Mustafa CİLASUN Şiirleri

Mustafa Cilasun

Well-known member
Alıp götüren ansa yürek bilmem niye hicranda!



Şimdi nefesim içim mukadder olan ne varsa
Sine yansa, kalp sızlasa, dil kurusa, göz kamaşsa, yaşamak umutsa
Rüyalar ilham olsa, hülyalar ufku kuşatsa, akıl iradem için refik olmayınca
Hesap karmaşık olunca, içinden çıkılamayan buhran konuksa, soralım naif insana


Ne sesin ilzamı sinemde gam ve nede heyecan
Nasip olmayacak her an, umudun rüknüyle nefeslenen her insan zan
Kan ki hilkatin her halinde anlamlaşan ve müddeti nefes için dolaşan ilham
Ne karın ağrısı, ne dervişin rüyası ve ummana dökülen dertlerin en alası aşk sevdası


Arif, gönül dilinden kal eder, kul gözyaşı döker
Nisa hissiyatın ikliminde ikamet edip, ülfetiyle dili edeple nazar eder
Hamiyetin payesini, sadakatin ianesini, gönlün teslimiyet için cehdini hasreder
Kalbi için tevdi edilen ne varsa, bahşedilen hikmetin sudurunda hicran edebi niyazsa

Şimdi tarifsizliğin farkında adımlamak kar’sa
Adam olmak için azimet en elzem olan vakıaysa, kul ihlâs umudunda
Aldatmak bilmem ki kim için kar’sa, nefesin müddeti ve o hesabı unutulunca
Kim çıkarsa çıksın karşıma hicran mütemadiyen yanımda, inayet kime nasip olurca


Bir teyze çıktı karşıma, dil kurumuş, ah sarmış
Ne kadar çektiği çile varsa hemen oracıkta fırsatını bularak aktarmış
Ne gençliğinden, ne hevesin eşkâlinden, ne gözün görmek istemediğin şeyden
Yıllarca suskunluğun, kimseye anlatamadığı yılgınlığın efkârıyla yeniden yaşıyordu


Ne kadar acıdım, bir zamanların nisasını andım
Edebi dairesinde nefeslenen, sadakatin fevkinde hayatını idame eden
Neslin güvenliğini, aklın ehemmiyetini, canın teslimiyetini, dinin kutsiyetini
Bihakkın terennüm ederek, neme lazımcılığı hiçleyerek, atisi için mefkûre addederek


İlimsiz, irfansız nefesin etkisinde ikamet etmeyerek
Tenin cazibesini, nefesin işvesini, cinselliğin hanesini örtmeyi bilerek
Gideceği hangi yol varsa, edebi maksatta uzaksa, hakkın tasnifinden yoksunsa
Hiç ağlama, zafiyetlerin sökün ettiği her halükarda ve tercihlerin hesabi olmayınca



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Gün gamlı, hal yaslı, kalp efkârlı!



Ne vakit hüzünlenip, titresem!
Gözüm arkadayken hicranın demini terennüm etsem
Boynu bükük olarak bir köşede inleyim kendimden geçsem, neyi seyretsem
İbretin rüknünde, idrakin sökününde, hülyanın seraplaşan melaliyle söz mü etsem


Ne dile gelen mısralar vurgundur
Ne yıllara sâri bekleyen umutlar solup sararan urdur
Nefesi kesen, hazin bir şekilde hicranı davet eden hevesi heyecan sunumdur
Yar olmak, hal iklimini yudumlamak, aşk demine kanıp sevdaya koyulmak nurdur


Aynileşmek, halleşmek değildir
Refakat eden her kim varsa, uzletin farkın anlamazsa
Yaşarken ve heyecanın eşiğinde badeyken, ölümün masumluğunu anlamazsa
Nara atsa, harıyla buharlaşsa, nar için zevkine dalsa, kepuzeler refakatiyle ağlasa


Her gün bir vesileyle falını açsa
Talebi ve beklentisi maksat olunca, sunum pik yapsa
Dile gelen her ne varsa, ar kalbin ikliminden uzaksa, varlık yüreği kuşatmışsa
Dalgalar hıçkırsa, sema haşmetiyle yıldırım akıtsa, akıl hesabın eşiğinden uzaksa


Gün batımı, şafağın umudunda
Seherlerden sökün eden irfan, arza seslenen ezan nurda
Hadsiz ve sınırsız ne var durma söyle, kapasite kimin derdinde haydi sus de
Mezarın feyzi, nefesin fendi, insanın idraki akıl için hüküm değil mi ruh fevki inde


Aşk; ilhamıyla nurdur kul için
Keyfilik kimin derdiyse, tensellik iradi kaygıysa, seçim
Geçim ise halin bendinde, ruhun dirliğinde, mizanın her payesinde, akıl niçin
Öyle bir gün ki o, elem dert mi, inleyen can heves mi, çare adına hıçkırmak yeter mi



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ne aşkı şehre denim, gönül dilini bilirim!


