Bitlis: (bk. bilgiler) | Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah |
Hizan: (bk. bilgiler) | Mirza: (bk. bilgiler) |
Molla Abdullah: (bk. bilgiler) | Molla Mehmed Emin Efendi: (bk. bilgiler – Mehmed Emin Efendi) |
Molla Said: Bediüzzaman Said Nursî | Nuriye: (bk. bilgiler) |
Nurs/Nurs köyü: (bk. bilgiler – Nurs Köyü) | Seyyid Nur Muhammed Hazretleri: (bk. bilgiler) |
Tağ köyü: (bk. bilgiler – Şeyh Abdurrahman-ı Tâğî) | abd: kul |
bihakkın: hakkıyla, gerçek anlamıyla | birader: kardeş |
ciddî: kararlı | derc etme: yerleştirme |
feyizyâb olma: feyiz bulma; nasiplenme | haslet: huy, özellik, karakter |
hasretme: sınırlandırma | haşiye: dipnot, açıklayıcı not |
hikmet: amaç, gaye | huzura çıkma: yüksek bir makama çıkma |
hâlet-i fıtriye: yaratılışta bulunan haller ve özellikler | hâlet-i ruhiye: ruh hâli |
icabı: gereği | ifa: bir görevi yerine getirme |
ilâ-yı kelimetullah: Allah’ın ismini, dâvâsını yüceltme, yayma | inayet: lütuf, yardım, bağış |
istikbal: gelecek | izhar-ı acz: âcizliğini ortaya koyma |
izzet: itibar, şeref | izzet-i ilmiye: ilmin izzet ve şerefi |
kader-i İlâhî: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması | kaza: ilçe |
levazımat: gerekli olan şeyler | mahiyet: nitelik, özellik, iç yüz |
medrese: din ilimlerinin ders verildiği eğitim kurumu | meziyet: üstün özellik |
muazzam: çok büyük | muhabbet: sevgi |
nahiye: bucak | nefs: kişinin kendisi |
peder ve valide: anne ve baba | sevk etme: yönlendirme, yöneltme |
sılaya gelme: evine gelme; evini ziyaret etme | tahakküm: hakimiyet ve kontrol altına alma |
tahsil: ilim öğrenme, öğrenim | tekâmül etme: ilerleme, olgunlaşma |
tetkik: inceleme, araştırma | tezahür etme: belirme, görünme, ortaya çıkma |
tâciz: rahatsız etme, sıkıntı verme | vilâyet: il |
âmirâne: emrederek | İsparit/İsparit nahiyesi: İsparit bucağı |
şevk: istek ve arzu |
Küçük Said: Bediüzzaman Said Nursî | Mehmed Emin Efendi: (bk. bilgiler) |
Molla Abdullah: (bk. bilgiler) | Molla Said: Bediüzzaman Said Nursî |
Nurşin: (bk. bilgiler) | Said: Bediüzzaman Said Nursî |
Seyyid Nur Muhammed: (bk. bilgiler) | Tâğî Medresesi: (bk. bilgiler – Şeyh Abdurrahmanı Tâğî) |
ahali: halk | beyan etme: açıklama |
birader: erkek kardeş | cesîm: çok büyük |
deruhte etme: üstlenme | düstur: kâide, kural |
eser-i minnet: minnet eseri; kişiyi minnet altında bırakacak davranış ve uygulama | fihriste: indeks, özet |
hasbeten lillâh: Allah rızası için | hasebiyle: dolayısıyla |
haşiye: dipnot, açıklayıcı not | hikmet: sebep, ince sır |
hizmet-i imaniye: iman hakikatlerini muhtaç insanlara ulaştırma hizmeti | hususiyet: özellik |
iaşe: besleme, yedirip içirme | icazet: medrese eğitim sisteminde eğitimini tamamlayan bir kişinin eğitim verebileceğine dair verilen izin belgesi, diploma |
icmâlî: özet | ifa etme: yerine getirme |
iktidar: kuvvet; maddî imkân | istikbal: gelecek |
kat’iyen: kesin olarak | kemâl-i ihlâs: tam bir ihlâs; sadece Allah rızâsını gözeterek hizmet etme |
kudsî: mukaddes, kutsal | levazımat: gerekli olan şeyler |
meccanen: ücretsiz; karşılıksız | medrese: din ilimlerinin ders verildiği eğitim kurumu |
medrese teşkilâtı: din ilimlerinin ders verildiği eğitim kurumlarının yapılanması, genel yapısı | mukabil: karşılık |
