Allah nerede? Allah nasıl her yerde?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Nerede

Allah.gif


“Nerede?” sorusu, mekân tutan varlıklar için sorulabilir. Bunlar da maddî varlıklardır. Mekân madde olduğu gibi onda yer tutanlar da maddedirler. Mekânı ve maddeyi yaratan ve bir ismi Nur olan Allah hakkında böyle bir şey düşünülemez.. Kaldı ki, mahluklar içinde bile, mekânla kayıtlı olmayanlar vardır. Bunun en yakın misali kendi ruhumuzdur.

Organlarımızın yerleri, mekânları vardır. Bunun içindir ki, “Ciğer nerededir?” yahut, “Böbrek nerededir?” gibi sorular sorulabilir. Fakat, ruh ve onun latifeleri, duyguları hakkında bu tip sorular sorulamaz. Mesela, “Ruh nerededir, akıl nerede oturur, sevginin, korkunun, hafızanın mekânları nerelerdir?”şeklinde sorular soramıyoruz.

İnsan, maddî olan ve mekânla bağlı bulunan bedenini ölçü almak yerine, mekândan bir derece bağımsız olan, ruhlar alemini, melekleri ve tabiatta icra edilen kanunları düşünse böyle bir soruya yer kalmayacaktır.

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Nerede

Allah c.c corbada tuz mudur? ayranin icindeki su mudur? tesbihte hicmi hata yoktur da hayatinizi adadiginiz yeri geldiginde akilla acikklanamaz dediginiz Allah'in varligini hep ilkokul 2 sorulariyla ispat ettirmeye calisirsiniz ?
Allah c.c yi gormek onun cemalini seyretmek ,bir kulun ulasabilecegi en ust noktaydir oyleki bu dunya zevklerini dahi unutturan cennet zevkleri ,Allah c.c gormenin zevkinin yaninda sifirdir..cennetteki mertebelerin en onemli farkligini hic emek vermeden gormek istemek aklinin varligi supheli kisinin istegi ..

ruzgar varmidir?
vardir ..
hani ben goremiyorum:022:
usuyor musun peki?
evet
o halde sende

de

demiyor...diyemiyormusun ?

''lekum dinikum veliye din''
 

mihrimah

Well-known member
Bu tür meselelerin, soruların hepsinde olduğu gibi bunda da basit bir sistematik tahlil konuyu temelden ele almayı gerektirir. Temel(eğer soru şüpheden kaynaklanıyorsa, yani tereddüt Allah'ın bir mekanının olması gerektiği ise), Allah'ı mekan, zaman, ihtiyaç, sebep-netice gibi insani ve mahlukata dair şartlarla sınırlandırılmış olarak, bu şartlarda tahayyül ve tasavvur etme icraatından ibarettir. Halbu ki, zat-ı Uluhiyet'le ilgili meselelere gelince durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor, çünkü akıl tek başına evin mekan ve zaman bahçesinden mekansızlık ve zamansızlığa doğru bir adım bile atamıyor, ancak bahçe kapısından bakakalıyor. Belki veli zatlarda olduğu gibi ruhi ve vicdani müşahedeler bu alanlarda kanat olabiliyor. Velhasıl “şairin dediği gibi, 'İdraki meali bu küçük akla gerekmez/Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.'”(1)

Yaratan, yaratılana zatıyla, sıfatlarıyla tamamen benzemez. Ancak belki onda yaratanın tecellileri görülebilir. Aynen öyle de Allah'ın aynı insan gibi olması düşünülemez.İşte sorumuzun bir çıkış noktası da Allah'a bizde olduğu gibi mekan tayin etme çabasıdır. Allah'ı hacmi ve kütlesi olan maddi bir varlık gibi düşünmek faaliyeti bu çabayı doğuruyor. “Bizi yanıltan nokta şu: Aklımız, her varlığın mutlaka mekanda olması gerektiğini düşünüyor. Çünkü, daima bir mekanda olan, yer tutan varlıklarla karşılaşmış. Mekanı olmayan bir varlığı tasavvur edemiyor. Allah tasavvurunda da bildiklerinden yola çıkıyor, mekandan münezzeh olan Allahu Teala'nın da bir mekanı olması gerektiğini düşünüyor. Bu sebeple kainatın içinde veya dışında bir yer arıyor. Kainatın içinde veya dışında olmak, yaradılanlar için sözkonusudur. Nerede, diye sorduğun zaman, daha suali sorarkan Allah'ın bir yeri olmalı, diye bir kabulle yola çıkıyorsun.”(2)