Vuslatın iştiyakından arî nefesten kalan harı
Garip bir handa geceleyen canı, aşka hoyratça bakan bühtanı
Küskün sokaklarda sabahlayan hicranı, eleme yaslanan hüzzamı ve insanı
Nevi şahsına münhasır hezeyan saçan, hakikatin rahlesinden uzaklaşan âdemi canı


Siyaset ilmi, sosyolojik badirenin senasıdır
Mazisinden utanan, tarihin ibretli sahnesinden kaçan arsızdır
Edep dışlanınca, nefis nizama yabancıysa, hal hazanın solgunluğunu anınca
Ne fetretin ilzamı şarttır, ne med ceziri yaşatan hülyalar gamdır, adamlık ihsanladır


Göçenler ne söyle bilir misin, idrake ne dersin
Vicdanın solmayan lehçesinde ne kadar acizsin, yüreğinlesin
Kalbin firakından, halin dramından, ruhun serencamından elbet habersizsin
Niye yaşayan bir ölüsün, vehmin sofrasında hürsün, ne ölümden ne aşktan büyüksün


Dil kalbin akseden sedası olmadıkça elemdir
Gönül yar sevdasına kanmadıkça diyarı gamdır ve hicrandır
Hakikatin firkatine erişmek, iradeyi hasrederek çileyle yüzleşmek ibadattır
Ana dünya ve ahirin için cenahtır, şefkatin tevdisinde imtihandır, kalbin içinde ardır


Niye karayel halimi kuşatan bir efkârı hardır
Ecdadın payesi ruhum için manidarlaşan bir nazarı hazdır
Ney sesiyle, sazende nefesiyle, yar mecramı niyetiyle kalp için ibretli nazdır
Hayatın nihayetinde, erdemin izzetinde, şerefin payesinde mavera kimler için aşktır


Dile gelen ne varsa, aşktan yoksun bir nazarsa
Kalp sahibin sevdasından uzaksa, arzular kuşatan olsa da
Hazlanma, ruhun sessizliğinde ve kalbin açılan sahifesinde inşirah cenahtır
Takati tüketmeden, gözleri söndürmeden, dili dürmeden, kefene bürünmeden ferahtır


Dervişin gönlünden, Abidin zikrinden korkma
Haline yaban gelen her ne varsa, kalbin sesiyle bir kez daha anla
Zamanın hülyasına, nefsin arsızlığına, arzunun bahtsızlığına kanmadan ibreti yaşa
Ve yaşamaya muhtaç olduğun her ne varsa, rahmetin insicamında sunuluyordu sana


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Şahadetin payesinde umudun sahnesinde!



Henüz sevdanın sahnesi açılmamıştı
Sine-i ahvalde ne kadar demlenen umut varsa, kalbi sızlatınca
Haberin vakti, saatin akdi, haşyetin kuşatan fevki bekleniyordu habersizce
Ne dil lal oluyor, ne kalp titriyor, gözyaşı dinmek bilmeden sökün edip öteye gidiyor


Gün, her şafağın sancısıyla soluyunca
Aşk; gönlün saltanatında hakikat için arafa kanarak ayıltınca
Hal, hasretin, kal hecedeki mealin, lal matlaşan dilin, har mücerret vaktindi
Ne söylense, tenin masumiyeti dillense, kalp sadakatin sahnesinde ve sevda ferinde


Ne parlayan yıldızların melali arzdır
Ne hali efkârında yutkunan sinelerin salası aşk rüknünde farktır
Kalp onu terennüm etmezse, ruh refakat ederek hakikate yönelmezse, ardır
Ne mezarların sırrı sultandır, ne meraka ram olan şahadet bir gamdır, aşkı rüyadır


Farkını fark eden her nefis kardadır
Kahpelik yapanlar ne kadar nara atsalar da ne büyük hüsrandadır
Ne devlet fütuhattır, ne nümayiş baht için vadedir, ibretin her sahnesi aşktır
Ne vah çekmek ne tuğyan ederek yerlerde çırpınmak hardır gönül yarası bir başkadır


Desiseleri planlayan kalpazandır
İhanet onun için en itibarlı bir sanattır, vesile olanlar ise ahmaktır
Ne bayrağın dalgalanması, ne hicranın pik yapması, ne de çığırtkanlık farkı
İlmi siyaset için defi hacettir, idrakten yoksun kalpler ihanetleri için hep sahnededir


Mehmetler emanet edilen nefestir
Azizliğine leke düşüren her kim varsa, lafazanlık yapıyorsa haindir
Düşman nefsin her hanesinde, maveradan habersizliği soluyunca, yok çare
Neslin emniyeti işgale ram edilince, kalp hakikatin nefesinden arîleşince yeis bizde


Ne keşkelerin bir muştusu var
Ne gerekçesiz teslimiyetin niteliği var, askeri kışlada korku kime kar
Anamın eşarbından, babamın umutlarından bilmem ki subay için, nasıl bir ar nar
Şekliyetten tırsan, maneviyatı hiçe sayarak tankları haklın içine salan güya aslan



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Dil lal olsa, kalp aşkın süruruyla ağlasa!