müderris: medresede ders veren âlim | rahmet-i İlâhî: Allah’ın rahmeti, şefkat ve merhameti |
sadaka: Allah rızası için ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardım | sair: diğer, başka |
suret: biçim, şekil | talebe: öğrenci |
talep etme: isteme | tekye: tarikat ehlinin bulunduğu ve ibadet ettiği yer, dergâh |
temin etme: sağlama, elde etme | uhrevî: âhiretle ilgili, âhirete dair |
Şarkî Anadolu: (bk. bilgiler – Anadolu) | Şeyh Abdurrahman Hazretleri: (bk. bilgiler – Şeyh Abdurrahman-ı Tâğî) |
Aleyhissalatü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Arvâs: (bk. bilgiler) |
Hazret-i Resul-ü Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) | Hizan: (bk. bilgiler) |
Mir Hasan Veli Medresesi: (bk. bilgiler) | Molla Mehmed Emin Efendi: (bk. bilgiler) |
Molla Said: Bediüzzaman Said Nursî | Nurşin: (bk. bilgiler) |
Peygamberân-ı İzam: Büyük peygamberler | Sırat köprüsü: Cehennem üzerine kurulu olan ve Cennete girmek için üzerinden geçilmesi gereken köprü |
Vastan: (bk. bilgiler) | allâme-i asır: yüzyılın en büyük alimi |
bilâhere: daha sonra | ehemmiyet: önem |
feyiz: ilim, irfan, mânevî gıda | hakikat: gerçek, doğru |
hazerât: hazretler, yüce zâtlar (saygı maksadıyla kullanılan bir ifadedir) | haşiye: dipnot, açıklayıcı not |
icap eden: gereken | icra-yı tedris: ders verme, eğitme faaliyeti |
ilm-i Kur’ân: Kur’ân ilmi | izzet: itibar, şeref |
kat’iyen: kesin olarak | kâinat: evren, bütün varlıklar |
mazhar olma: büyük bir nimete erişme | medrese: din ilimlerinin ders verildiği eğitim kurumu |
müderris: medrese hocası, âlimi | nahiye: bucak |
peder: baba | refakat: arkadaşlık, beraberlik |
sabâvet: çocukluk | sual: soru |
tahsil yapma: eğitim alma | tahsil-i ilim: ilim tahsili, eğitim |
talim etme: öğretme, eğitme | tarihçe-i hayat: hayat hikayesi, biyografi |
tebdil-i hava: hava değişimi | tebşîr: müjdeleme, müjde |
tenezzül etmeme: değer vermeme, aşağılanmama | tezahür etme: belirme, görünme, ortaya çıkma |
ümmet: Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler | şevk: şiddetli istek, arzu |
Cemü’l-Cevâmi: Tacüddin es-Subkî’nin (ö.1370) yazdığı fıkhın esaslarına dair bir eserdir | Elhamdü lillâhi Rabbi’l-Alemîn: hamd ve şükür âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur |
alelusul: usûl üzere; belli bir usûl ve metoda uyggun olarak | alâkadar: alâkalı, ilgili |
cereyan: hareket, akım | dalâlet: hak yoldan ayrılma, sapkınlık |
fecr-i sâdık: gerçek aydınlık, sabaha karşı doğu ufkunda güneş doğmadan önce yayılan aydınlık | fünun: fenler, bilimler |
hayat-ı zahiri: asıl, görünürdeki hayat | hâşiye: dipnot, açıklayıcı not |
hülâsa: özet | ikmâl: tamamlama |
izn-i İlâhi: Allah’ın izni | küfr-ü mutlak: hiçbir kutsal, dinî değeri kabul etmemek |
lehinde: yanında, paralelinde | mektep: okul |
muvafık: uygun | mütalâa etme: inceleme; bir konu üzerinde araştırma yaparak değerlendirmelerde bulunma |
saadet: mutluluk | sual: soru |
suret: biçim, şekil | tab’: tabiat, mizaç |
tahsil: ilim öğrenme, öğrenim | tefrik etme: ayırma |
tereddüt: şüphe | ulûm: ilimler |
zarfında: içinde | zayi etmek: kaybetmek |
zübde: en seçkin kısım, öz | âlem-i İslâm: İslâm dünyası |
İbnü’l-Hacer: İbn Hacer el-Heysemî’nin (ö.1567) fıkıh esasları üzerine kaleme aldığı eseri | Şerhü’l-Mevâkıf: (bk. bilgiler) |
şerh: izah, açıklama |