14.Madde: la mesağa li’l-ictihadi fi mevridi’n-nass
Mevrid-i nassda ictihada mesağ yoktur.
İslam hukunun asli kaynakları sırasıyla kitap,sünnet,icma ve kıyastır. Kitap, Kuran ı Kerim dir. Sünnet, Hz.Muhammed in söz fiil ve takrirleridir, bir işi görüp karşı çıkmamalarıdır. Bu ikisine nass denir. İcma bir asırda bulunan müctehid hukukçuların, bir meselenin halli konusundaki ittifaklarıdır. Kıyas ise, hükmü verilmemiş bir meseleyi önceden ayet i kerime veya hadisi şerife dayanarak hükmü verilmiş bir meseleye benzeterek çözmek demektir. Kıyas “Ey ilim sahipleri, itibar ediniz (yani bilmediklerinizi bildiklerinize kıyas ediniz)” ayeti kerimesi ile emrolunmuştur. Mesela, katilin öldürdüğü kimsenin mirasına hak kazanamayacağı, hadis i şerif ile sabittir. Kendisine vasıyette bulunan kimseyi öldüren kimse de buna kıyasen vasıyete hak kazanamaz.
Ancak hakkında kitap ve sünnette açık hüküm bulunan meselede kıyasa gidilmez. Mesela, her Müslüman talak ve zıhara ehlidir. Gayrimüslim de talaka ehildir. Buna kıyasen zıhara da ehildir, denilemez. Çünkü zıhar kefaretinde köle azad etme imkanı yoksa peşpeşe altmış gün oruç tutulur. Halbuki gayrimüslim oruç tutmaya ehil değildir. Böylece aslın hükmü ferde değişmiş olacağından burada kıyas yapılmaz. (zıhar, erkeğin, zevcesini veya yüz,baş,ferc gibi bir uzvunu, mahreminin bakması caiz olmayan yerine benzetmesidir. “Senin başın anamın sırtı gibidir” demek gibi. Zıhar yapmanın oruç kefareti gibi kefaret yapmadıkça, zevcesine yaklaşması yasaktır.)
İmam ebu Hanife,” kıyas (akıl), nassa(nakle), tercih edilseydi, unutarak oruç yemeyi, hataen yemeye kıyas eder ve orucun bozulacağını söylerdim. Ne var ki hakkında hadis varid olmuştur. Binaenaleyh nass(nakl), kıyasa(akla) tercih edilir ve unutarak yemekle oruç bozulmuş olmaz” demiştir.
Mevrid-i nassda ictihada mesağ yoktur.
İslam hukunun asli kaynakları sırasıyla kitap,sünnet,icma ve kıyastır. Kitap, Kuran ı Kerim dir. Sünnet, Hz.Muhammed in söz fiil ve takrirleridir, bir işi görüp karşı çıkmamalarıdır. Bu ikisine nass denir. İcma bir asırda bulunan müctehid hukukçuların, bir meselenin halli konusundaki ittifaklarıdır. Kıyas ise, hükmü verilmemiş bir meseleyi önceden ayet i kerime veya hadisi şerife dayanarak hükmü verilmiş bir meseleye benzeterek çözmek demektir. Kıyas “Ey ilim sahipleri, itibar ediniz (yani bilmediklerinizi bildiklerinize kıyas ediniz)” ayeti kerimesi ile emrolunmuştur. Mesela, katilin öldürdüğü kimsenin mirasına hak kazanamayacağı, hadis i şerif ile sabittir. Kendisine vasıyette bulunan kimseyi öldüren kimse de buna kıyasen vasıyete hak kazanamaz.
Ancak hakkında kitap ve sünnette açık hüküm bulunan meselede kıyasa gidilmez. Mesela, her Müslüman talak ve zıhara ehlidir. Gayrimüslim de talaka ehildir. Buna kıyasen zıhara da ehildir, denilemez. Çünkü zıhar kefaretinde köle azad etme imkanı yoksa peşpeşe altmış gün oruç tutulur. Halbuki gayrimüslim oruç tutmaya ehil değildir. Böylece aslın hükmü ferde değişmiş olacağından burada kıyas yapılmaz. (zıhar, erkeğin, zevcesini veya yüz,baş,ferc gibi bir uzvunu, mahreminin bakması caiz olmayan yerine benzetmesidir. “Senin başın anamın sırtı gibidir” demek gibi. Zıhar yapmanın oruç kefareti gibi kefaret yapmadıkça, zevcesine yaklaşması yasaktır.)
İmam ebu Hanife,” kıyas (akıl), nassa(nakle), tercih edilseydi, unutarak oruç yemeyi, hataen yemeye kıyas eder ve orucun bozulacağını söylerdim. Ne var ki hakkında hadis varid olmuştur. Binaenaleyh nass(nakl), kıyasa(akla) tercih edilir ve unutarak yemekle oruç bozulmuş olmaz” demiştir.