Ne sen sor ve ne de ben maziyi anayım
Çıktığım yolculuğun, seyreden umudun kanatlarında bizarım
Ne hastayım, ne yas içinde karayım, sabrın anahtarıyla vesilelere kanarım
Aldatmaya yabancıyım, sadakate refakatçiyim, edebin cenahında hüzne çok razıyım


Mümbit toprağın, ana gibi bir yarım
Dağlardan sökün eden hicranın, dalgalardan nükseden harın
Letafetine muhtaç olduğum haki katın, rahlede okunan kitabın ve o aşkın
Suhuletinde bizar kaldığım efkârın, sinemi kuşatan ve ağlatan bir cenahın türabıyım


Salkım saçak açılıyor esrarı halin
İnşiraha tabi olan ne varsa, hasretin sulbünden mühürse arım
Geleceğin hülyasında, küskün düşlerin fulyasında, zikredilen ne varsa bizarım
Ne merminin barutunda ne nemrutun romanında açılmış sayfalar kalanıyla hesabım


Yar nazlı, nar namıyla çok farklı
İdrak halin perdesinde ihtişamlı, izan vicdan için şimdi gamlı
Ruhumun hicran sayfaları bilmem ki niye halim için çok efkârlı ve ağlamaklı
Dile gelen, hecelerle sökün eden, kelimeyle yüzleşen, cümle mealinde sudur niye saklı


Ne ummanın seyrine amadeyim
Ne melalin sükût ettiren burukluğunda yola bakan hancıyım
Bilmem ki kim için davacıyım, boyun büktürenin sancısıyla savrulan salayım
Kendi halimde ağlarım, şehre dilmeyen hicranımla, başıboş yalnızlığımla yolcuyum


Anlatamadım bir türlü gönlüme
Abat olduğum, sevdasına ram olduğum, hasretiyle uyuduğum
Hülyalarıyla savrulduğum, düşleriyle ayıldığım ve ağladığım hakikat bir arsa
Tefekkürün feyziyle nutkum durunca, iksirin ülfeti kalpte esince, sürurum ki fevkinde



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Unutabilsem!



Sesinin zarafetiyle kuşattığı halimi
Nefesinin şad ettiği gönlümün hazin sahnesinde ki şevkini
Firakınla sendelediğim o masum gözlerini, bin hüzün bahşeden esenliğini
Hicranın teslim almış olduğu sine-i melalimi, boyun büktüren sessizliğin her halini


Nazar ettiğim ve yâd ettiğim edebini
Zihinlere taş çıkartan bilgeliğini, duruşun en naif fevkini
Ayan etmediğin, bakışlarını gizlediğin o meşum katreni, düşler sökününü
Taltif ederek, hamiyet göstererek lütfettiğin hilmini, lal olmuş dilinle efsun ettiğini


Hale destan olan ve sancıyla ayıltan
Dilin sarf ettiğini, kalbin titrediğini, başka farkla anlatan
Hasretin tavını, bahtın cenahını, sabrın ilhamını, kanaat zanaatını okutan
Hadiselerin sulbünden, medet ikliminden, umudun ayan olduğu rahlesindeki esinden


Sayfaları bir bir açtıran hikmetinden
Söz ediyordun aşkla ve o vakit alıp ummana sürüklüyordun
Kırmadan, kelimeleri katlamadan, cümleleri uzatmadan, meramı hal ahundan
Divan edebiyatının meftun bırakan hülyasından düşlerin insicamında anlattığından


Ne dede efendiyi, ne tamburi cemil beyi
Senanın ve sancının sazın dilinden, hicranın her badesinden
Güftelerin kadrinden, ressamın tuvalinden, hattatın sabırlı nefesinden giderken
Başka diyarlara götürüyordun ruhun hüznünü dindiriyordun, aşkla yüzleştiriyordun


Tutkunun, merakı celbeden saikasından
Nedenlerin zihnimi işgal eden ablukasından kurtarıyordun
Göçüp giden sine-i sürurumu yeniden ilga ederek, nefesinin azizliğini sarf ederek
Meftun bırakıyor gönlümü şad ediyordun hissettirdiğin ve varsa hiç unutamıyordum



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Umudun senasında, hazan sancıysa!



Kim bilir nice çileler sökün etmiştir
Nefesin kadrinde güfteleşip, hicran ile dile ahu zar etmiştir
Ne dert nihayetsizdir, ne elem niyet için azizdir, hüzün sinenin en masum sesidir
Ne bir düştür, ne hicap edilen rüküştür, efkârın pervazlarında anlamlı bir yürüyüştür


Gariplik kim için bir ülfeti ibrettir
Gülmek bilmem ki niye külfettir, garaiplik içinde rezalettir
Tebessümü esirgemek dahi nice sineler için erktir, tarumarlaşan hülya keyfiyettir
Ahirin iştiyakı nihayet midir dünyevilik için serhatlık kalp için niye şirret adavettir


Nice sualin merakıyla ömür biter
Ter ki katmerleşerek ruhumun hicranıyla halime akın eder
Hissiyat nasıl söz dinler, gönül adabı muaşeret için niye gam çeker, irade meyleder
Ülfet farktır, akıl insan için en mübariz sanattır, resmedilen aksiseda aşkı cenahtır


Sevgi, ömür için en itibarlı aşktır
Sevda tutkudan arîleşen ve gönlü hasrettiren iffeti hardır
İrade idrakin, dil hissiyatın ve izan hakikatin rahlesinde en manidar maslahattır
Edep kalp için farktır, erden kul için cenahtır, ihlâs nihayetin için sadakatti hazdır


Ne renklerin nazarında bizar kal
Ne hissiyatın tarumarlığında naçarlığa yol al, aşktadır ar
Kalbin mümbit sahifesi, risalelerin hikâyesi, azimetin neşesi, maveranın sevgisi
Horlanan nisanın sesi zulmedilen nefsin titreyişi hakkın teslimiyetinde mizan esini


Arz kim için titrer, ruha meyleder
Kalbin hüzün sahifesini aralayarak, hicranı aşkı sorgular
Akıl ne işe yarar, müddeti nefes kim için hesabın şavkıyla sevda hazzına koyar
Korku idrak için en itibarlı ar, niteliksiz nefesi kim bir hesaba koyar, zan nara akar


Hüccetin esrarı hakikat için kar
Evrensellik temayülü, cemaat asabiyeti, nefsin tak iyesi
Ne akıl için vuslatı aralar, ne kalbin hicran sayfalarına aşkın süruruyla coşar
İşte o vakit nedamet çıkmaz sokak, izan harlaşarak kime hesap soracak, ağlayacak


Mustafa CİLASUN


 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Cevap: Sus söyleme, hüznü nefeslenme!

