- Bu konu 1 yanıt içerir, 1 izleyen vardır ve en son Anonim tarafından güncellenmiştir.
-
YazarYazılar
-
28 Mart 2019: 10:18 #684855Anonim
Dâimî Bir Devlet; Takvâ
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim Cehennemʼden uzaklaştırılıp Cennetʼe girerse o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân, 185)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allah Teâlâ sizin yüzlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34)
Mısır’da iki samimi arkadaş vardı. Biri, nerede âlim, ârif, sâlih bir kimsenin bulunduğunu haber alsa, hemen dizinin dibinde sâdık bir talebe olur, böylece gönül âlemini ihyâ edebilmek için, var gücüyle ilim ve takvâ tahsilinin peşinde koşardı. Diğeri ise, zamanla hırsının esiri oldu. Helâl-haram demeden mal toplamanın gayreti içine girdi. Hattâ insanların gönüllerini yıkmak pahasına, servetini büyütebilmenin yollarını araştırdı.
Bir vakit sonra, ilim ve takvâ hayatını, kendisine âhiret azığı edinen kişi asrın allâmesi; diğer taraftan mal toplayan muhteris ise, Mısır’ın en zengin adamı ve mâliye vekili oldu. Dünyevî bakımdan eriştiği bu yüksek makâmı kendisine taht edinen ve böylece gönül gözünü kör eden bu zavallı, eski samimî arkadaşının mânevî yüksekliğini idrâk edemedi. İnsanların kıymetini, sırf dünyevî plânda aramaya alıştığından, onu küçümsedi.
Hattâ iflâh olmaz kibrinden dolayı, bir keresinde eski arkadaşına hakaret nazarlarıyla bakıp, vîrâneye dönmüş olan kendi gönül dünyasının alçak seviyesini ifşâ edercesine ona şöyle söyledi:
“-Ben gördüğün gibi büyük ve değerli bir saltanata ulaştım, sen ise fakir ve garip olarak kaldın!”
Hâzık bir gönül tabîbi ve sâlih bir âlim olan arkadaşı ise, gönül ufkunun enginliğini aksettiren şu hikmetli ve nükteli cevapla arkadaşına mukâbelede bulundu:
“-Eski arkadaşım! Sana dostâne bir nasihatim olacak. Ben, insanlığa hidâyet rehberleri olarak gönderilen peygamberlerin pek değerli mîrasına nâil oldum; Cenâb-ı Hakk’ı kalben tanımanın feyz ve rûhâniyetinden hisse almaya başladım. Bu sebeple Rabbime ne kadar hamd edip şükretsem az! Sen ise, hak-hukuk gözetmeden mal topladın, gönül kırdın, mazlûmu ezdin; böylece Firavun’la Hâmân’ın mîrasına, yani Mısır ülkesine sahip oldun.” (Osman Nûri Topbaş, Şebnem Dergisi Aralık 2012 Sayı: 94)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vâlî: Mülkünü tek başına idare eden, kâinatın tek yöneticisi, bütün varlıkların hükümdarı, onların üzerinde istediği şekilde tasarrufta bulunan ve onlar üzerinden bol bağış ve ihsanda bulunan demektir.
Kısa Günün Kârı
Maddî zenginlik, insanı yüceltemez. Ancak riyâzat hâlinde yaşayarak, Hak yolunda servetlerini infâk edenler, bundan müstesnâdır. Onlar, Cenâb-ı Hakk’ın mükâfatlandıracağı “ağniyâ-i şâkirîn / şükür ve infâk ehli zenginler” zümresine dâhil olan bahtiyar kullardandır. İnsanı yüceltecek olan; Allah Rasûlü’nün gönül dokusundan feyz alarak, ilim, irfan ve takvâ sahibi bir gönle, yani kalb-i selîm’e nâil olabilmektir.
-
YazarYazılar
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.