akna
Well-known member
Risaleleri hangi tertiple okumalıyız?
Risale-i Nuru mütalaa edip ondan hakkıyla istifade edebilmek için çok farklı metot ve tavsiyeler olabilir. Bizler size şu metodu tavsiye edebiliriz: Evvela, külliyat baştan sona bir defa okunmalıdır. Bu genel olarak lisana ve konuya aşinalığı temin eder. Bundan sonra: bir sözün ehemmiyetini ve kıymetini gösteren ölçü ve miyar budur.
1-Kim söylemiş
2-Kime söylemiş
3-Niçin söylemiş
4-Ne maksatla söylemiş
Üstadımızın ölçü olarak nazara verdiği bu şartlar muvacehesinde külliyatı okuma ve mütalaa tasnifine tabi tutar isek;
1-Evvela Tarihçe-i Hayat okunup Üstadın nezih hayatı çok iyi bilinmelidir. Allah’a doksan yıla yakın istikametli ve semereli bir hayatın takdimi me’hazin kutsiyetini nazara verecektir. Bu ise kalplerde ve gönüllerde eserin müessiriyetini arttır.
2-İnsanın mana ve muhtevasını, niçin yaratıldığını, hedef ve maksadını izah ve ispat eden mevzular mütalaalı bir şekilde okunup iyi tetkik edilmelidir. Bir hadisi şerifte buyruluyor ki: “kendini bilen Rabbini bilir.” Bediüzzaman bu hakikate mebni, risalelerde insan üzerine çok durmuş, insanın vazifesi ve mahiyetiyle alakalı onlarca izah ve tarifler yapmıştır.
Mesela, 23.söz, Geçlik Rehberi, 20. mektup, 24. mektup, Ene bahsi, 11. söz, Hanımlar Rehberi vs. gibi yerler iyi bilinmelidir.
3- Hakaik-i imaniye ve esasat-ı İslamiye temeller hükmünde olduğundan bu mevzularda çok iyi yetişmek icap eder. Bediüzzaman Risale-i Nur külliyatını, iman ve İslam esaslarını ispat ekseni üzerine telif etmiştir. Üçüncü kademede risalelerin mihveri dediğimiz bu mevzularda marifetimizin çok derin olması icap eder. İmanın altı esası İslamın beş şartıyla alakalı konular çok iyi bilinmelidir. Bu konularla ilgili mesela, 19.söz, 25.söz, 10.söz, 33.söz, 26.söz, Küçük Sözler gibi yerler mütalaa edilmelidir.
4-Gaye ve maksat hususu da müessiriyeti arttıran önemli bir konudur. Yani bu davaya hizmet etmek maddi ve manevi menfaate alet olmamalıdır. Sadece Allah rızası için hizmet-i imaniyede bulunmak ve ücreti Allah’tan rıza olarak beklemek şiar olmalıdır.
Te’lifat meccanen olduğu gibi tebligatın da meccanen olması icap eder. Bir dava adamının ehemmiyeti ve büyüklüğü mebde ile münteha arasındaki müsevattır diye ifade edilir. Yani nasıl başlamış ise aynı hulusiyetle Allah’a yürümek esastır.
Bu hakikatleri anlamak ve idrak etmek için de İhlas Risalesi, Hizmet Rehberi, Lahikalar okunup mütalaa edilmelidir. Bu tasnifli okumadan sonra da artık bütün külliyat başından sonuna kadar mütalaalı bir şekilde DİKKATLE okunmalıdır. Muhakemat, Lemaat, Hutbe-i Şamiye, İşaratul İcaz, Sünuhat ve Münazarat gibi eserler sona bırakılabilir.
Bazı terimleri ve cümleleri daha iyi kavrayabilmek için Prof. Dr. Alaattin BAŞAR beyin Zafer yayınlarında çıkan Nurdan Cümleler ve Nurdan Kelimeler isimli çalışmalarını tavsiye edebiliriz.
OKUMAK
"Şimdi oku! Kabirde okuyamazsın!"