Hani bir kozmonot Üstad Necip Fazıl'ın şiirinde tasvir ettiği feza pilotunu oynarcasına uzaya çıktığında mealen “Uzayda Allah'ı göremedim” demiş... İşte bu da bizim meselemizin yerlerde sürünen versiyonu. (*) Mekandan münezzeh olmayı çıplak akıl ile hayallerde canlandırmak zor olabilir; ama bu durum yukarıda da görüldüğü gibi mekansızlığın kabul edilemez olduğuna dair en ufak bir kanıt hükmünde dahi değildir. Biz mekan içinde doğduk, mekan içinde yaşadık. Bu yüzden mekana şu an için bağlıyız ve mekandan ayrı bir şey düşünmek beyin için yorucu olabiliyor. Ama Allah mekanın zaten yaratıcısı, mekan onunla birlikte yoktu, sonradan var oldu. Dolayısıyla mekana muhtaç değildir. Maddenin dışına salt akıl zaten vakıf olamıyor. Lakin vicdan, tecrübe, ruh vasıtasıyla bir şeyler çıkarabiliyor. Yine de bazı misallerle mesele akla biraz yakınlaşabilir: “Ruh bize misal olabilir. Çünkü, ruh için de mekan tahayyülü söz konusu olamıyor. Ruh bedenin içindedir, diyemeyiz, ama dışında da değildir. Ruh için, uzun mu, kısa mı, ağır mı, hafif mi, rengi ne şeklinde sorular sorulamayacağı gibi, nerede suali de sorulamaz. Çünkü, bir yerde olmak ruhun değil, bedenin ve maddenin lazımıdır. Ruh hiç bir yerde olmamakla beraber tesirleriyle bedenin her yerindedir...”(3)

Bütün bunlarla beraber biz Allah'ın her an, her yerde hazır ve nazır olduğunu vicdanımızın derinliklerinde ya da basit müşahedelerle anlayabiliriz. “Evet, Cenab-ı Hak 'Biz insana şah damarından daha yakınız.'(Kaf, 50/16) buyuruyor. Bana şah damarımdan daha yakın olan Allah, demek ki keyfiyetsiz, kemmiyetsiz olarak her yerde hazır ve nazırdır. O, 'İnsanla kalbi arasına girer'(Enfal,8/24). Demek ki bana kalbimden de yakın. Eğer ben desem ki, 'Kalbimde Allah vardır' doğrudur. Çünkü O beni benden daha iyi bilir. Ben kendi kalbimi anlayamamış olabilirim. Ve yine: ''Attığın zaman sen atmadın, attığını Allah attı.'(Enfal, 8/17) buyurulduğuna göre, demek ki Bedir'de ve daha başka yerlerde Efendimiz atına atan da Allah(cc) idi. Öyleyse atmaya varıncaya kadar herşeye doğrudan tesir ediyor. Öyleyse Allah her yerde... Bu ve benzeri ayetler, Rabbimizin, Rahmaniyet ve Rahimiyetiyle, Cemaliyle, Celaliyle, Kemaliyle, Kudretiyle, İlmiyle, İradesiyle ve diğer sıfat ve isimleriyle her yerde hazır ve nazır olduğunu gösteriyor.”(4) Evet, Allah her varlığın her duasına karşılık verir, her yerde cereyan eden her hadiseyi ilmiyle,kudretiyle, isimleriyle kuşatır, ne düşündüğümüzü ne dilediğimizi bilir. Bir bakterinin kendine has diliyle (mesela lisan-ı hal ile) yaptığı duayı bilir ve duyar. Öyleyse Allah, madde, zaman ve mekandan münezzeh olarak her zaman, bildiğimiz, bilmediğimiz her yerde esmasıyla, fiilleriyle, Rahmaniyeti ve Rahimiyeti ile ise hazır ve nazırdır, sıfatlarıyla her yerdedir. Bize, bizden yakındır; öyleyse öze doğru kısa bir kulaç, anlamlı bir iniş de bunu hissettirmeye yeter... “Fakat biz, bize ait hususiyetlerimizle O'ndan çok uzağız...”(5)

