Ahmed Husrev Efendi

FaKiR

Meþveret Bþk.
cap_bsn.gif



ruya.jpg


Hüsrev Efendi çocukluk yıllarında şöyle bir rüya görür. “Büyük bir deniz ortasında bir ağaç vardır. Deniz çekilir ve ağaç kurur. Bir zat gelir, o ağacın dallarını budar. Sonra denizin ortasında büyükçe bir yol açılır ve kendileri o yoldan yürümeye başlarlar”. Bu rüyasını şeyhine anlattığında, şeyhinin tabiri şöyle olmuştur. “O deniz şeriattir. Ağaç ve dalları ise, ondan feyiz alan tarikattir.

Benden sonra Isparta’ya İslam’a hizmet edecek bir Zât gelecek ve sen ona ittiba edeceksin
Bilahire 1926 yılında Bediüzzaman Hazretleri sürgün olarak Barla’ya gelmiştir. Büyük bir Zâtın Isparta’ya nefiy olarak gönderildiğini işiten Hüsrev Efendi’nin fıkıhla alakalı üç suâlini muhtevi mektubuna Bediüzzaman Hazretlerinin cevabı câlib-i dikkattir:

Hüsrev Bey kardeşim! senin sorduğun meselelerin cevapları fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bu bilgilere ulaşmak da kolaydır. Ben bir talebe arıyorum o sen olsan gerek! İslam alemi bu gün, büyük bir sarsıntı geçiriyor. İman kalesi tehlikededir. Gel, beraber Kurana ve bu aziz milletin İmanına hizmet edelim!


Daha hiç görüşmemiş olduğu Üstadının mektubuna bir mektupla değil, kendisi bizzat huzuruna gitmek hassasiyetiyle ve “ehli kemâlin huzuruna yürüyerek gidilir” deyip kırk kilometre uzaklıkta bulunan Barla’ya yaya olarak Üstadın huzuruna gitmiştir.
Üstad Hazretleri, kendilerini –iltifaten- Barla dışındaki Karaca Ahmed Türbesinde karşılamışlardır. Hüsrev Efendi bu buluşmadan sonra Onun hem talebesi, hem hizmet arkadaşı, hem de İman ve Kur’an hizmetinde en büyük rükün olarak yerini almıştır.​
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Hüsrev Efendi Denizli mahkemesi müdafaasında (1944), Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nurla tanışmasının kıymet ve ehemmiyetini şu şekilde ifade ediyordu


“On iki seneden daha evvel Hâlıkımın lütfuyla Bediüzzaman Hazretleri’ne vasıl olmuş ve eserlerini okumuşum. İslam dininin pek büyük kudsiyetine ve pek yüksek fazilet telkin ettiğine o eserleri okumakla muttali oldum. Nur eserlerinin ve müellifinin, bu milletin iki hayatlarının saadetlerine çalıştıklarına o kadar bariz deliller gördüm ki; bu delâil karşısında hayran olmamak elden gelmiyor.”


spacer.gif

Şualar-II, 338
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Bediüzzaman Hazretleri de, gerek dava arkadaşı, gerek hizmet arkadaşı, gerekse en büyük dost olarak Hüsrev Efendi gibi bir yardımcıyı bulmuş olduğunu talebelerine:

“Şimdi Hüsrev gibi bir nur kahramanı size ihsan edildi, İnşallah bu medrese-i Yusufiye dahi medreset-üz Zehra’nın bir mübarek dershanesi olacak. Ben şimdiye kadar tamamıyla Hüsrev’i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen mecmualar, Onu ehl-i siyasete tamamıyla gösterdi, gizli bir şey kalmadı. Onun için ben onun iki üç hizmetini has kardeşlerime izhar eyledim. Hem ben, hem o daha gizlemek değil, lüzum ise ayn-ı hakikat beyan edilecek.”

spacer.gif
Şualar-II, 486
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
“Bu Zât (Hüsrev Efendi) müstesna ve şirin kalemiyle nurlardan altı yüz risaleye yakın yazmış ve bu vatanın her tarafına neşrederek, komünist perdesi altında dehşetli ifsada çalışan anarşistliği kırdı, ve tecavüzünü durdurdu ve bu mübarek vatanı ve kahraman milleti o zehirden kurtarmak için tesirli tiryakları (ilaçları) her tarafa yetiştirdi. Türk gençliğini ve nesl-i âtîyi büyük bir tehlikeden kurtarmaya vesile oldu.


spacer.gif

Şualar-II, 547
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Aziz kardeşim Hüsrev” diye başlayan mektubunda “senin ağlamana ve ağlayan mektubuna iştirak ettim. Evet sen de benim gibi, dünya ile iki cihette alakan kesiliyor. Hem öyle lazım.”(Kastamonu Lahikası, 231) diyen Bediüzzaman Hazretleri, dünya cihetindeki müşterekliklerini ifade ederek;


“Zaten Hüsrev’in mümtaz bir hâssiyeti budur ki, şimdiye kadar bana gelen bütün mektuplarının hiç birisi beni incitmiyor. Elîm zamanlarımda da yumuşak geliyor, ruhumu okşuyor. Bu cihetle dahi ona şahsım itibariyle çok minnetdarım.”
spacer.gif
Emirdağı Lahikası-I 95
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
husrevefendi6.jpg


cap_dunyayok.gif


Hüsrev Efendi’nin yirmi kişiyi bile zor alan küçücük odasına bazen çok daha fazla kişi sığmaktaydı. Talebeler, Hüsrev Efendi’den dinledikleri derslerle gönülleri dolu dolu olarak memleketlerine dönerler, her türlü belaya ve musibete dayanabilecek, güç ve kuvveti kendilerinde bulmuş olarak döndükleri memleketlerinde, aldıkları dersleri diğer insanlara aktarırlardı
Bir gün Hüsrev Efendiyi ziyarete gelen bir gurup, kendisine “biz kendimizi burada bir başka alemde gibi hissediyoruz” dediklerinde; o bunun sebebini, “çünki benim yanımda dünya yok” diye açıklamıştı.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
cap_benimbedelime.gif

bsn3.jpg


Bediüzzaman Hazretlerinin “Risale-i Nur'un kahramanı Hüsrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimî ve ciddî istiyor. Ben de derim: Te'lif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyade ve neşre faideli ise, hayatın dahi hizmet-i Nuriyede benim bu azablı hayatımdan o derece faidelidir.
Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim.”(Emirdağı Lahikası-I, 139) dediği Hüsrev Efendi, Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur yanında haklı yerini almış ve ismi yüzlerce defa Risale-i Nurda hep övgüyle zikredilmiştir.​
 
Üst