İlk emri "Oku!"[1] olan yüce bir dinin mensubuyuz. "İlim Çinde de olsa talep ediniz"[2] diyen bir peygamberin ümmetiyiz. "Oku" emrini yerine getiren ecdadımız kendi devirlerinde ilimde, teknolojide zirvelere çıkarken, onların torunları olan bizlerin aynı emri tam anlamıyla yerine getirdiği söylenemez. Öyle görülüyor ki, günümüzde Batı ülkeleri bizden daha çok okumakta, araştırma yapmaktadırlar.
Kültür Bakanlığında görev yapan bir zat anlatıyor: "Üç arkadaş kütüphanelerle ilgili araştırmalar yapmak üzere İngiltereye gönderilmiştik. Londra'da şehir içi otobüsünde gördük ki, üçümüz dışında herkes ya kitap, ya dergi, veya gazete okuyor. Biz ise etrafı seyirle meşgulüz."
Kominizmi devlet sistemi olarak ilk uygulayan Leninin yetişme dönemlerinde günde onyedi saat kitap okuduğu söylenir. Lenin, mevcut kapasitesini menfi yönde kullanmış, kominizmi insanlığın başına bela etmiştir. Onun menfi yönde kullandığı okuma kapasitesini müsbet yönde kullanan zatlar, insanlığa hizmet edeceklerdir.
"Şimdi oku! Kabirde okuyamazsın!"[3] vecizesi, mühim bir gerçeği dile getirir. Sistemli bir okuyuş, insana çok şeyler kazandıracaktır. Okurken şu esaslara dikkat edilmesi, okumaktan istifadeyi artıracaktır:
-Dış dünyadan kendinizi tecrid ederek okuyun. Tam bir konsantre ile kitaba yönelin, külliyetle dalın. Kelimelerle anlatılan hususları, hayal gücünüzü de devreye sokarak görmeye çalışın.
-Okuduğunuz kitaptan notlar alın. Kitap eğer kendinize aitse, mühim yerlerin altını çizin veya işaretler bırakın. İlerde aynı kitabı tekrar okumaya belki vakit bulamayabilirsiniz ama, bu notları gözden geçirmek, veya işaretli yerlere bakmak çok vaktinizi almayacaktır.
-Yapılan araştırmalar, öğrenilenlerin yaklaşık % 70-80'inin diğer gün hatırlanmadığını göstermiştir. Ancak, öğrendiklerini aynı gün tekrar edenler, bu bilgilerin hiç olmazsa yarısını hatırlayabilmektedirler. Öğrenilenlerin hafızada yerleşebilmesi için günlük, haftalık, aylık ve altı aylık tekrarlar tavsiye edilmektedir. Ayrıca, okunanların, öğrenilenlerin başkalarıyla paylaşılması, bunların hafızada sağlam bir şekilde yerleşmesini sağlayacaktır. Bilgiyi başkalarıyla paylaşmanın peşin bir mükafatı bunları unutmamak; paylaşmamanın peşin bir cezası ise unutmaktır.
-Okuduğunuz kitaplardaki veciz cümleleri aynen ezberleyin. Vecizeler, gülyağına benzer. Güllerin pres edilmesiyle önce gülsuyu meydana gelir. Gülsuyunun damıtılmasıyla da gülyağı oluşur. Bir gram gülyağının kokusu, litrelerce gülsuyuna bedel olduğu gibi, veciz bir ifadenin etkisi, sayfalarca cılız ifadelere bedeldir. Okuduğunuz kitaplardan not alıp ezberliyeceğiniz veciz ifadeler, sizlerin yerli malı cümlelerinize de kalite kazandıracaktır. Böyle veciz ifadeler, gecenin karanlığında parlayan yıldızlar gibi hemen farkedilirler.
-Kendi sahanızdaki yayın dünyasını takip edin.
-Edebi kıymeti olan eserlerden hergün bir miktarını sesli olarak okuyun. Bu tarz okuyuş, teleffuzunuzu güzelleştirecek, konuşma kabiliyetinizi geliştirecektir.
-Bazı eserleri bir defa değil, müteaddid defalar okuyun. Bir insanı tanımak için tek görüşme yetmez. Böyle kitaplar da insanlar gibidirler, ilk okuyuşta çok az şey verirler.
