Ortada, bu kıymettar harika-i san’at olan nimetler
Ehad, Samed’in mucize-i kudreti ve hediye i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir.
1. Sözİşte bu iyi adam, girdiği memlekette bir umumî şenlik görüyor:
her tarafta bir sürur, bir şehrâyin, bir cezbe ve neş’e içinde zikirhaneler...
2. söz
Batnındaki çirkinlikler zahirine aksetmiş olmalı ki, gülmeyi ağlamak, terhisâtı soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin.
2. Söz
Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür.
Soldaki yol ise, menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür.
........
Zahirî bir hiffet, yalancı bir rahatlık görür.
.........
Fakat mânâsında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez.
3. Söz
Bir zaman, bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, herbirisine yirmi dört altın verip, iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki:
“Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bazı şeyleri mübâyaa ediniz.
Bir günlük mesafede bir istasyon vardır.
.........
Bir kısım ehl-i takvâ berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kat’ eder.
........
Zira, bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek akıl kabul ederse halbuki kazanç ihtimali binde birdir sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimalle kazancı musaddak bir hazine-i ebediyeye vermemek ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?
4. Söz
Bütün vâridâtı ve menfaati size vereceğim.
.........
Hem idare ve muhâfaza zahmeti ve külfeti başınıza kalacak.
.......
Çünkü hatâsının neticesi olarak hem saadeti ve mülkü gitmiş, hem ceza ve azab çekiyor.
.......
Eğer Mâlik-i Hakikisine satılsa ve Onun hesâbına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazînelerini ve hikmet defînelerini açar.
.......
Ve daha bunlar gibi başka âletleri ve âzâları kıyas etsen anlarsın ki, hakikaten mü'min Cennete lâyıkve kâfir Cehenneme muvâfık bir mahiyet kesb eder.
.......
Ve onların herbiri öyle bir kıymet almalarının sebebi, mü'min, imâniyle Hâlıkının emânetini, Onun nâmına ve izni dairesinde istimâl etmesidir. Ve kâfir, hıyânet edip nefs-i emmâre hesâbına çalıştırmasıdır.
.......
İnsan zayıftır, belâları çok; fakirdir, ihtiyacı pek ziyâde; âcizdir, hayat yükü pek ağır.
6. Söz