ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺭْﺳَﻞَ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻬُﺪَﻯ ﻭَﺩِﻳﻦِ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﻟِﻴُﻈْﻬِﺮَﻩُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺪِّﻳﻦِ ﻛُﻠِّﻪِ ﻭَ ﻛَﻔَﻰ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺷَﻬِﻴﺪًﺍ ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ
"Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter. Muhammed Allah’ın Resulüdür." Fetih Sûresi, 48:28-29.)
ilâ âhir...
(Risalet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) dair Ondokuzuncu Söz'le Otuzbirinci Söz, nübüvvet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) delail-i kat'iyye ile isbat ettiklerinden, isbat cihetini onlara havale edip, yalnız onlara bir tetimme olarak ondokuz nükteli işaretlerle, o büyük hakikatın bazı lem'alarını göstereceğiz: )
BİRİNCİ NÜKTELİ İŞARET:
Şu kâinatın sahib ve mutasarrıfı elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve her şey'i bilerek, görerek terbiye ediyor ve herşeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faideleri irade ederek tedvir ediyor.
Madem yapan bilir; elbette bilen konuşur. Madem konuşacak, elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zîfikirle konuşacak, elbette zîşuurun içinde en cem'iyetli ve şuuru küllî olan insan nev'i ile konuşacaktır. Madem insan nev'i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak. Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev'-i beşere mukteda olacak olanlarla konuşacaktır; elbette dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidadda ve en âlî ahlâkta ve nev'-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı Arz onun hükm-ü manevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üçyüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı, mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-yı rahmet ve saadet edip, ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış ve sair nev'-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.
Mu'cizat-ı Ahmediye: Hz.Muhammedin (asm) mucizeleri. * Hz.Muhammedin (asm)
mucizelerinin anlatıldığı Risale-i Nurdan Mektubat isimli kitabın 19.bölümü olan 19.mektubu.
İlâ âhir: Sona kadar.
Risalet-i Ahmediye: Hz.Muhammedin (asm) peygamberliği.
Delail-i kat'iyye: Kesin deliller.
Tetimme: Tamamlama, ekleme.
Nükte: Derin ve ince manalı söz.
Lem'a: Parıltı, parlamak.
Mutasarrıf: İdare eden, işleri yürüten, yönetici.
Tedvir: Döndürmek, çevirmek. *İdare etmek, yönetmek.
Zîşuur: Şuur sahibi, bilinçli.
Zîfikir: Fikir sahibi, düşünce sahibi, düşünen.
Küllî: Kapsamlı genel.
Nev'i: Türü.
Kabil-i hitab: Hitab edilebilir, konuşulabilir.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
Ulvî: Yüksek, yüce.
Nev'-i beşer: Beşer nevi, insan türü, insanlar.
Mukteda: Kendisine uyulan. Önde giden.
Hums: Beşte bir.
İktida : Uymak.
Nısf-ı Arz: Arzın yarısı.
Hükm-ü manevî: Manevî hüküm, hâkimiyet.
Ziya: Işık.
Ehl-i iman: İman edenler, inananlar.
Mütemadiyen: Devamlı olarak, sürekli olarak.
Tecdid-i biat: Biatı tecdid etmek, bağlılığı yenilemek, bağlılığı tazelemek.
Dua-yı rahmet: Rahmet duası.
Medih: Övme, övgü.
Aleyhissalâtü Vesselâm: Salât ve selâm O'nun üzerine olsun.
Resul: Peygamber.
ﻫُﻮَ ﺍﻟَّﺬِٓﻯ ﺍَﺭْﺳَﻞَ ﺭَﺳُﻮﻟَﻪُ ﺑِﺎﻟْﻬُﺪَﻯ ﻭَﺩِﻳﻦِ ﺍﻟْﺤَﻖِّ ﻟِﻴُﻈْﻬِﺮَﻩُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺪِّﻳﻦِ ﻛُﻠِّﻪِ ﻭَ ﻛَﻔَﻰ ﺑِﺎﻟﻠَّﻪِ ﺷَﻬِﻴﺪًﺍ ﻣُﺤَﻤَّﺪٌ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠَّﻪِ
"Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter. Muhammed Allah’ın Resulüdür." Fetih Sûresi, 48:28-29.)
ilâ âhir...
(Risalet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) dair Ondokuzuncu Söz'le Otuzbirinci Söz, nübüvvet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) delail-i kat'iyye ile isbat ettiklerinden, isbat cihetini onlara havale edip, yalnız onlara bir tetimme olarak ondokuz nükteli işaretlerle, o büyük hakikatın bazı lem'alarını göstereceğiz: )
BİRİNCİ NÜKTELİ İŞARET:
Şu kâinatın sahib ve mutasarrıfı elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve her şey'i bilerek, görerek terbiye ediyor ve herşeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faideleri irade ederek tedvir ediyor.
Madem yapan bilir; elbette bilen konuşur. Madem konuşacak, elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zîfikirle konuşacak, elbette zîşuurun içinde en cem'iyetli ve şuuru küllî olan insan nev'i ile konuşacaktır. Madem insan nev'i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak. Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev'-i beşere mukteda olacak olanlarla konuşacaktır; elbette dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidadda ve en âlî ahlâkta ve nev'-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı Arz onun hükm-ü manevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üçyüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı, mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-yı rahmet ve saadet edip, ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış ve sair nev'-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.
Mu'cizat-ı Ahmediye: Hz.Muhammedin (asm) mucizeleri. * Hz.Muhammedin (asm)
mucizelerinin anlatıldığı Risale-i Nurdan Mektubat isimli kitabın 19.bölümü olan 19.mektubu.
İlâ âhir: Sona kadar.
Risalet-i Ahmediye: Hz.Muhammedin (asm) peygamberliği.
Delail-i kat'iyye: Kesin deliller.
Tetimme: Tamamlama, ekleme.
Nükte: Derin ve ince manalı söz.
Lem'a: Parıltı, parlamak.
Mutasarrıf: İdare eden, işleri yürüten, yönetici.
Tedvir: Döndürmek, çevirmek. *İdare etmek, yönetmek.
Zîşuur: Şuur sahibi, bilinçli.
Zîfikir: Fikir sahibi, düşünce sahibi, düşünen.
Küllî: Kapsamlı genel.
Nev'i: Türü.
Kabil-i hitab: Hitab edilebilir, konuşulabilir.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
Ulvî: Yüksek, yüce.
Nev'-i beşer: Beşer nevi, insan türü, insanlar.
Mukteda: Kendisine uyulan. Önde giden.
Hums: Beşte bir.
İktida : Uymak.
Nısf-ı Arz: Arzın yarısı.
Hükm-ü manevî: Manevî hüküm, hâkimiyet.
Ziya: Işık.
Ehl-i iman: İman edenler, inananlar.
Mütemadiyen: Devamlı olarak, sürekli olarak.
Tecdid-i biat: Biatı tecdid etmek, bağlılığı yenilemek, bağlılığı tazelemek.
Dua-yı rahmet: Rahmet duası.
Medih: Övme, övgü.
Aleyhissalâtü Vesselâm: Salât ve selâm O'nun üzerine olsun.
Resul: Peygamber.