etmiş ve ayet ile birebir görmüş.Yıldızları da birer meyve gibi ağacın dallarında tam da uygun olarak yerinde aynen ayet ile nazar etmiş.​
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Sonra
b1012.gif
-4- âyeti hatırıma geldi ki, zemin musahhar bir sefine, bir merkûp olduğunu işaret ediyor. O işaretten, kendimi feza-yı kâinatta süratle seyahat eden pek büyük bir geminin yüksek bir mevkiinde gördüm. At ve gemi gibi bir merkûba binildiği zaman kıraati sünnet olan
b135.gif
-5- âyetini okudum.

4- "Üzerinde gezin ve Allah'ın verdiği rızıktan yiyin diye yeryüzünü sizin emrinize veren Odur."

(Mülk Sûresi: 67:15.)

5- "Her türlü kusurdan münezzehtir o Allah ki, bunu bizim hizmetimize verdi. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi."

(Zuhruf Sûresi: 43:13.)
[/NOT]

Ustad kainatı ayetleriyle okumaya devamen ;

4- "Üzerinde gezin ve Allah'ın verdiği rızıktan yiyin diye yeryüzünü sizin emrinize veren Odur."

(Mülk Sûresi: 67:15.)​

Zemin yani bulunduğumuz yeryüzü hizmete ve itaate alınmış bir gemi,bir bineğe bindirilmiş vasıta ile nakil ediliyor.Yeryüzü aynen öyle de insanların ahirette karşılığını görecekleri birer vasıtadır.

Ve kendini süratle giden bu vasıtanın içinde sünnete tabi olarak Zuhruf Süresindeki ayetin farkındalığını bizlere de yansıtııyor.

5- "Her türlü kusurdan münezzehtir o Allah ki, bunu bizim hizmetimize verdi. Yoksa bizim buna gücümüz yetmezdi."

(Zuhruf Sûresi: 43:13.)​
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Hem gördüm ki, küre-i arz, şu hareketle, sinema levhalarını gösteren bir makine vaziyetini aldı, bütün semâvâtı harekete getirdi, bütün yıldızları muhteşem bir ordu gibi sevke başladı. Öyle şirin ve yüksek manzaraları gösterdi ki, ehl-i fikri mest ve hayran eder. Fesübhânallah dedim, ne kadar az bir masrafla ne kadar çok ve büyük ve garip ve acip, âli ve gali işler görülüyor!​
[/NOT]

Bir filmin kareleri birleştikten sonra bütün olarak izlenmeye başlanır.Ustad ise; bu perdeleri ayrı ayrı müşahede ederek levha tabiriyle yani her kareyi adeta mikroskobik inceleyerek tefekkür ediyor.Cüziden Külliye doğru imani bir tefekkür bakış..

Birden ayrı ayrı okuduğu ayetler yani tefekkür ettiği tüm o yıldızlar,güneş,ay koskoca bir ordu vaziyetiyle film gibi yansımaya başlıyor.

Allah'ın büyüklüğü ve kibriyası karşısında Fesubhanallah diyor.Çok üstün ve ağır işlerin ne kadar az masrafla O'nun dairesinde yapıldığını ifade ediyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Denis Can bugünlük burada bitirelim.Yarın devam ederiz inşaAllah kardeşim :)

Subhaneke la ilmelena illa ma allemtena, inneke entel alimül hakim,

ve ahiri davaühüm enil hamdü lillahi rabbil alemin

el-fatiha maaselavat
 

Denis

Well-known member
Denis Can bugünlük burada bitirelim.Yarın devam ederiz inşaAllah kardeşim :)

Subhaneke la ilmelena illa ma allemtena, inneke entel alimül hakim,

ve ahiri davaühüm enil hamdü lillahi rabbil alemin

el-fatiha maaselavat



Ellerine emeğine sağlık kardeşim, Allah (c.c.) Razı Olsun ..

İnşaAllah bir mani olmazsa yarın devam ederiz kardeşim.. :)
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim..

[NOT]
Bu noktadan, iki nükte-i imaniye hatıra geldi.

Birincisi: Birkaç gün evvel bir misafirim bana sual etti. O şüpheli sualin esası şudur:

"Cennet ve Cehennem pek çok uzaktırlar. Haydi, ehl-i Cennet, lütf-u İlâhî ile, berk ve burak gibi uçarak haşirden geçerler, Cennete giderler. Fakat ehl-i Cehennem, sakil cisimleri ve büyük ve ağır günahların yükleri altında nasıl gidecekler? Hangi vasıta ile?"​
[/NOT]


[TAVSIYE]"İşte hatıra gelen şudur: Nasıl ki, meselâ Amerika'da, bütün milletler umumî bir kongreye davet edilse, her millet büyük gemisine biner, oraya gider. Öyle de, bahr-i muhît-i kâinatta, bir senede yirmi beş bin senelik uzun bir seyahate alışan küre-i arz, ahalisini alır, gider, mahşer meydanına boşaltır."

