Huseyni
Müdavim
Cevap: Kur'ân'ın İfadesindeki İ'caz - Sayfa: 306
Evet bu أَمَّا iki cümle arasında lüzumu tesis etmek için vaz edilmiştir. Binaenaleyh, burada فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ
1 cümlesinin اَلَّذِينَ اٰمَنُوا
2 cümlesine lâzım ve zarurî olduğuna delâlet eder. Yani imanı olanın şe’ni, onun hak olduğunu bilmektir.
Kendisinden daha kısa olan اَلْمُؤْمِنُونَ
3 kelimesine bedel اَلَّذِينَ اٰمَنُوا denilmesi, onun hak olduğunu bilmek iman sebebiyle olduğuna ve keza onun hak olduğunu bilmek iman olduğuna işarettir.
Belâgat nokta-i nazarından makama daha münasip olan اَنَّهُ الْبَلِيغُ
4 cümlesine tercihan اَنَّهُ الْحَقُّ
5 denilmesi onların itirazlarından kastettikleri son neticeye işarettir. Çünkü onlarla maksatları, Allah’tan olduğunu nefyetmektir.
اَنَّهُ الْحَقُّ Hakkaniyetin o temsile hasredilmesinden anlaşılır ki, takbih edilmeyip istihsan edilen yalnız بَعُوضَةً
6 temsilidir. بَعُوضَةً ’nin gayrısı ve بَعُوضَةً ’den daha iyisi, ayıplardan hâli olsa bile, belâgatçe بَعُوضَةً ’nin yerini tutamaz. Çünkü yalnız ayıplardan selâmet, kemâle delil olamaz.
مِنْ رَبِّهِمْ
7 O temsilin, Rablerinden nâzil olduğunu ifade eden bu kayıt, onlar itirazlarına hedef ittihaz ettikleri, o temsilin nüzulü olduğuna işarettir.
[NOT]Dipnot-1 “Onlar bunun hak olduğunu bilirler.” Bakara Sûresi, 2:26.
Dipnot-2 İman edenler.
Dipnot-3 Mü’minler.
Dipnot-4 Şüphesiz ki o çok belagatlidir.
Dipnot-5 Şüphesiz ki o haktır.
Dipnot-6 Sivrisinek.
Dipnot-7 Rablerinden.
[/NOT]
Evet bu أَمَّا iki cümle arasında lüzumu tesis etmek için vaz edilmiştir. Binaenaleyh, burada فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ
Kendisinden daha kısa olan اَلْمُؤْمِنُونَ
Belâgat nokta-i nazarından makama daha münasip olan اَنَّهُ الْبَلِيغُ
اَنَّهُ الْحَقُّ Hakkaniyetin o temsile hasredilmesinden anlaşılır ki, takbih edilmeyip istihsan edilen yalnız بَعُوضَةً
مِنْ رَبِّهِمْ
[NOT]Dipnot-1 “Onlar bunun hak olduğunu bilirler.” Bakara Sûresi, 2:26.
Dipnot-2 İman edenler.
Dipnot-3 Mü’minler.
Dipnot-4 Şüphesiz ki o çok belagatlidir.
Dipnot-5 Şüphesiz ki o haktır.
Dipnot-6 Sivrisinek.
Dipnot-7 Rablerinden.
[/NOT]
Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah | belâgat: sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi |
binaenaleyh: bundan dolayı | delâlet etme: delil olma, işaret etme |
gayr: diğer, başka | hakkaniyet: doğruluk, gerçekçilik |
hasredilme: bir hüküm v.s. bir şeye ait kılınma, sınırlandırılma | hâli: uzak |
istihsan etme: beğenme, güzel bulma | ittihaz etme: edinme, kabul etme |
kemâl: mükemmellik | keza: bunun gibi, böylece |
lâzım: bir şeyden ayrılması mümkün olmayan şey, herhangi bir şey hatıra gelince hiçbir delile ihtiyaç olmadan o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey; meselâ | makam: durum, hal, konum |
münasip: uygun, denk | nefyetmek: inkâr etmek, reddetmek |
nokta-i nazar: bakış noktası, açısı | nâzil olma: inme |
nüzûl: inme | selâmet: kusurdan uzak olma, sağlamlık, güvenirlik |
takbih etme: kötüleme, çirkin görülme | temsil: kıyaslama tarzında benzetme, analoji |
tercihan: tercih olarak | tesis etmek: kurmak |
vaz etmek: koymak, yerleştirmek | zarurî: zorunlu, gerekli |
şe’n: hâl, özellik, nitelik | أَمَّا: (bk. ḥ-r-f |