“Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür” denilir. Ülkemiz 28 Mayıs günü değerli bir âlimini kaybetti: Şahin Yılmaz Hocaefendi… |
Şahin Yılmaz Hocamız, bu manayı teyid eden mücessem bir misaldi. Tarih boyu Erzurum’dan çıkan değerli din âlimlerinin zamanımıza bir uzantısı idi.
Şahin Yılmaz Hocaefendi, en zeki öğrencilerin İlahiyata gitmeleri gerektiğini söylerdi. Çünkü dinî ilimlerin hakkını vermek ciddi bir kabiliyet ve kapasite istemekteydi.
Kendisini otuz yıl önce tanımıştım. Lise talebesi iken yolum zaman zaman Akhisara düşer, ziyaretinde bulunur, sohbetinden istifade ve istifazaya çalışırdım.
1980 yılında Ege Üniversitesi Astronomi bölümünü kazanmıştım. Derslere birer defa girdiğimde, bu bölümün bana göre olmadığı kanaatine ulaştım ve okulu bıraktım. Dönüşte Şahin Hocamızı ziyaret ettim. Durumumu anlatınca, o yılı Akhisarda değerlendirmemi tavsiye etti. Gerçekten de o yıl benim için çok özel bir yıl oldu. İlahiyat eğitimimin temelini orada aldım ve sonraki yıllarda da kendisinden sıkça ve çokça istifade ettim.
Cuma vaazlarını vaktinde bitirir, meslektaşlarına da buna uymalarını tavsiye ederdi. Ezan okunduktan sonra anlatmanın etkili olmadığını söylerdi.
Celalli ve heyecanlı bir fıtrata sahip olduğundan çok heyecanlı anlatırdı. 1960 lı yıllarda Nur Risalelerini tanıdı. Buradan aldığı hizmet prensipleriyle o heyecan bir kıvam buldu. Cemaata bağırıp çağırmak değil, akıl ve kalplerine hitap ile onları ikna etmenin lüzumuna inandı ve hayat boyu öyle yaptı.
Önceleri, kurstaki öğrencilerin sporla meşgul olmasına karşı idi, “bize kafası çalışan kimseler lazım” derdi. Ancak, nice insanda fikrî değişmeler olduğu gibi, zamanın akış seyri içinde Şahin Yılmaz Hocaefendi de kanaat değiştirdi, insan tabiatındaki bu realiteyi göz ardı etmedi. Öyle ki, açtığı Özel Yüksel Lisesinin basket potalarını kendi elleriyle taktı.
Vefatından kırk gün kadar önce bir grup arkadaş kendisini Akhisarda ziyaret etmiştik. Tedavi için hastaneye kaldırılmasından az bir zaman önceydi. Böyle olmasına rağmen yeni projelerden bahsediyor, “nasipse şuraya okul öncesi eğitim yeri açmayı düşünüyoruz” diye aşk ve şevkle anlatıyordu. Kan kanseri olmasını tam bir teslimiyet ve tevekkülle değerlendirip şöyle demişti:
“Allahın izniyle bu güne kadar nice müzmin hastalıktan iyileştim, nasipse bunu da atlatırız. Şayet vade buraya kadarsa, ölüme hazırız.”
Pek az fani Onun kadar faal yaşadı. Pek az fani Onun kadar Kur’an hizmetlerine imza attı. Pek az fani Onun kadar insan yetiştirdi. Pek az fani Onun kadar sevildi. Pek az fani Onun kadar dua aldı.
Cenab-ı Hak, sonsuz rahmet hazinesinden Onu mükâfatlandırsın, emsali hizmet adamlarından insanımızı mahrum bırakmasın. (Âmin)