Sevda
İçten, samimi, vefalı, duygusal, iyiliksever, anlayışlı, alttan alan ve yüreği geniş olan bir insan olmak ne kadar zor ve ne kadar uzak gibi görünebilir.
İnsanların bu özelliklerle yoğrulup pişmesi çok zaman alırmış gibi görünebilir. Aslında bu duyguları ateşleyen fitil çok kolay ve çok çabuk duyguyla otomatik olarak insanlarda oluşur. Yalnız bir tek şeyle olur o da Allah’ı sevmek. Allah’ı seven içten olur, sevinç olur, vefalı, anlayışlı, fedakâr olur. Yalnız Allah’ı sevmeli ama nasıl sevecek! Elbette önce Onu tanımalı. İnsan tanımadığını sever mi? Elbette sevmez. Marifetullah (Allah’ı tanıyarak sevmek) ufkunda dolaşmalı. Sonra gönlü kendiliğinden uçsuz bucaksız yeşermelere sebep olur. Kendini yaratanının güzel isimlerinin tecellileriyle ufkunda berrak yollar açılır, gözleri hüzünlü anlamlı aşk dolu bakar, zalime neden zalim diye ağlar. Allah için evladından ayrıldığı zaman ondan ayrıldığına değil rabbim kendini tanıma fırsatını yavruma verdi ve onu güzel atmosferlere çağırdı diye ağlar.
İnsan Allah’ı severse gerisi kolay. Bu sevda Dünya’nın bağrında açan çiçekleri görür. Kuşu, börtü böceği, akan suyu, yağan yağmuru, ayazı, her şeyi, hastalığı, belayı, musibeti sever. Beni gördün Allah’ım beni bildin der. Allah’ım seni seviyoruz bizi affet, yanına geleceğiz bizi temizle der. Yürekleri yüreklere katar yoğurur; tabi severse Allah’ı… Peki ya sevmezse; BATAR HER İKİ DÜNYASI…
Sevim KOÇ