"Hem, her otuz üç metrede bir derece-i hararet tezayüd ettiği delâletiyle, merkez-i arzda bulunan Cehennem ateşinin hadisçe beyan olunan derece-i hararetine muvafık iki yüz bin derece-i harareti taşıyan ve hadisin rivâyâtına göre dünyada ve berzahta Büyük Cehennemin bazı vazifelerini gören ateşini Cehenneme döker; sonra emr-i İlâhî ile daha güzel ve bâki bir surete tebeddül eder, âhiret âleminden bir menzil olur."

Üçüncü Mektup

[/TAVSIYE]

Cehennemlikleri cehenneme götüren gemi ve binek, şu içinde yaşadığımız Dünyadır. Evet nasıl gemiler denizlerin içinde yüzüyor ise dünya da mahşer okyanusunun etrafını gemi gibi yüzerek dolaşıyor.

Dünyanın kendi ve güneş etrafında hızla dönmesi ve bir hedefe doğru ilerleyerek gitmesini, Üstad Hazretleri mahşer meydanının etrafını çizmek şeklinde tarif ediyor. Yani dünya ilk yaratılışından bu yana büyük ve geniş mahşer meydanını çizerek ilerliyor. Elbette bir gün gelecek sekeneleri olan insanları son durak olan cennet ya da cehenneme boşaltacaktır.

Tabiri yerinde ise dünya öyle bir yolcu gemisi ki, cennet ehlini de cehennem ehlini de gideceği yere götürür demektir. Ancak Üstad'ımızın ifadesinde cennet ve cehenneme boşaltır demiyor. Mahşer meydanına boşaltır diyor. Buradan şunu anlıyoruz. Cehennem mahşer meydanın altı olduğu için, cehenneme gidecekler, mahşer meydanından, tabir yerinde ise sakil cisimleri ile düşerek gidecekler. Cennet ehli ise uçarak cennete gideceklerdir.

Diğer yandan, Dünya sadece sekeneleri olan insanları değil, merkezinde magma denilen ve küçük cehennem olarak tasvir edilen ateş kütlesini de cehenneme boşaltacaktır. Bir nevi yük gemisi gibi hareket ederek, içinde yaşadığımız şu dünya, her yükü adresine eninde sonunda teslim edecektir.


Sorularla Risale..
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Hatıra gelen ikinci nükte: Sâni'-i Kadîr, Fâtır-ı Hakîm, Vâhid-i Ehad kemal-i kudretini ve cemal-i hikmetini ve delil-i vahdetini göstermek için, pek az birşeyle çok işleri görmek; pek küçük birşeyle, pek büyük vazifeleri gördürmeyi âdet etmiştir. Bazı Sözlerde demiştim ki:

Eğer bütün eşya bir tek zâta isnad edilse, vücub derecesinde bir sühulet, bir kolaylık peyda eder. Eğer eşya müteaddid sâni'lere, esbablara isnad edilse; imtina' derecesinde bir suubet, bir müşkilât ortaya düşer.

Çünki bir zabit gibi veya usta gibi bir tek zât, kesretli efrada ve kesretli taşlara bir fiil ile, bir hareket ile ve sühuletle bir vaziyet verip bir netice hasıl eder ki; eğer o vaziyeti alması ve o neticeyi istihsal etmesi, o ordudaki efrada ve o direksiz kubbedeki taşlara havale edilse pek çok fiillerle, pek çok müşkilâtla, pek çok karışıklıklarla ancak yapılabilir.​
[/NOT]


Nihayetsiz Kudret Sahibi olan Allah (c.c),Hikmetle gökleri yaratan ve mevcudatın hakikatına vakıf olan Allah (c.c) ve Varlığında hakikatı cami yani toplayan Allah (c.c)..Benzeri olmayan güzelliğinden birer misal olarak isim ve sıfatları ile donattığı şu kainatın yaratılışındaki ilahi gayeyi göstermek için çok az birşeyle çok büyük ağırlıktaki vazifeleri gördürmeyi adet edinmiştir.

Eğer bütün eşya tek bir Zata dayandırılırsa sabitlenmiş ve istikrarlı bir mutluluk ortaya çıkar.Allah'ın iradesinde olan ve gördürülen tüm bu vazifeler aynen de istikrarlı,nizamlı,gayet sanatlı bir şekilde devam ettiriliyor.Bu da suhulet yani mutluluk verici hale ve görüntüye sebebiyet verir.