[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif][/FONT]






[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Sırrın efkar perdesini aralamak yetmiyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Hal ne kadar hasredilse, gönül sancıyla irkilse az geliyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ne ses yetiyor, ne heves serencamında vuslata erdiriyor, neyi bekliyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Gözler ummanı temaşa ediyor, mavera temayülü nasip için sevda resmediyor[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ne kahtanın kahrı, ne üsküdarın efkarı[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Nemrut dağının dinmeyen hicranı, platoların o insicamı[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Mazinin kapanan sayfası, atinin hüzne gark eden ilzamı hali kuşatıyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ne anlamak kifayet ediyor, ne aşkın hakikatini terennüm etmek haz veriyor[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Solan yaprağın ahında, aşkın sokağında[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ruhumum ihata eden hüznün münbit toprağının bağrında[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ağlamanın feryadıyla, yalnızlaşan ulviyetin hicranıyla ayılmak gerekiyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Her nefesin, zevkin tutsağındaki sefilliğin ve aşikar edilen hazin acı veriyor[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Laleler ki hüzün içinde, neleri bekliyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Divan edebiyatının vahasında arzı edep içinde nazar ediyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Gül açsa, dikeni kanatsa, zambak haykırsa, karanfiller ağlasa yetmiyor[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Temaşa meylim efkarı için nida ediyor, ne hicran diniyor, ne hüzün bitiyor[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Açılmak istiyorum açık denizin sesine[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Vasıl olmayı diliyorum umudun rahikasındaki o asudeliğe[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ne yetimin çilesine, ne mahzunun terennüm ettiği bizarı aşk hecesine[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Tahammülüm azalıyor, yüreğim burkularak hicrana seslenerek emekliyor[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Nihayet bir canım, ne hoyrat bir kanım[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Depdepe içinde soluyan bühtanım, nefsim için hezeyanım[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ne kalbin sesinde, ne ruhun efkarlı penceresinde, aşk ne uzak perde[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Dil söylesede, göz hissiyatın meylinde, irade zafiyetyle söyle kimin emrinde[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Musalla taşı, o naaşın hicran haykırışı[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Mezarın meskun yakarışı, cemaatın bin bir dilde çırpınışı[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Toprapın sessizliği, yüreği kalptan ayıran hecesi, nefsin garip uzleti[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Neler anlatıyor, tevdi edilen ne varsa aklı o an bırakıyor, hesaba yakınıyor[/FONT]




[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Bir can ki ölümün idrakine matluptur[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]İnsandan gayri ne varsa, vakıadan habersiz dervişi erdir[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Hakikatin perdesi kim için en mukayyetli edeptir, lisan için kalbiidir[/FONT]
[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Ölüm, nihayet değildir, mizan haşyete ram olmuş sebeptir, aşk kul içindir[/FONT]






[FONT=DejaVu Serif Condensed, sans-serif]Mustafa CİLASUN[/FONT]
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Bilmem ki ümidin firakı kalbine ne söyler!



Ne lafza muhtaç harf, ne hecenin kavlinde bir af
Bilmem ki gönül niye hicran abadında tuhaf, efkârın ihtişamı ne ferah
Dert hilkatin temayülünde inşirah, kalbin latifliğinde mümbit bir felah ve refah
Ne çilenin güftesi elemin katresinde güneşe hasret hakikati, muştuya muhtaç ati aşk


Alıp götüren zaman, sormadan halini hasreder
Semada tebarüz eden yıldızlar, ruhumun aidiyetinden firkati lütfeder
Suya muhtaç nefesin, solumaya tabii hevesin, insan kimliğinden sudur eden halin
Niyetin asliyesinde gizlenen ferasetin, bahtına umut bağlayan nice gayretin o ülfetin


Rahlede boyun büktüren ihlâslı teslimiyetin
Kıraat edilen her sürenin serencamında dile gelen ayetlerin idraki halde
Ne kadar yaban kalırsan, korkulara kapılarak hayatını karatsan fayda kesp etmez
Nefesin ana tabi, kalbin sahibiyle kavi, vicdan senasında ve bakir toprağı aşk kokar


Ne kadar figan etsen, zevkle gününü gün etsen
Takat tevdi edilen bir sanattır, kalbin inşirahına taraftır, sevdaya ramdır
Anne niye her nefes için yârdir, şefkati ve hamiyetiyle ferahlatan bir canı revandır
Korku kim için kardır bühtan niye solduran cenahtır gereksiz hardır ibret aşkı nardır


Ne talan edilmiş ruhlar, ne yuhalanan zanlar
Kimler için muteberdir bahtı gazalar, figan ettiren anlar, zulmedilen canlar
Ne müstekbirin narası, ne arsızlık harı, müstezafların hülyası neye umut bağlar
Kim için ellerini açarak secdeye kapanıp yanar, canhıraş içinde efkârı sineye bağlar


Çok görme, meskûn mezarı görmeden geçme
Derdini anlatamayan, bahtın hülasasını yaşayan, hicrana kanarak ayılan
Nazarın her perdesinde, kalbin titrettiği vesileler içinde, tabi olunan her ne ise
Asabiyeti ihata eden rahleyse, tebessüm edip görmeden geç, eğer mukallitlik nitelikse



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ne gönlün seyranı ne vecdin hicranı!



