ister "bilimsel gözlükle" ister "islami gözlükle" (bu ayrımı da hala anlamış değilim.. sanki islam bilimle örtüşmüyor yada bilim islamdan ayrı.. sadece bilim islama yetişemiyor henüz belki ondan böyle bir ayrım yapıyorlar.. neyse ..) bakalım, mevcudatın başlangıcını ikisi de benzer şekilde açıklar,
Resulu Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın nurunu yaratmış Cenab-ı Hak ilk önce, sonra onu parçalara bölüp bir parçası ile de kainatımızı yaratmış. "bir" nurdan yaratmış herleşeyi..
kısacık ve yetersiz bir hulasa ile, bilim derki, kainat evvelden yoktu, bir büyük patlama ile, bütün mevcudatı içinde barındıran zerre kadar bir noktanın patlaması ile kainat oluşmaya başladı. ortalıkta sadece hidrojen atomları vardı, sonra onlar yıldızları oluşturdu, sonra yıldızlar patladı gezegenler oluştu sonra o gezegenlerde elementler, bileşikler ve sonrada organizmalar vs.
beş duyu ile algılanan bütün herşey, atom denilen zerrelerden oluşuyor. bu atomlarıda yine protonlar, nötronlar, elektronlar oluşturuyor. bu temel parçalarında özlerine, "enerji paketleri" dedikleri yapıtaşı diyebileceğimiz parçacıklardan oluşuyor.
hasılı aslında her şey gerçekten tek bir şeyden oluşturulmuş, "bir şeyden" "herşey" yapılmış. ve yapılmaya devam ediyor. bunu makro alem dedikleri gözle görebildiğimiz dünyada tesbirt edebildiğimiz gibi, mikro alem, nano alem vs çok çok küçük alemlerde de görebiliyoruz.
bir elma ile benim vucudum arasında, aslında yapı taşları olarak hiç fark yok.
hani aynı tuğla, aynı çimento, aynı demir. bunlar kullanılarak sarayda yapabilirsiniz, bir kulübede.
burada sizin sorunuzun cevap olduğu başka bir soru geliyor Lemeât abi, madem ta büyük patlamada ortaya çıkan o hidrojen atomları, şuan benim vucudumu oluşturmuş, o hidrojen atomu beni nereden biliyordu da benim vucudumada uyumlu bir yapıda oluştu? oluşmadı tabi. oluşturuldu. ve oluşturulan bu temel taşlar ile vucudlar örüldü, gezegenler yapıldı, bitkiler inşa edildi, ve sair.
tüm bu yapıya, başlangıcından bitişine, hatta başlamasından öncesine ve bitişinden sonrasına dahi egemen olacak bir Zat-ı Akdes olmalı ki, birbirinden bunca habersiz parçalardan, birbirine bu kadar uyumlu binalar dikebilsin. o varlığın başlangıcını da sonunu da bilip hükmediyor olmalı ki, herşey böyle muazzam düzen içinde devam edegelsin ve edecek olsun. demek bu bu Zat-ı AKdes Sultan-ı Ezel ve Ebeddir.
ve bu Zat-ı Akdes tek olmalı ki, bu muazzam düzen böyle sarsılmaz kanunları ile böyle hayretpişa devam etsin.
ve bu Zat-ı Akdes madem herşeye böylesine hükmediyor ve hiç sorunsuz herşey devam ediyor, herşey ona muhtaçtır ama o kimseye muhtaç değildir.
hulasa bu Zat-ı Akdes, Zat-ı Ehad-i Samed'dir.
peki bu hale hep madde aleminden misaller veriyoruz. bunun manevi alemde de milsalleri var mıdır? vardır muhakkak da, onlar neler olabilir?