Çiçeklerin baharda yeniden yeniden açması ve ardına kışın gelişi,güneşin batışı ve doğuşu,bunlar hep süregelen ve devam ettirilen olayladır.Bu düzeni sağlayan Cenab-ı Hak birliğinde asla ortaklığa ihtiyaç duymaz.

Ve aksi de olamaz..Buradaki örnek Tevhide dair kolaylığı işaret ediyor.Mevcut olan mahlukatın tek bir Mürid tarafından idare edilebileceğinin çok güzel bir örneğidir.

Aksi halde esbaba yani sebeplere ve mahlukata dayandırılırsa büyük bir zorlukla karşı karşıya kalınır.Bu durum şirk ehlinin tutumudur.Gafilliklerinden esbaba ve tabiata vs.nedenlere dayandırarak Allah'ın varlığını inkar yoluna giderler.

Ve misal olarak yine çok güzel bir örnek veriyor.Allah ondan ebeden razı olsun.Diyor ki; Anladığım kadarıyla inşaAllah..

Büyük bir orduya ve askerlerine ve o büyük ağır yüklü taşlara belli vazifeler verilerek bir netice vermesi isteniyor da hasıl oluyorsa yani ortaya çıkıyorsa bunda Tek bir Zat'ın varlığı kati olarak keskinlikle bellidir.Aksi halde askerlere,o büyük taşlara yani gök cisimlerine ve sonuçlar da bunlara dayandırılırsa o zaman çok büyük karışıklıklar çıkar ve akıl almaz bir boyuta gelerek güçlükler yaşanır.


Bu durumda şirkin zararı ve tevhid yolunun ise suhuleti ortaya çıkıyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
İşte, şu kâinattaki raks ve deveran, seyir ve cevelân ve temâşâ-i tesbihfeşan ve fusul-ü erbaa ve gece-gündüzdeki seyeran gibi ef'al, eğer vahdete verilse, birtek Zat, birtek emirle, birtek küreyi tahrik ile, mevsimlerin değişmesindeki acaib-i san'atı ve gece-gündüzün deveranındaki garaib-i hikmeti ve yıldızların ve şems ve kamerin sûrî hareketlerinde şirin temâşâ levhalarını göstermek gibi, o âli vaziyetleri ve gali neticeleri istihsal eder.

Çünkü umum mevcudat ordusu Onundur. İstese, arz gibi bir neferi umum yıldızlara kumandan tayin eder.

Koca güneşi, ahalisine ısıtıcı ve ışık verici bir lâmba; ve elvâh-ı nukuş-u kudret olan fusul-ü erbaayı da bir mekik; ve sahaif-i kitabet-i hikmet olan gece-gündüzü de bir yay yapar. Herbir gününe, ayrı bir şekilde bir kameri göstererek, evkatın hesabı için takvimcilik yaptırır.

Ve yıldızların kendilerine, raksa gelen ve cezbeden raks eden melâikenin ellerinde, süslü ve şirin, parlak, nâzenin misbahlar suretini vermek gibi, arza ait çok hikmetlerini gösterir.

Eğer bu vaziyetler, umum mevcudata hükmü ve nizamı ve kanunu ve tedbiri müteveccih olan bir Zattan istenilmezse, o vakit umum güneşler, yıldızlar, hakikî hareketle ve hadsiz bir süratle hadsiz bir mesafeyi her gün kat etmeleri lâzım gelir.

İşte, vahdette nihayetsiz suhulet ve kesrette nihayetsiz suubet bulunduğundandır ki, ehl-i san'at ve ticaret, kesrete bir vahdet verir, tâ suhulet ve kolaylık olsun. Yani, şirketler teşkil ederler.

Elhasıl, dalâlet yolunda nihayetsiz müşkülât var; hidayet ve vahdet yolunda nihayetsiz suhulet var.

b136.gif


Said Nursî​
[/NOT]

Burada çok açıkça belirtildiğinden direk aktarıyorum.

Allah (c.c) cümlemizi inşaAllah yaratılıştaki ilahi gayeyi anlayanlardan ve yaşayanlardan eyler.

Amin..

Subhaneke la ilmelena illa ma allemtena, inneke entel alimül hakim,

ve ahiri davaühüm enil hamdü lillahi rabbil alemin

el-fatiha maaselavat

 

GazeL

Member
Ey Bu Gecenin Ve Biraz Sonra Olacak
Sahurun
Rabbi Olan Allah’ımız..
Bizi İftara Ulaştırırken
Günahlarımızdan Arınmış Olarak Orucumuzu Açmayı
Nasip Eyle..

HAYIRLI SAHURLAR...
 
Üst