Dalıp gidiyordum suskun halimle
Alıp götüren, düşünceleri derinleştirip hicrana bürüyen emsaliyle
İçimin titremeleri, gözlerin dökmeleri vakti gelmişti, diyarın kutsiyetli rüknünden
Bazen duruyor, nazarlarım bir yerleri süzüyor, dil haliyle sükût ederek, kalbimi dinliyordu


Ne kadar okuduğum risale varsa
Dirliğim için kitaplar en faziletli derya olsalar da, ibret bir başka
Yanımda kimse yokken, refakatçiler kendi emellerinde nefeslenirken ve her demden
Anlatmaya muaf fak olamadığım ve fakat takatsiz kalana kadar çırpındığım halden uzaktı


Ne kuşun feryadı ahundan anlıyor
Ne nefesi kesilen mevtanın ibrete amade halinden ders çıkartıyor
Her nasılsa şakımayı marifet sayıyor ve sukutun o eşsiz çığlığına bigane kalıyordu
Kalbin soluklarından bihaber olarak hayatı yaşıyor, ruhun mukadderatına hiç banmıyordu


Ne seherin ulviyetinden bahseder
Ne kaderin mukadderatından bahsederek gerekçeyi terennüm eder
Aşk ve muhabbet için sadece bir heves der, hakikatin rahlesinden içtinap eder gider
Ne gülmesini, ne sükût ettiği vakit, serdettiği esrarı mucibe sini gizler nedense kelam etmezdi


Çocuğun feryadına dayanamazdı
Nisanın çığlığına bigane kalamazdı, o an boynunu büker ağlardı
Nice sevdaları yâd ederek ve fezlekelerini şehrederek, hak ve hakikatleri açıklardı
Ne yanmanın, ne bağırmanın, ne çığlık atarak yerlere atılmanın burukluğunu süzerek akıtırdı


Dağın sesine, nefesine bigane kalma
Suyun aşkına ram olmadan nefesi arza bırakma, idrakini yokla
Ne ziyaretçinin, ne davet edilen misafirin yanında edebi sakın ha kimseye bırakma
Lafazanlığa bulaşarak şekli yeti yudumlama ve her nazarın bir gerekçesi var sakın uzaklaşma


Ne Ahmet’i, ne Mehmet’i ayıplama
Nisanın nefesinden, hasrettiği muhabbetten sudur ettiği halden
Aldatmaya ramak bıraktıran dilden hazlanma, onun kalbi latifliğini hemen anla
Çiçeği sadece uzaktan ve sessizliğinin kadrinden lütfedilen güzellikten mahrum bırakma kokla



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Unutmak için gönül vermedim!



Aşinası olduğum neler varsa
Temaşa etmek ne kadar kabil olsa da vicdanın firakıyla
Umudun tılsımı, esinin algısı yüreğimi elen vursa, hicranın perdesi ruhumda
Hüznün odağı, hazanın ram eğlediği bahtımda efkârın sultasında bilmem ne aransa


Ne sancısıyla harlaştığım ar
Ne edebin deruniliğinde sinemi dağlayan en latif bahar
Bilmem ki niçin yağıyor haşmetiyle naif kar, ruhumun serencamında elem var
Çekilen çilelerde, pervanesi olduğum heveslerde hikmet esrarıyla kalbimi niye yakar


Ne şairin hissiyatını anlarım
Ne edibin hülyalarında sabahlar kalırım, halime ağlarım
Tevdi edilen ne varsa, gönlümün türap olduğu aşk narsa, korkular yaşamaksa
Vehimler sinemden hayli uzaklarda, açık denizler berraklığında, sevdanın salasında


Bilmem ki ne kadar kolaydır
Unutmanın, unutabilmenin ferahlığı kimler için bir kardır
Suskun sokakların hicranı ne elemli dramdır, serdetmek bilmem niye buhrandır
Sorma halimin perişanlığını, kanayan yaramı, dağlanan hıçkırıklarımdaki meramı


Şu yaralı gönlümü gel de avut
Nerden bilecek ve hissiyatımı terennüm edecek kutlu yakut
Ne gamın, hasredilen hicranın, firakıyla abat olduğum nisyanın farkında değil
Göçüp götüren sinenin feyzini bitiren esinin lahutiliğinde ikamet ettiren dertte mehil


Hani yetim vardır boynu bükük
Niye garibin gizlediği o meramı bin bir ayrışmayla sökük
Dile gelen ve fakat bir türlü söylenemeyen, yüreğin imbiğinde seğirten ve titreten
Sükûtun hıçkırığıyla, kalbin telaşı yaşatarak korkutur ya, aşkın lahikası okunurken



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ki bir ilaç sun artık sine-i payeme!