Kaldı ki, öte yandan melekler, bazı Allah'ın veli kulları, cinler aynı anda birkaç yerde birden olabiliyor ya da görülebiliyor. Ya da -Allah bunlardan kat kat yücedir- bir balık için su, bizim için kısmen hava veya toprak, televizyondaki görüntü aynı anda birkaç yerde veya her yerde olabiliyor da bütün bunların yaratıcısı, sonsuz ilim ve kudret sahibi “...bunları var eden, varlıklarını devam ettiren, O Hayy-u Kayyum olan Allah (c.c.), isim ve sıfat tecellileriyle her yerde hazır ve nazır olamaz mı?”(6)

Netice-i kelam bizim dairemiz gördüklerimizle ya da tahmin edebildiklerimizle sınırlı. Ama bunların ötesinde de bir şeyler mevcut. Hayatında hiç balık görmemiş adama balıkların suda yaşayabildiğini anlatsanız inanmayacaktır... Balığın keyfiyeti ise tamamen farklıdır, farklı mekanda yaşayabilir. İşte Allah'ın da bizim gibi olmayacağı açıktır. O mekansızlıkta da var olabilir... Her ne kadar Allah'ı direk görmesek de, tahayyül edemesek de Allah'ın sıfatları hakkında bazı bilgilere ulaşabiliriz, tam olarak kavramayadıklarımızı ise kabul etmekle beraber aslında oralarda bir yerde, bir şekilde, herhangi bir nimetle, belki kalp gözüyle, belki bildiğimiz gözle, belki de vicdan gözüyle görebiliriz de... Çünkü “Akıl görmek için, göze muhtaç değildir.” (7) Vicdan da, ruh da öyle... En doğrusunu Allah (cc) bilir.

Dipnotlar:
1-İlimlerin Diliyle Allah-Şaban Döğen-Gençlik Yayınları (9.Baskı,Eylül 2000)-Montaj,Baskı ve Cilt:Bayrak Matbaası) Sayfa: 273
2-Deprem Nasıl Önlenir? Zafer Araştırma Grubu-Zafer Yayınları Sayfa:157
3-a.g.e Sayfa:157
4-Asrın Getirdiği Tereddütler- M.Fethullah Gülen- T.Ö.V Yayınları-İzmir 1997- 8.Baskı Sayfa:100,101
5-a.g.e Sayfa:104
6-a.g.e Sayfa:105
7-Özdeyişler-Ali Suad-Zafer Yayınları-Kasım 1998 sayfa:72

Genel Bibliyograyfa:
1-Özdeyişler-Ali Suad-Zafer Yayınları-Kasım 1998 s.72,113
2-Asrın Getirdiği Tereddütler- M.Fethullah Gülen- T.Ö.V Yayınları-İzmir 1997- 8.Baskı s.100-105
3-Deprem Nasıl Önlenir? Zafer Araştırma Grubu-Zafer Yayınları s.155-158
4-Hikmet Pırıltıları (Mehmed Kırkıncı- EKEV Yayınları; Erzurum-2000; 6.Baskı s.111,112
5-İlimlerin Diliyle Allah-Şaban Döğen-Gençlik Yayınları (9.Baskı,Eylül 2000)-Montaj,Baskı ve Cilt:Bayrak Matbaası)
s.272-274


Habib Erdemli
 
Üst