Nicklerimizin manaları neler..?

mihrimah

Well-known member
Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın kızlarının ismi Mihrimah Sultan...
Hayatından çok etkilenmiştim, özellikle Mekke'de yaptırdığı su pınarları hala hizmetini devam ettirmekte inş.
 

Tarihci

Marmara Tarih
evet, zaten mah şiirlerde de geçiyor.. mihr ise pek kullanıldığını görmedim onun yerine arapçası olan şems kullanılıyor.. mah ında arapçası kamer..
 

mihrimah

Well-known member
evet, zaten mah şiirlerde de geçiyor.. mihr ise pek kullanıldığını görmedim onun yerine arapçası olan şems kullanılıyor.. mah ında arapçası kamer..
Maalesef smile alkış yok tebrik var onada cevaz verilmiyor:) bende sözlü şak şak şak:)
Talha Uğurluel'den Mihrimah sultanı dinlemek ayrı sevdirmişti manasını öğrenice de apayrı sevdim..
Mihrimah ismini hayata geçireyim bari, daha çok sevdim bu ismi şimdi...
Tekrar tekrar tşk..
 

Eyvàh!

Well-known member
Asra yemin ederimki butun insanlar HuSRaN dadir
ancak inananlar ve inanci geregi yasayanlar
birbirine Hakki tavsiye edenler ,birbirine sabri tavsiye edenler kurtulmuslardir ................Asr suresi

''HuSRaN a riza verme! ...calis , azmi birakma...''

Hakikatle suret arasindaki gerilimden insana kalan HuSRaN
 

inþirah

Well-known member
İNŞİRAH:

Şerh-u sadr...

İnşirah... Bir büyülü kelime. Kalbimiz nicedir taşıdığı o ağır yükünden boşandığında derhal yerini alan bir ferahlık...

Şe-Ra-Ha kökünden gelen İnşirahın lügat manası; Yarılma, Kesilip Açılma, Deşilme, Cerrahi Müdahale anlamlarına geliyor.

Istılahi manası;FERAHLAMAK....


Rasül,ömrünün farklı dönemlerinde 3 ayrı inşirah yaşamış:

1-Süt Anne Halime’nin yaylasında 2-4 yaşlarında iken; çocuklarla oynadığı esnada Cebrail’in gelerek sinesini yarması, kalbini alıp yıkaması ve sonra yerine koyması şeklinde tasvir edilen olay.

2-İlk Vahyin gelişi sırasında Hira mağarasında Cebrail’in “OKU” diyerek sıkması şeklinde uygulanan inşirah.

3-Mi’rac arifesinde İsra(gece yürüyüşüne) çıkmazdan önce Kabe’de dua ederken uygulanan İnşirah.

Rabbim bizede bizim liyakatimizce inşirahlar yaşatsın...

aminnnnnnn... Elfü elfi amin...
 

HAYA

Sevdam Davam
elifolmakzordurpi5.jpg


Elif karanlıkta oturuyordu.
Bir Be bulsa, açılacaktı yolu.
Ama sırdı Be.
Elif sırrın varlığını bile bilmiyordu.

Oysa gelmesi gerekiyordu Be’nin…
Gelmesi ve ayağına düşmesi Elif’in.
 

güllügönül

Well-known member
Ben de Peygamber efendimizin (sav) gönlümüzdeki aşkını, O'nu andığımız anlarda gönlümüzün nasıl çiçek açtığını, güller ve gül kokusuyla dolduğunu düşünerek koydum bu adı. Ben kendi adlarımızdan ziyade farklı manalı isimlerden yanayım. Bu bizi bizden alıyor sadece kul yapıyor. Çünkü burada toplumdaki kimliğimizle değil yüreğimizin derinliklerindeki seslerle konuşuyoruz çoğu zaman. İçimizdeki sessiz çığlıkları ve haykırışları paylaşıyoruz adsız ve kimliksiz...
 

vera'

Well-known member
VERA' DEMEK?

Takvâ, sakınma, korunma, günahtan hassasiyetle kaçma ve korkma, haramlar bir tarafa, şüpheli olan şeylerden, mâlâyânî ve boş şeylerden uzak kalma. Vera', kısaca "dînî hükümlere riayette titizlik" manasına gelir.


Vera', hayırlı ve övgüye değer amellere sarılıp, geçici dünya hevesi peşinde koşmayı terketmeyi gerektirir. Yine vera', emredilen ve nehyedilen bütün dinî hükümleri teferruatı ve incelikleriyle tatbik etmeyi gerektirir. Bunun gereği olarak, ağızdan giren ve çıkanın Allah ve Rasûlünün sevdiği şeyler olmasına dikkat etmek, günaha düşmekten ve harama bulaşmaktan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durmak, zerre kadar da olsa kimsenin hakkını üzerine geçirmemek vera'dır. Hz. Ebû Bekir (r.a), "Bir nevi harama düşeriz korkusuyla yetmiş çeşit helâli terkey-ledik" sözüyle vera' örneği sergilemiştir.

Gereksiz şeyleri terketmek demek olan "mâlâyânî"yi terketmek de vera' cümlesindedir. Zaten Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadîsinde, kişinin lüzumsuz şeyleri terketmesinin o kişinin İslâmî güzelliği gereği, bir başka deyişle İslâmî iyi anlayıp uyguladığının delili olduğunu söylemiştir (Tirmizî, Zühd, 11; İbn Mâce, Fiten, 12).

Haramda vera' (kaçınmak) dindarlıktır. Lakin bunun da dereceleri vardır.


Gazâlî vera'nın dört derecesi olduğunu söyler:
1- Haram olan şeylerden kaçınmak,


2- Şüpheli şeylere karşı korunmak (ki bu salihlerin vera'ıdır);


3- Harama sebep olması ihtimalini düşünerek helalî terketmek (ki bu muttakilerin vera'ıdır).


4- Her ne kadar kendini harama düşürmeyecekse de, Allah'a yakınlığının artmayacak şekilde ömrünün bir kısmının boşa geçeceği korkusundan dolayı, bütün mevcudiyetiyle Allah'a teveccüh edip, Allah'ın dışında her şeyden yüz çevirmek (ki bu da sıddıkların vera'ıdır) (Gazali, İhya, I, 25, II, 95).

Vera'nın en düşük seviyesi Allah'ın nehyettiklerinden sakınmak, en yüksek seviyesi de Allah'ı zikirden alıkoyacak her şeyden kaçınmaktır. Şurasını belirtmekte yarar vardır ki sûfiler, mübah olmadığı konusunda en küçük şüphe bulunan hususlardan da haramdan kaçınır gibi kaçınırlar; şüpheli şeylere girmenin kendilerini harama sürükleyeceğinden endişe ederler.

Ayrıca helal ve mübah olduğu kesinlikle bilinen şeylerin ihtiyaç ve zaruret miktarından fazla olan kısmını da terkederler. Bu konudaki fikir ve davranışları herkes için değil kendileri gibi olmak isteyenler için örnektir. Yoksa Allah'ın helâl kıldığı şeyleri, mubahları haram kılmak hiçbir kimsenin haddi değildir ve tehlikelidir.

Vera' ile zühd arasındaki fark, vera' şüpheli şeyleri, zühd ise ihtiyaç fazlasını terketmektir. Vera'yı takva kargılığı alanlar olsa da vera', takvanın ileri bir merhalesidir. Vera'nın sevabı ve neticesi, âhirette hesabın hafif olmasını sağlar.

İbrahim EMİROĞLU
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst