Yirmi Dördüncü Söz - Sayfa 485
Hem
der, bütün mevcudatı kendi hesabına söylettirir.
Hem
2 اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ بِعَدَدِ ذَرَّاتِ الْكَاۤئِنَاتِ وَمُرَكَّبَاتِهَاder, herşey namına bir salâvat getirir. Çünkü herşey nur-u Ahmedî (a.s.m.) ile alâkadardır. İşte, tesbihatta, salâvatlarda hadsiz adetlerin hikmetini anla.
ÜÇÜNCÜ MEYVE: Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen; ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen; ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ et. Çünkü, bir muamele-i şer’iyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor, uhrevî çok meyveler veriyor.
Meselâ birşeyi satın aldın. İcab ve kabul-ü şer’îyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü alır. O tahattur-u hükm-ü şer’î, bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi, Şârii düşünmekle, bir teveccüh-ü İlâhî verir. O dahi bir huzur verir. Demek, Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle, bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faideler elde edilir.
fermanını dinle. Şeriat ve Sünnet-i Seniyyenin ahkâmları içinde cilveleri intişar eden Esmâ-i Hüsnânın herbir isminin feyz-i tecellîsine bir mazhar-ı câmi’ olmaya çalış.
[NOT]Dipnot-1 Bütün mahlûkatının bütün tesbihatlarıyla ve bütün masnuatının lisanlarıyla Seni tesbih eder, kusurdan tenzih ederiz.
Dipnot-2 Allahım! Kâinatın zerreleri ve o zerrelerin mürekkebâtı adedince Muhammed’e rahmet et.
Dipnot-3 “Siz de Allah’a ve Resulüne iman edin ki, o ümmî peygamber de Allah’a ve Onun sözlerine iman etmiştir. Ve ona uyun-tâ ki doğru yolu bulmuş olasınız.” A’râf Sûresi, 7:158.[/NOT]
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)</td><td>Sünnet-i Seniyye: Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler (bk. s-n-n)</td></tr><tr><td>ahkâm: hükümler (bk. ḥ-k-m)</td><td>amel-i uhrevî: âhirete ait iş (bk. e-ḫ-r)</td></tr><tr><td>bâki: sürekli, devamlı (bk. b-ḳ-y)</td><td>cilve: görünme, yansıma (bk. c-l-y)</td></tr><tr><td>dakika-i ömr: ömür dakikası</td><td>ferman: emir, buyruk</td></tr><tr><td>feyz-i tecellî: yansımadan doğan feyiz, bereket (bk. f-y-ḍ; c-l-y)</td><td>fâni: gelip geçici (bk. f-n-y)</td></tr><tr><td>gaflet: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)</td><td>hadsiz: sayısız</td></tr><tr><td>hayat-ı ebediye: sonsuz hayat (bk. ḥ-y-y; e-b-d)</td><td>hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td>icab ve kabul-ü şer’î: şeriata göre “verdim” ve “aldım” ifadesi, ilkeleri (bk. c-v-b; ş-r-a)</td><td>intişar etme: yayılma</td></tr><tr><td>ittibâ etmek: tabi olmak, uymak</td><td>kalb etmek: dönüştürmek</td></tr><tr><td>mazhar-ı câmi’: kapsamlı bir görüntü yeri (bk. ẓ-h-r; c-m-a)</td><td>medar: vesile</td></tr><tr><td>mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)</td><td>muamele-i şer’iye: dinle ilgili davranış (bk. ş-r-a)</td></tr><tr><td>nefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)</td><td>nevi: tür, çeşit</td></tr><tr><td>nur-u Ahmedî: Peygamberimizin (a.s.m.) nuru (bk. n-v-r; ḥ-m-d)</td><td>salâvat: Peygamberimize edilen rahmet ve esenlik duası (bk. ṣ-l-v)</td></tr><tr><td>tahattur-u hükm-ü şer’î: dini hükmün hatırlanması (bk. ḥ-k-m; ş-r-a)</td><td>tasavvur-u vahiy: vahyi düşünme (bk. ṣ-v-r; v-ḥ-y)</td></tr><tr><td>tatbik etmek: uygulamak</td><td>tatbik-i amel: işin uygulanması, şeriat ve sünnete uyarlanması</td></tr><tr><td>tesbihat: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifadelerle anma (bk. s-b-ḥ)</td><td>teveccüh-ü İlâhî: Allah’a yöneliş (bk. e-l-h)</td></tr><tr><td>uhrevî: âhirete ait (bk. e-ḫ-r)</td><td>âdet: her vakit yapılan iş, davranış</td></tr><tr><td>âdi: basit, sıradan</td><td>âlâkadar: alakalı, ilgili</td></tr><tr><td>Şâri: kanun koyucu, şeriatı gönderen Allah (bk. ş-r-a)</td><td>şeriat: İlahî kanun, İslâmiyet (bk. ş-r-a)</td></tr></tbody></table>
Hem
سُبْحَانَكَ بِجَمِيعِ تَسْبِيحَاتِ جَمِيعِ مَخْلوُقَاتِكَ وَبِاَلْسِنَةِ جَمِيعِ مَصْنُوعَاتِكَ
1
der, bütün mevcudatı kendi hesabına söylettirir.
Hem
ÜÇÜNCÜ MEYVE: Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen; ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen; ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ et. Çünkü, bir muamele-i şer’iyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor, uhrevî çok meyveler veriyor.
Meselâ birşeyi satın aldın. İcab ve kabul-ü şer’îyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü alır. O tahattur-u hükm-ü şer’î, bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi, Şârii düşünmekle, bir teveccüh-ü İlâhî verir. O dahi bir huzur verir. Demek, Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle, bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faideler elde edilir.
فَاٰمِنوُا بِاللهِ وَرَسُولِهِ النَّبِىِّ اْلاُمِّىِّ الَّذِى يُؤْمِنُ بِاللهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
3
fermanını dinle. Şeriat ve Sünnet-i Seniyyenin ahkâmları içinde cilveleri intişar eden Esmâ-i Hüsnânın herbir isminin feyz-i tecellîsine bir mazhar-ı câmi’ olmaya çalış.
[NOT]Dipnot-1 Bütün mahlûkatının bütün tesbihatlarıyla ve bütün masnuatının lisanlarıyla Seni tesbih eder, kusurdan tenzih ederiz.
Dipnot-2 Allahım! Kâinatın zerreleri ve o zerrelerin mürekkebâtı adedince Muhammed’e rahmet et.
Dipnot-3 “Siz de Allah’a ve Resulüne iman edin ki, o ümmî peygamber de Allah’a ve Onun sözlerine iman etmiştir. Ve ona uyun-tâ ki doğru yolu bulmuş olasınız.” A’râf Sûresi, 7:158.[/NOT]
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın güzel isimleri (bk. s-m-v; ḥ-s-n)</td><td>Sünnet-i Seniyye: Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler (bk. s-n-n)</td></tr><tr><td>ahkâm: hükümler (bk. ḥ-k-m)</td><td>amel-i uhrevî: âhirete ait iş (bk. e-ḫ-r)</td></tr><tr><td>bâki: sürekli, devamlı (bk. b-ḳ-y)</td><td>cilve: görünme, yansıma (bk. c-l-y)</td></tr><tr><td>dakika-i ömr: ömür dakikası</td><td>ferman: emir, buyruk</td></tr><tr><td>feyz-i tecellî: yansımadan doğan feyiz, bereket (bk. f-y-ḍ; c-l-y)</td><td>fâni: gelip geçici (bk. f-n-y)</td></tr><tr><td>gaflet: umursamazlık, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma (bk. ğ-f-l)</td><td>hadsiz: sayısız</td></tr><tr><td>hayat-ı ebediye: sonsuz hayat (bk. ḥ-y-y; e-b-d)</td><td>hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td>icab ve kabul-ü şer’î: şeriata göre “verdim” ve “aldım” ifadesi, ilkeleri (bk. c-v-b; ş-r-a)</td><td>intişar etme: yayılma</td></tr><tr><td>ittibâ etmek: tabi olmak, uymak</td><td>kalb etmek: dönüştürmek</td></tr><tr><td>mazhar-ı câmi’: kapsamlı bir görüntü yeri (bk. ẓ-h-r; c-m-a)</td><td>medar: vesile</td></tr><tr><td>mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)</td><td>muamele-i şer’iye: dinle ilgili davranış (bk. ş-r-a)</td></tr><tr><td>nefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)</td><td>nevi: tür, çeşit</td></tr><tr><td>nur-u Ahmedî: Peygamberimizin (a.s.m.) nuru (bk. n-v-r; ḥ-m-d)</td><td>salâvat: Peygamberimize edilen rahmet ve esenlik duası (bk. ṣ-l-v)</td></tr><tr><td>tahattur-u hükm-ü şer’î: dini hükmün hatırlanması (bk. ḥ-k-m; ş-r-a)</td><td>tasavvur-u vahiy: vahyi düşünme (bk. ṣ-v-r; v-ḥ-y)</td></tr><tr><td>tatbik etmek: uygulamak</td><td>tatbik-i amel: işin uygulanması, şeriat ve sünnete uyarlanması</td></tr><tr><td>tesbihat: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına layık ifadelerle anma (bk. s-b-ḥ)</td><td>teveccüh-ü İlâhî: Allah’a yöneliş (bk. e-l-h)</td></tr><tr><td>uhrevî: âhirete ait (bk. e-ḫ-r)</td><td>âdet: her vakit yapılan iş, davranış</td></tr><tr><td>âdi: basit, sıradan</td><td>âlâkadar: alakalı, ilgili</td></tr><tr><td>Şâri: kanun koyucu, şeriatı gönderen Allah (bk. ş-r-a)</td><td>şeriat: İlahî kanun, İslâmiyet (bk. ş-r-a)</td></tr></tbody></table>