-Okuduğunuz kitaplardaki engin manalarla hemhal olun. Öyle ki, o manalar yolda giderken, yemek yerken, istirahat ederken de sizi meşgul etsin. Böyle bir hal, o manaların size mal olmasını sağlayacaktır. Yemekte hazım mühim olduğu gibi, ilimde de mühimdir. Ne kadar yenildiği değil, ne kadar hazmedildiği önemlidir. Çok kitap okuyan nice insan, okuduğunu hazmedemediğinden, okuduklarına yabancı kalır. Okuduklarıyla okuma sonrasında da zihnen- hayalen meşgul olanlar ise, o manaları hayatlarına yansıtırlar. Kur'an-ı Kerim, "er-rasihuna fi'l- ilm" yani, "ilimde kökleşenler"[4] ifadesiyle ilimde bu farklı boyuta dikkat çeker.
-Manaya aşık olun, bir "mana avcısı" olarak yaşayın. Kitap ormanlarında mana ceylanları gezer. Onları avlamanın en mühim bir şartı "dikkattir." Dikkatini toplayamayanlar, o ceylanları avlayamazlar.
-Yemeklerde tercih yaptığınız gibi, kitaplarda da tercih yapın. Zihninizin, kalbinizin, hayalinizin en güzel manalara layık olduğunu unutmayın. Rastgele fikirlerin oralara girmesine ve yerleşmesine fırsat vermeyin.
-Bataklığın bataklık olduğunu anlamanız için mutlaka o bataklığa girmeniz gerekmez. Onun gibi, batılın batıl olduğunu anlamak için batılı anlatan kitapları okuma zorunluluğunuz yoktur. Karşıdan bakmanız yeterlidir. Karanlığa karşı en tesirli mücedelenin ışıkla yapıldığını unutmayın.
J.J. Russo, felsefecileri pazaryerindeki satıcılara benzetir. Herbiri "en iyi mallar bende" diye bağırmakta, müşterileri kendine çağırmaktadır. Pazar yerindeki malları alırken seçici olmak lüzumu gibi, kitapları alırken de seçici olmak lazımdır.
-Kainat kitabının manalarını bize ders veren ve vazifelerimizi bildiren Kur'an-ı Kerimi hergün hem yüzünden okuyun, hem de tefsirlerden onun manalarını, sırlarını öğrenin.
-Büyüklerin hayat hikayelerini anlatan eserlerden okumayı ihmal etmeyin. Tarihin ibret dolu sayfalarını çevirin. Başta Hz. Peygamberin hayatı olmak üzere, peygamberler tarihini okuyun. Ayrıca sahabenin o ibret dolu hayatlarını öğrenin. İnsanlık tarihini gözden geçirin. Şanlı ecdadınızın icraatlarını tanıyın. Unutmayın: "Geleceğin çiçekleri, geçmişin kökleriyle beslenir." "İstikbal, köklerdedir." Tarihimiz, hatta topyekün insanlık tarihi bizlerin kökleri mesabesindedir.
-Günümüz fen ve ilimlerinden nasibinizi unutmayın. Din ilimleriyle fen bilimlerini mezcedip, hakikatı yakalayın, teknolojik sırlara açılın, ilimlerden Allah'a yükselen miracı yakalayın.
-Kitapların satır aralarında aktif bir şekilde seyahat etmeyi, pasif bir şekilde TV izlemeye tercih edin. TV seyretmeyi, -ömrünüz varsa- hayatınızın yaşlılık dönemine bırakın. Zira, günde 3-4 saatini TV karşısında geçiren bir gencin ilimde-fende ilerlemesi beklenemez. Gerçi biraz "genel kültürü" artar. Fakat o genel kültür ise, pratikte ona pek bir şey kazandırmaz. Hele hele "genel kültür" adı altında magazin programlarına takılmışsa, incir çekirdeğini doldurmayacak lüzumsuz bilgilerle vakit öldürmüş demektir.
[1]Alak, 1
[2]Acluni, I, 138
[3]Gündüzalp, Zübeyir, Altın Prensipler, s. 32
[4]bkz. Al-i İmran, 7; Nisa, 162
Cenab-ı Hakk cc razı olsun inşaAllah