Bedîüzzaman Said Nur
Güzel Türk vatanının yetiştirip bütün beşeriyete örnek insan olarak hediye ettiği büyük dâhî, büyük mürşid ve muhteşem bir insanın ismidir. Doksan yılı dolduran hayatının her günü birer nur hâlesi, birer fazilet ışığı, bir azim ve iman halkası halinde Türk nesillerinin ruhlarına ve dimağlarına girmiş; ve bu nur, senelerle birçok karanlık ruhları aydınlatarak onları doğru, güzel ve ışıklı yollara sevketmiştir.
İlahî bir zekânın remzi olan büyük Üstad Said Nur Hazretleri, Allah'ın müstesna bir lütf u keremi olan muhteşem dehâsını mü'min bir azim ve celadetle bu aziz milletin hayrı, terakkisi ve yükselişi uğruna harcamış ve onun nuru Türk hududlarından taşarak komşu memleketlere, Pakistan ve Endonezya'ya kadar yayılmıştır.
Bu nurun ışığı ve insanlara bahşettiği ahlâk ve fazilet şu'lelerinin tek bir kıymet ve takdir ölçüsünde toplanması mümkün değildir.
Ondaki azim ve irade, ondaki yüksek kanaat ve üstün insan vasfı, hepimiz için örnek teşkil edecek kadar büyüktür.
Yalnız biz değil, yalnız Müslümanlar değil, bütün insanlık bu büyük insanın şahsiyetinde asalet ve necabetin, ahlâk ve faziletin ve bilhâssa yüksek imanın bütün göz kamaştırıcı enmuzeclerini temaşa edebilir. Bütün Türk çocukları, vatanlarının bu kadar İlahî bir zekâya, bu kadar muhteşem bir şahsiyete, bu kadar temiz bir insana beşik vazifesi gördüğüne iftihar edebilirler.
Evvelki gün onun bir mahkemesi vardı. Bu mahkemeden iki şey öğrendik: Biri, asil ve genç Türk neslinin fazilet ve ulüvv-ü ahlâka, yüksek inanç ve iradeye olan derin saygısı ve yüksek alâkası...
Diğeri de, lükslerini, zenginliklerini, rütbe ve mevkilerini ve bugünkü fâni ve sefil varlıklarını Türk milletinin sefalet ve geriliğinde arayan ve zehirli ilhamlarını ve direktiflerini ve kuvvetlerini milletlerarası gizli, devirici ve bozguncu Türk düşmanlarından alan bir soysuzlar ve nesebleri belirsiz insanların takındığı tavır.
Binlerce münevver Türk gencinin teşkil ettiği büyük topluluktan bir mikdar irkilerek zehirli, mel'un ve müfsid kalemlerini korkak ve titrek dahi olsa sinsi sinsi aleyhte kullanan ve artık modası geçmiş olan palavralarla bu kıymeti küçümsemek isteyen güruh.
Şöyle bir mukayese yapabiliriz: Üstad-ı A'zam'la (hâşâ mason üstadı değil) muasır olan büyük adam ve Hindistan'ın kurtuluş rehberi Mahatma Gandi. Biri, İngiliz ceberutuna, İngiliz emperyalizmine ve onun korkunç istila ve istismarına baş kaldırmış ve yıllarca büyük davasına hizmet ederek İngiltere'nin bütün haşmet ve kudretini, azîm iradesi önünde âciz ve meflûç bir hale getirmiştir. Bizim bu tipte yetiştirdiğimiz büyük insanın mücadele ve mesaî hayatı ve şekli, birincisine çok benzemekle beraber; fazla olarak ona Cenab-ı Hakk'ın bahş buyurduğu Müslümanlık ve iman nuru da kendi ziyasını Güneş gibi İslâm iklimlerine ve diyardan diyara aşırıp götürmüştür.
Arada sadece büyük ve şâyan-ı esef bir fark vardır.
Bu fark birincisine dörtyüz milyona yakın bir insan topluluğunun gösterdiği sarsılmaz inanç, hürmet ve bağlılık... Bizimkine karşı da -mahdud bile olsa- bazı asalet fukarası soysuzların açığa vuran istihfaf ve sinsi hücumları.
Yarabbi! Neden bizi böyle her kıymet ve fazileti paçavraya döndürecek kadar pespâyeleştirdin? Biliyoruz, sana karşı günahımız çok ve büyüktür. Yeter yâ İlahî, yeter bu sukut bize!
