Huseyni
Müdavim
Cevap: Sadeleştirilmiş Sözler Hatalarla Dolu - On Dördüncü Lem'a'dan..
Orjinal metin: Yani, Bismillâhirrahmânirrahîm, yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
Orjinal olmayan metin: Yani بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ 'in ucu, yukarıdan indirilerek kâinatın meyvesi ve âlemin küçük bir nüshası olan insana dayanır. Yeri Arş'a bağlar. İnsanın kendi arşına çıkması için bir yol olur.
Birincisi: Yine Besmele lafzı orjinalinde latince yazıldığı halde burada da Arapça olarak değiştirilmiştir. Bu müellife yapılan bir hürmetsizliktir. Ayrıca bunu yapmakla, Risaleleri güya günümüz dili ile anlatmaya çalıştıkları yönündeki söylemlerine zıt düşmüşlerdir.
İkincisi: Cümlenin yapısını bozup, "ucu" sondan alıp Besmele'nin önüne koyarak, güya kolay anlaşılması sağlanmıştır. Sonra "musağğara" "küçük" şeklinde değiştirilmiş. Halbuki bu "küçültülmüş" demektir. Sonra aynı terkibinn içindeki "nüsha" değiştirilmemiş. Çok daha basit kelimelerin değişilip, bu kelimenin değiştirilmemesi de bir tezattır. Sonra Üstad Hazretleri'nin r.a. cümle sonunda "dayanıyor" dediği kısım, "dayanır" şeklinde değiştirilmiş. Bu hem müellife hürmetsizlik, hem manaya tecavüz, hem de iş bilmezliktir.
Üçüncüsü: "Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa çıkmaya bir yol olur." "Yeri Arş'a bağlar. İnsanın kendi arşına çıkması için bir yol olur." Bu kısacık cümle güya daha kolay anlaşılsın diye ikiye bölünmüş, iki cümle haline getirilmiş. Halbuki bundan çok daha uzun cümlelerde bunu yapmadıklarını gördük. Bu sadecilerin bu işi yaparken ne kadar tutarsız davrandıklarının göstergesidir. Bu tutarsızlığı hemen hemen bütün cümlelerde görmek mümkündür. Birinde değiştirdiği kelimeyi, bir başkasında değiştirmemek, kolay olan kelimeyi daha zoruyla değiştirmek, kısa olan cümleyi uzatmak, uzun olanı kısaltmak, birinde böldüğünü diğerinde devam ettirmek gibi çok misallerini gösterdik. Sonra "insanî arşa çıkmaya bir yol olur." "İnsanın kendi arşına çıkması için bir yol olur." şeklinde değiştirilmiş. Halbuki cümlenin bu kısmını, sözde daha kolay anlaşılsın düşüncesiyle ayrı bir cümle yapmışlardır. Ancak buna rağmen cümledeki mana bozulmuştur. "insanî arş" "“İnsan mahiyetinin en ileri yükseliş noktası.” , “insanlığın en ileri terakki noktası” gibi manalara gelirken, sadecilerin verdiği mana insanın kendi arşıyla ilgili bir durumdur. Mesela orjinalinde ifade edilen "insanî arş" Efendimiz aleyhissalatü vesselamı içine alan bir ifadedir. Çünkü insanlığın en ileri terakkisine O a.s.m. mazhar olmuştur. Orjinal olmayan metinde ise, insanın kendi arşından bahsedilmektedir. Yani bir insanın ömrü boyunca terakki edebildiği en üst mertebeye Bismillahirrahmanirrahim ile çıkmasını anlatıyor. Yani Peygamberlerin (a.s.asm.) evliyaların, ulemanın vs. terakki ettiği mertebelerin önünü kapatan bir ifade ile mana değiştirilmiştir.
Orjinal metin: Yani, Bismillâhirrahmânirrahîm, yukarıdan nüzûl ile, semere-i kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa çıkmaya bir yol olur.
Orjinal olmayan metin: Yani بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ 'in ucu, yukarıdan indirilerek kâinatın meyvesi ve âlemin küçük bir nüshası olan insana dayanır. Yeri Arş'a bağlar. İnsanın kendi arşına çıkması için bir yol olur.
Birincisi: Yine Besmele lafzı orjinalinde latince yazıldığı halde burada da Arapça olarak değiştirilmiştir. Bu müellife yapılan bir hürmetsizliktir. Ayrıca bunu yapmakla, Risaleleri güya günümüz dili ile anlatmaya çalıştıkları yönündeki söylemlerine zıt düşmüşlerdir.
İkincisi: Cümlenin yapısını bozup, "ucu" sondan alıp Besmele'nin önüne koyarak, güya kolay anlaşılması sağlanmıştır. Sonra "musağğara" "küçük" şeklinde değiştirilmiş. Halbuki bu "küçültülmüş" demektir. Sonra aynı terkibinn içindeki "nüsha" değiştirilmemiş. Çok daha basit kelimelerin değişilip, bu kelimenin değiştirilmemesi de bir tezattır. Sonra Üstad Hazretleri'nin r.a. cümle sonunda "dayanıyor" dediği kısım, "dayanır" şeklinde değiştirilmiş. Bu hem müellife hürmetsizlik, hem manaya tecavüz, hem de iş bilmezliktir.
Üçüncüsü: "Ferşi Arşa bağlar, insanî arşa çıkmaya bir yol olur." "Yeri Arş'a bağlar. İnsanın kendi arşına çıkması için bir yol olur." Bu kısacık cümle güya daha kolay anlaşılsın diye ikiye bölünmüş, iki cümle haline getirilmiş. Halbuki bundan çok daha uzun cümlelerde bunu yapmadıklarını gördük. Bu sadecilerin bu işi yaparken ne kadar tutarsız davrandıklarının göstergesidir. Bu tutarsızlığı hemen hemen bütün cümlelerde görmek mümkündür. Birinde değiştirdiği kelimeyi, bir başkasında değiştirmemek, kolay olan kelimeyi daha zoruyla değiştirmek, kısa olan cümleyi uzatmak, uzun olanı kısaltmak, birinde böldüğünü diğerinde devam ettirmek gibi çok misallerini gösterdik. Sonra "insanî arşa çıkmaya bir yol olur." "İnsanın kendi arşına çıkması için bir yol olur." şeklinde değiştirilmiş. Halbuki cümlenin bu kısmını, sözde daha kolay anlaşılsın düşüncesiyle ayrı bir cümle yapmışlardır. Ancak buna rağmen cümledeki mana bozulmuştur. "insanî arş" "“İnsan mahiyetinin en ileri yükseliş noktası.” , “insanlığın en ileri terakki noktası” gibi manalara gelirken, sadecilerin verdiği mana insanın kendi arşıyla ilgili bir durumdur. Mesela orjinalinde ifade edilen "insanî arş" Efendimiz aleyhissalatü vesselamı içine alan bir ifadedir. Çünkü insanlığın en ileri terakkisine O a.s.m. mazhar olmuştur. Orjinal olmayan metinde ise, insanın kendi arşından bahsedilmektedir. Yani bir insanın ömrü boyunca terakki edebildiği en üst mertebeye Bismillahirrahmanirrahim ile çıkmasını anlatıyor. Yani Peygamberlerin (a.s.asm.) evliyaların, ulemanın vs. terakki ettiği mertebelerin önünü kapatan bir ifade ile mana değiştirilmiştir.