Şehre demediğim duyuların ilzamındayım
Kâh fakirliğime yanarım, kâh bahtıma boyun büker ağlarım
Halim için zehredilen ne varsa sadakatimle tavım, bilmem ki niye yanarım
Sükût eğlediğim, efkârımla demlendiğim, sine-i melalimle kederlenip ve çile çektiğim


Kime sunayım, derdi figanımla yanayım
Suskunluğun pervazında bir ah çekerek hıçkırığa boğulayım
Bakışlarımı kör akşamların sultasında, halin hicran çığlığında avunayım
Bir tebessümün perdesinde soluk alıp ferahlayım, yine vicdanımla baş başa kalanım


Ne yanlılığın şarkısı, nede aşkın bahanesi
Ummanın esrarında vücut bulan hüznün fulyası ve gözyaşı
Düşülen çukurlar, set çekilen bentler, anlamsız gerekçeler kimlerin arkadaşı
Vehimler toprağında sabahlamak, naralar atarak şakımak ve ön yargılarla ayılmak


Ne dil gelen her hecenin meali, ne edebi hali
Tavaf edilen, talan içinde zikredilen, aşktan habersiz nefeslenilen
Hareket ve kuvvetin, evdi edilmiş takatin, her haliyle kaydedilen sahifenin
Mizan sahnesinde, hicranın perdesinde, dil gelen meramın asliyesi neyse edebi halde


Ne çilenin sevdasında harlaşan kutlu nefesin
Ne arifin gönlünde sudur eden inşirahın sahnesinin, ecir kim için
İnayet boyun büktürmez, kalp onsuz aşkın ülfetine erişemez, suhulet gelmez
Firakına ram olduğun, bin hüzün içinde acı varlığın, idraki savsakladığın kar etmez


Bilmem ki ne vakit erişecek sana meramım
Ne yazılmış namelerin hicranındayım, ne üflenen ney’i anlarım
Dile gelen mızrap ne söylüyorsa, açık denizlerin sabrından inkişaf eden arsa
Çaresiz susmalıyım, kalbin hüznüyle ayılıp, hülyaların latifliğinde sabahlamalıyım


Kimseye söz etmeden, yüreğin burukluğu demken
Muhtacın sancısını, yetimin nidasını, garibin umudunu anlamalıyım
Hissiyatın perdesini aralayarak, kalbi inşirah için sahibime el açarak ağlamalıyım
Ne tutkuların, ne zevki hazların, gözlerimin önünde parçalanan zehabı yaşamalıyım


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ruhumun Hicran Damlaları!




Nesiller
İlk tohumun nüvesinden müteşekkil
Akıl ve mantık zaviyesinden mükelleftiler

İrade
İnsan için tanzim edilen saadet tahtı
Nefsin amade olduğu belagatin üst sanatıdır

Kalp
Sarihliğinde yalana tevessül etmeyen
Ruhun nizamına temayül eden ötenin hazzıdır

Yaşamak
Şayet sanat değilse o vakit anlamsızdır
Nitelik her hususta aranacak bahtiyarlığın adıdır

Hayat
Tanzim için amade olunan arzı mekândır
Düşünmek insana hasredilen en muazzam haktır

Hürriyet
Bilinmedikçe tutsaklık her zaman olacaktır
Kul olmak dirayeti ihsanla anlamlaşan ihlâsı hazdır

Takva
Bilinçsizliğe hasım olan kıvamın tek tahtıdır
Rasgelelik mükellefiyette bulunmamaktadır marazdır

Hak
Bahşedilen nefesin adresinde anlamlaşmaktır
Sahibinden azade olmak, beşer olarak kalma tanımıdır

Ömür
Ölümle özleşen, içselliğinde yeşeren hasbidir
Zamana tabidir, nihayet için haşyetin renginde fetrettir

Aşk
Bir nur, hatta onur, hali zilletten koruyandır
Çileye boyanmanın tadı, fedakârlığın adı, hilmin hazzıdır

Sevda
Muhabbete hasredilen tavdır, harı ise rızadır
Vuslat için kanaati solumaktır, sabrı hazla yudumlamaktır

İnsan
Adam olamadıktan sonra ne işe yarayacaktır
Adamlık cinsiyetten azade bir kimliktir hak edenin azmidir



Mustafa CİLASUN

 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Titreten o melalin firkatiyle şad olayım!



Issız ve bir o kadarda derin sulardayım
Ne dalmanın, ne avare olmanın serkeşliğinde bulunmaktayım
Zihnimi işgal eden, yüreğimi inleten, sinemi hicrana sevk eden efkârı solumaktayım
Bazen ayılıp, yaşadığım sancıları unutup, süruru kuşanıp kansam da yine vurgunum


Ne yanmanın farkında lığında olanım
Ne dağlanan yüreğin vurgunluğunda soluyup, asilik yapanım
Uysallığın kadrinde, tefekkürün teşekkülünde, inşirahın hasretinde nefesi bırakanım
Müddeti nefesi ömrün hüzünlü sahnesini ve hevesin derdest eden elemini anlatamam


Aşk bitti diyorlar, bilmem ne yaşıyorlar
Ruhun insicamından, kalbin suskun çığlığından söz mü ediyorlar
İradeyi lav eden, gönlü hasrettiren, hissiyatın ülfetini inkişaf ettireni görmüyorlar
Gönül kapısı açılmayınca, âlemin ufkundaki ayetler okunmayınca, elbet farkı başka