Tarihçe-i Hayat
Güzel Türk vatanının yetiştirip bütün beşeriyete örnek insan olarak hediye ettiği büyük dâhî, büyük mürşid ve muhteşem bir insanın ismidir. Doksan yılı dolduran hayatının her günü birer nur hâlesi, birer fazilet ışığı, bir azim ve iman halkası halinde Türk nesillerinin ruhlarına ve dimağlarına girmiş; ve bu nur, senelerle birçok karanlık ruhları aydınlatarak onları doğru, güzel ve ışıklı yollara sevketmiştir.
İlahî bir zekânın remzi olan büyük Üstad Said Nur Hazretleri, Allah'ın müstesna bir lütf u keremi olan muhteşem dehâsını mü'min bir azim ve celadetle bu aziz milletin hayrı, terakkisi ve yükselişi uğruna harcamış ve onun nuru Türk hududlarından taşarak komşu memleketlere, Pakistan ve Endonezya'ya kadar yayılmıştır.
Bu nurun ışığı ve insanlara bahşettiği ahlâk ve fazilet şu'lelerinin tek bir kıymet ve takdir ölçüsünde toplanması mümkün değildir.
Ondaki azim ve irade, ondaki yüksek kanaat ve üstün insan vasfı, hepimiz için örnek teşkil edecek kadar büyüktür.
Yalnız biz değil, yalnız Müslümanlar değil, bütün insanlık bu büyük insanın şahsiyetinde asalet ve necabetin, ahlâk ve faziletin ve bilhâssa yüksek imanın bütün göz kamaştırıcı enmuzeclerini temaşa edebilir. Bütün Türk çocukları, vatanlarının bu kadar İlahî bir zekâya, bu kadar muhteşem bir şahsiyete, bu kadar temiz bir insana beşik vazifesi gördüğüne iftihar edebilirler.
Evvelki gün onun bir mahkemesi vardı. Bu mahkemeden iki şey öğrendik: Biri, asil ve genç Türk neslinin fazilet ve ulüvv-ü ahlâka, yüksek inanç ve iradeye olan derin saygısı ve yüksek alâkası...
Diğeri de, lükslerini, zenginliklerini, rütbe ve mevkilerini ve bugünkü fâni ve sefil varlıklarını Türk milletinin sefalet ve geriliğinde arayan ve zehirli ilhamlarını ve direktiflerini ve kuvvetlerini milletlerarası gizli, devirici ve bozguncu Türk düşmanlarından alan bir soysuzlar ve nesebleri belirsiz insanların takındığı tavır.
Binlerce münevver Türk gencinin teşkil ettiği büyük topluluktan bir mikdar irkilerek zehirli, mel'un ve müfsid kalemlerini korkak ve titrek dahi olsa sinsi sinsi aleyhte kullanan ve artık modası geçmiş olan palavralarla bu kıymeti küçümsemek isteyen güruh.
Şöyle bir mukayese yapabiliriz: Üstad-ı A'zam'la (hâşâ mason üstadı değil) muasır olan büyük adam ve Hindistan'ın kurtuluş rehberi Mahatma Gandi. Biri, İngiliz ceberutuna, İngiliz emperyalizmine ve onun korkunç istila ve istismarına baş kaldırmış ve yıllarca büyük davasına hizmet ederek İngiltere'nin bütün haşmet ve kudretini, azîm iradesi önünde âciz ve meflûç bir hale getirmiştir. Bizim bu tipte yetiştirdiğimiz büyük insanın mücadele ve mesaî hayatı ve şekli, birincisine çok benzemekle beraber; fazla olarak ona Cenab-ı Hakk'ın bahş buyurduğu Müslümanlık ve iman nuru da kendi ziyasını Güneş gibi İslâm iklimlerine ve diyardan diyara aşırıp götürmüştür.
Arada sadece büyük ve şâyan-ı esef bir fark vardır.
Bu fark birincisine dörtyüz milyona yakın bir insan topluluğunun gösterdiği sarsılmaz inanç, hürmet ve bağlılık... Bizimkine karşı da -mahdud bile olsa- bazı asalet fukarası soysuzların açığa vuran istihfaf ve sinsi hücumları.
Yarabbi! Neden bizi böyle her kıymet ve fazileti paçavraya döndürecek kadar pespâyeleştirdin? Biliyoruz, sana karşı günahımız çok ve büyüktür. Yeter yâ İlahî, yeter bu sukut bize!
CEVAT RİFAT ATİLHAN
Tarihçe-i Hayat