kenz-i mahfi
Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz
Orijinal metin: O, hem Hakîm’dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm’dir; ihsanı, merhameti çoktur” diye itikad ettiğinden her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur. Dua ile çalar.
Sadeleştirilmiş metin: O hem Hakimdir, abes iş yapmaz; hem Rahimdir, ihsanı, merhameti çoktur” der. Buna inandığından, her şeyde bir rahmet hazinesinin kapısını bulur dua ile o kapıyı çalar.
Aciptir ki “menfaat” kelimesini millet anlamayacak diye sadeleştirip “fayda” diyenler bu cümledeki “abes” kelimesine dokunmamışlardır. Demek ki “menfaat” kelimesini milletin bilmediği, fakat “abes” kelimesini bildiği farzedilmiştir. Bu ise müthiş bir tezattır. Bunun gibi nice hatalar yine sadeleştirilen metinlerde mevcuttur. Yine aciptir ki “ihsan” ve “merhamet” kelimeleri de değiştirilmemiştir. Yoksa bunların o çok methettiğiniz, yere göğe sığıştıramadığınız Türkçe’de karşılığı yok mu? Yoksa “menfaat” kelimesini bilmeyen milletimiz bu kelimeleri biliyor mu?
Orijinal metindeki cümle yapısı tamamen değiştirmiştir. “Hazine-i rahmet” terkibi “rahmet hazinesi” olarak sadeleştirilmiş. Yani milletimiz bir terkibi tersten okumayı bilmeyecek kadar ahmak mıdır? Öyle ya yapılan iş onu göstermektedir. “Ey millet, siz bunları tersten okumayı bilemezsiniz, biz en iyisi bu terkibi düzleştirelim de anlayın” denilmek istenilmiştir. Ayrıca lüzumsuz eklemelere ne demek lazımdır. “Dua ile çalar” ifadesini “dua ile o kapıyı çalar” diye uzatmanın bir gereği var mıdır? Yahu şu cümlelerde anlaşılmayan hangi kelime var? Yine çokça zikrettiğimiz gibi orijinal metinlerin pek çok yeri rahatlıkla anlaşılacak şekildedir. Metindeki anlayamadığımız kelimeler, cümlenin gelişinden manasını vermektedir. Öyle ya bu kadar okuyucusu olan bir eser, elbette ki anlaşılıyor olması lazımdır.
Acaba kendi içinizde tezata düştüğünüzün farkında mısınız? Yoksa Gülhane Parkında mısınız? Aslında sıkça dediğimiz gibi orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime olmadığı halde, sırf enaniyetlerinden dolayı bu kadar rahat anlaşılan bir eseri tahrip etmek cüretini göstermişlerdir. Onun için işlerine gelen kelimeyi “anlaşılmıyor” diye sadeleştirmişler, işlerine gelen kelimeleri bırakmışlar, o kadar anlaşılan metinlerin cümle yapısını değiştirmişler, zamanları tahrip etmişler, çoğul-tekil ayrımını anlayamadıkları gibi zahir manayı dahi anlayamamışlar, Kur’anî temsilleri, temsil üslubundan çıkarıp, hikaye ve masal üslubuna büründürmüşler, en acibi de böyle yapmakla “anlaşılmıyor” diye yaygara çıkardıkları metinleri “anlaşılır hale getirdik” diye övünmüşlerdir. Sizin bu günahınızı acaba ne temizleyebilir hiç düşündünüz mü? Bu eserlerdeki kelimeleri dokunma hakkını size kim verdi? Kimlerin oyununa geldiniz de üstadın varis talebelerinin dahi yapamadığı bir işe yeltendiniz? Enaniyetinizi kim okşadı da böyle hainliğe tenezzül ettiniz?
Daha söylenecek çok şey var. Fakat zavallıları bırakıp tahlilimize geri dönelim.
Orijinal metin: O, hem Hakîm’dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm’dir; ihsanı, merhameti çoktur” diye itikad ettiğinden her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur. Dua ile çalar.
Sadeleştirilmiş metin: O hem Hakimdir, abes iş yapmaz; hem Rahimdir, ihsanı, merhameti çoktur” der. Buna inandığından, her şeyde bir rahmet hazinesinin kapısını bulur dua ile o kapıyı çalar.
Aciptir ki “menfaat” kelimesini millet anlamayacak diye sadeleştirip “fayda” diyenler bu cümledeki “abes” kelimesine dokunmamışlardır. Demek ki “menfaat” kelimesini milletin bilmediği, fakat “abes” kelimesini bildiği farzedilmiştir. Bu ise müthiş bir tezattır. Bunun gibi nice hatalar yine sadeleştirilen metinlerde mevcuttur. Yine aciptir ki “ihsan” ve “merhamet” kelimeleri de değiştirilmemiştir. Yoksa bunların o çok methettiğiniz, yere göğe sığıştıramadığınız Türkçe’de karşılığı yok mu? Yoksa “menfaat” kelimesini bilmeyen milletimiz bu kelimeleri biliyor mu?
Orijinal metindeki cümle yapısı tamamen değiştirmiştir. “Hazine-i rahmet” terkibi “rahmet hazinesi” olarak sadeleştirilmiş. Yani milletimiz bir terkibi tersten okumayı bilmeyecek kadar ahmak mıdır? Öyle ya yapılan iş onu göstermektedir. “Ey millet, siz bunları tersten okumayı bilemezsiniz, biz en iyisi bu terkibi düzleştirelim de anlayın” denilmek istenilmiştir. Ayrıca lüzumsuz eklemelere ne demek lazımdır. “Dua ile çalar” ifadesini “dua ile o kapıyı çalar” diye uzatmanın bir gereği var mıdır? Yahu şu cümlelerde anlaşılmayan hangi kelime var? Yine çokça zikrettiğimiz gibi orijinal metinlerin pek çok yeri rahatlıkla anlaşılacak şekildedir. Metindeki anlayamadığımız kelimeler, cümlenin gelişinden manasını vermektedir. Öyle ya bu kadar okuyucusu olan bir eser, elbette ki anlaşılıyor olması lazımdır.
Acaba kendi içinizde tezata düştüğünüzün farkında mısınız? Yoksa Gülhane Parkında mısınız? Aslında sıkça dediğimiz gibi orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime olmadığı halde, sırf enaniyetlerinden dolayı bu kadar rahat anlaşılan bir eseri tahrip etmek cüretini göstermişlerdir. Onun için işlerine gelen kelimeyi “anlaşılmıyor” diye sadeleştirmişler, işlerine gelen kelimeleri bırakmışlar, o kadar anlaşılan metinlerin cümle yapısını değiştirmişler, zamanları tahrip etmişler, çoğul-tekil ayrımını anlayamadıkları gibi zahir manayı dahi anlayamamışlar, Kur’anî temsilleri, temsil üslubundan çıkarıp, hikaye ve masal üslubuna büründürmüşler, en acibi de böyle yapmakla “anlaşılmıyor” diye yaygara çıkardıkları metinleri “anlaşılır hale getirdik” diye övünmüşlerdir. Sizin bu günahınızı acaba ne temizleyebilir hiç düşündünüz mü? Bu eserlerdeki kelimeleri dokunma hakkını size kim verdi? Kimlerin oyununa geldiniz de üstadın varis talebelerinin dahi yapamadığı bir işe yeltendiniz? Enaniyetinizi kim okşadı da böyle hainliğe tenezzül ettiniz?
Daha söylenecek çok şey var. Fakat zavallıları bırakıp tahlilimize geri dönelim.