Ağlamak pek tabii olan bir hissiyattır
İnsanın yaratılışıyla ilzam olan en mukadder sanattır ve haktır
Duygusallığın serencamında dile gelen meramın adresinde vücut bulan hicrandır
Hissedilen ne varsa, edebin deruniliğini kuşanmak farksa, yakarışlar feryatsa hardır


Esin, hıçkırığın sükûtuyla dağlayandır
Dil sussa da, gözler baksa da, umutlar kanatlanmayınca acıdır
Aşk, kalbin mayasıdır, uzletin sadakatine müdrik senasıdır, hissiyat farklıdır
Akıl ilme, nakil kavle, istişare edebi delile, şura tahkikin fevkindeki kalple furkandır


Mazlum hale düşmüş millet zanlıdır
Failin refakatinde, maslahatı methiyede, günü kurtarmak bahanedir
Bahşedilenin farkını unutarak, âlemi deryanın feryadını duymayarak nefsanîdir
Ne kalbi suçlamak, ne ruhun hicranıyla yanmak kifayetsizdir, aşk onun için zevktir


Nisa, sezginin ferahlığında abidedir
Kalbinin ve iradi tahkikin netliğinde ülfettir, aldanıyorsa hissi nefestir
Adam, âdemliğin rüknünde, erdemin güdümünde, sadakatin rahlesinde bir sanattır
Azimet için en kutsi farktır, akidesine sadık değilse bühtandır, sadece beşeri farktır



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ne vakit boyun büküp gözyaşı döksem!



Gün geçmiyor ki anmayayım
Derin sessizliğin sunumlarında sabahlayıp ağlamamayım
Suallerin prangasında canhıraş kalmayım, nereye baksam halini aramayayım
Nice yılların sultasında gecenin hicranı yaşatan furyasında kalıp elemle yaşamayım


Artık ne hakkıyla gül koklarım
Ne kararan düşlerimle ufukların hülyasında aşkı anarım
Sevdanın hüzün bağında, hıçkırıklar sağanağında bilmem ki şimdi ne yaparım
Ne senden kalan anıların ruhumu kuşatan mısraların, kalbimin o hazin duvarlarının


Sol yanımın sancısına kanmanın
Susmanın yüreğimde yeksan ettiği efkârı elemle solumanın
İlhamın en latif halini, gönlümü burkan çilemi, edebin en naif ülfet perdesinin
Hicranıyla yaşarım, hangi filmi seyretsem, nasıl bir nağme dinlesem seninle coşarım


Bilmiyorum nasıl geldik bu hale
Sahnelenen her eserde, güfteleşen buğulu hüzünle yaşardık
Nazarların en ihtişamlı letafetiyle sabahlardık, uyumayı emanete bırakırdık
Kalbin en mümbit halinde, inşirahın efsunlu perdelerinde, göçler hülyasına dalardık


Bakışlar o kadar ehil maharet ki
Suhuletin enginliğine hasredilen fedakârlık bir bahane bile
Firakına ram olduğumuz, bin hüzünle umutlandığımız hüzzam sedalar kalpte
Aşkın esinleşen dilinde, ezber bozduran halinde, bahtın en asudelik sahifesinde senle


Dile gelen, boyun büktüren meram
Artık ummanın en kuytu derinliğinde ve sessiz sahnesinde
Kim nasıl duyar ve hisseder, ibretin en latif halini terennüm ederek yâd eder bilmem
Bitmeyen bitmeye takati erdirmeyen ayan, nefesin mukadderatı biliyorum ki her an



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Puslu aynaların hicranında bizarım!



Artık beklenen vakit gelmişti
Yüreği burkan heves, dirliğe muhtaç nefes biçare kalıyordu
Gözler ne kadar okusa da, halin efkârı anlaşılmayınca, sancılar başlıyor acıyla
Sızlanmak kar etmiyor, nefes muhabbetten arîleşiyor lakin anlamak kalbe erişmiyor


Ne vefasızlığın haline yanarım
Ne hicrana gark olan nefesimle, hüzünden vazgeçip cayarım
Bahtımın toprağında, sinemin meramında, ulviyetin senasında hakikati sorarım
Ne ah çeker ağlarım, ne badı sabah diyerek yanarım, vaktin salasından bir hicranım


Gülendam olan sineyi neyleyim
Şakımaktan solgunlaşmış halin lütfünden uzak bir fakiriyim
Arifin diline, Abidin heybesine, zakirin kederine, nisanın esenliğine niye razıyım
Bir çift sözün, nefesin katresinde gizlenen meşkin, sessizliğin ilzamındaki suhuletin


Mahcubiyetini yaşayarak akmak
Ve edebin her nüshasında, edibin sanatında, mahirin ufkunda
Anlam bularak solumak, esini lütfedenin kadriyle kalbi tanımak ve yol almak
Gayenin azimliğine soyunarak, metanetin rahlesinde hikmete ram olarak yaşamak


Yılların alıp götürdüğü ne varsa
İdrakim için bir sığınak olmadıkça, ibret nüshası maslahatsa
Düşünme artık geç git yoluna diyorum, içimin titrediğine şahit olup ağlıyorum
Derdimi, uhdeleşen meramı halimi anlatamamanın bizarlığını yaşayarak çıkıyorum


Kim bilir belki kelimelerim eski
İçimi inleten mazi sayfalarım öyle derinlikli ki vazgeçemem
Dile gelen ne varsa, ruhumun şahitliği uğrunda ve kalbimden akan hicranla başka
Sahipsiz bir nesep gibi, hikâyesiz bir edip misali, vicdanı dağlanan o annenin sitemi


Ne söylendiğine bakmıyorum ki
Niyetin asliyesinde, sadakatin her sahifesinde yol alıyorum
Kimseyi kınamadan ve hatta ayıplamadan kalbi gözlerimi hassaten kaçırıyorum
O an, vaki olan zamanda halin perdesinden ve esinin hüzün ahenginden aktarıyorum



Mustafa CİLASUN



 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Hangi günahın azabına metfunum!



