NuruAhsen
Sonsuz Temâþâ
Üstad Hazretleri: "Ben bu zamanda dindar bir muallime, eski zaman velisi nazarı ile bakıyorum.. Bir muallim çocuğa ne verse ne anlatırsa çocuk onu mıknatıs gibi çeker, menfi ise menfi, müsbet ise müsbet alır. Ben bu zamanda mümkün olsa her muallime on altın verip, "Kardeşim, benim çocuğumu iyi yetiştir." diyeceğim. Üstad Hazretleri, yanına gelen muallimlere, "Bu zamanda terbiye ana babadan alımnış, muallimlere verilmiş. Siz olmasanız ben yanımdakilerden birini sizin yerinize vazife için göndereceğim. Muallimliğin ortası yoktur. Ya minare başındadır veya kuyu dibindedir." dedi.
Üstad Hazretleri, "Dünyanın şaşaalı bir devri gelecek, İnşâallah. Ben görmeyeceğim, ben kabrimde seyredeceğim, Mustafa Sungur da bana ders okuyacak" diyordu.
Birgün, Üstad Hazretleri, "Kardeşim, bu zaman çok acâib olmuş, elini versen kolunu alır, kolunu versen vücûdunu alır. Zarûrî rızkı bulsanız, kifayet ediniz." diyerek Ağabeylere ve bizlere buyurdular ki, "Size, hayat-ı içtimâiyeye girmeye mecbur kalırsanız, ancak çobanlığa izin veriyorum!" dedi.
Üstad Hazretleri, "Dünyanın şaşaalı bir devri gelecek, İnşâallah. Ben görmeyeceğim, ben kabrimde seyredeceğim, Mustafa Sungur da bana ders okuyacak" diyordu.
Birgün, Üstad Hazretleri, "Kardeşim, bu zaman çok acâib olmuş, elini versen kolunu alır, kolunu versen vücûdunu alır. Zarûrî rızkı bulsanız, kifayet ediniz." diyerek Ağabeylere ve bizlere buyurdular ki, "Size, hayat-ı içtimâiyeye girmeye mecbur kalırsanız, ancak çobanlığa izin veriyorum!" dedi.