Henüz karanlığın ilk bakışlarıydı
Gün kuşatan kasvetin sancısıyla ve hicranla yol alıyordu
Makûs talihin gazası, silinmeyenler olarak anlamlaşan bekası düşündürüyordu
Nereye baksam, sinemin en bakir ikliminde demlesem kar etmiyordu zira biliniyordu


Dağın bir yüzünde bekleyen ağacın
Yalnızlığı içimi burkuyordu, ne gelen, ne giden kimse yoktu
Çığlık çığlığa yarışa başlamış, şakımalarıyla sükûneti ayıltan hüznün feryadıydı
Temaşasında hayrete düştüğüm ve esrarıyla efkârını merak ettiğim mah kuşatıyordu


Yıldızların raksını seyre koyuldum
Mümbit toprağın kokunu yüreğimde duyarak sualler açtım
Kıt aklımla, irfandan arî varlığımla, ilimden nasipsiz zihnimle tefekküre yöneldim
İçimin burukluğunda kat etmiş olduğum onca yılları, bizar bırakan anıları derledim


Neydi kalbimi hüzne gark eden hal
Ruhumun hicran damlalarını durdurmayan anlamlı melal
Sine-i sürurumdan kopan yaprakları, alıp götüren çilenin feryadını yüreğimden al
Ağlamanın bizarlığında hıçkırıklarım kesilmiyordu, dil susuyor, gönül konuşuyordu


Titremeye başladığımı fark ettim
Vakit hayli gecikmişti, ruhum bir nebze olsun durulmuştu
Meramın anlaşıldığına vererek ve kalbi hissedişlerime refakat ederek ayaklandım
Arz ahengiyle mezardı gecenin kuşatıcılığı o kadar anlamlıydı ki gözyaşları boşladı


Nefesin deruniliğinde hakikat vardı
Ruhumu şad eden sahneler ne bir rüyaydı ve ne de bir hülya
Kapanan kanallar yeniden akmaya başlamıştı, yürek sancının elinde ne anlamlıydı
Varlık adına ne yapılsa, yaşamak umut olmaktan çıkıp hırsa koyulunca, aşk uzakta



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Firkatin aldı götürdü süruru neyleyim!


Açılan ellerimle yine hüzün içindeyim
Boynu bükülmüş bir seyyah misali nefesin ülfetiyle gezinirim
Halin efkârını, derdin ummana akan hicranını nasıl söylerim, hakkı bilirim
Sabrın rahlesinde, hasretin terennüm ettirdiği çillerle içime çekilir aşkınla irkilirim


Dervişin çilesinde, aşkın elemli iksirinde
Kalbin inşiraha tabi olduğu hallerde, gönlün serdettiği biçimde
Asanın bekleyen halinde, dilin meftun olduğu hakikatin kadrindeki vecdiyle
Suskunluğun duçar bıraktığı her halin vaktinde, umudun senasında firkatin diliyle


Asabiyeti neyleyim, aidiyetim kim için
Hiziplere bölünmek, şekli yet bürünmek, ne derleri takip etmek
İhsan perdesinden yüz çevirerek, heveslerin girdabında nefeslenip yürümek
Dil ile söyleneni, nazar ile ifşa edileni görmeyip kalbin latif halini örseleyip ditmek


Onca bölünmüşlük içinde yine bölmek
Muhabbeti esirgeyip buğuz etmeyi yüceltmek, nüfusa eklemek
Teraneler içinde aziz nefesi tüketerek, yeni sahneler için desiseler icra etmek
Kitabı celilin ruhuna aykırı olarak maslahatlara bürünüp sahnelerde boy göstermek


Yönetmek için zafiyeti geçmek gerekir
Nefsin şubesinde ve nizama hasret sesinde illet edepten arîdir
Hakikatin efkârını hissetmeyen gönül bühtandır, cazibe hani koşulda tavdır
Kul olmak, gerekçesiyle yol almak ve akideyi sulandırmadan yaşamak ihlâsa hasır


Sosyolojik olarak ölçüler çok değişti
İnsanın hilkati, ruhi hali, kalbi ilmihali hiç değişmedi, kavaidi
Göreceli olarak, tedrisat dışlanarak, ekranlar boyanarak, nefsanîlik icbar edildi
Ne babam, ne annem geçim derdinden bu hıza erişti ve bizarlık içinde oturup seyretti


Dünyanın her hali gözler önündeydi
Mahremiyetin her hali çarçur edilerek piyasalarda sergilendi
Kandırılan gençler, meraka matlup olan niyetler sınırsızlığın illetiyle nefeslendi
Kalbura dönmüş nesil, edebi dışlayan cemil, yaşadığı hale gerekçe bulan sefiller erdi


Mustafa CİLASUN
 
Üst