Birşeyden herşeyi yapmak ve herşeyi bir tek şey yapmak

Sergerdan

Well-known member

15 Şubat 1934

Aziz, sıddık, dikkatli kardeşim Refet Bey,

Evvela: Onuncu Sözün Birinci İşaretinin âhirinde, "Evet, birşeyden herşeyi yapmak ve herşeyi bir tek şey yapmak, herşeyin Hâlıkına has bir iştir." Şu cümle hem Yirmi İkinci Sözün lem'alarında, hem Otuz Üçüncü Mektubun pencerelerinde, hem Yirminci Mektubun on bir kelimelerinde izah ve ispat edilmiştir.

Buradaki külliyet nisbî ve örfîdir. "Birşeyden herşeyi yapmak"taki murad, bütün dünyanın mevcudatını birşeyden yapmak ve icad etmek değildir. Belki ondaki murad, bir şeyden yani bir katre sudan, bir insanın, bir hayvanın herşeyini, her eczâsını, herbir cihâzâtını halk ediyor ve birşey olan topraktan nebatat ve hayvanatın herbir şeylerini ondan halk eder demektir. Hem "herşeyi bir tek şey yapmak" cümlesindeki külliyet mukayeddir, nisbîdir. Yani, insanın yediği her nevi taamdan o insanda basit bir cilt ve bir kan ve bir et ve hâkezâ...


Elhasıl: Bu külliyetten maksat odur ki, birşeyi çok muhtelif eşyaya çevirmek ve birçok muhtelif eşyayı da birtek şey yapmak, ancak Hâlık-ı Küll-i Şeye mahsustur.
 

Sergerdan

Well-known member

Bakınız! Herbir masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki, ancak herşeyi halk eden Hâlıka mahsustur. Ve herbir mahlûkun cephesinde öyle bir hâtem vurulmuştur ki, herşeyi yapan Sâniden maada kimsede o hâtem bulunmaz. Ve kudretin neşrettiği mektuplarından herbir mektubun âhirinde, taklidi kabil olamayan öyle bir turra vardır ki, ancak Sultân-ı Ezel ve Ebede hastır.O gibi sikkelerden yalnız hayat üzerinde parlayan sikke-i i'câza bakınız ki, hayatla birşeyden pek çok şeyler husule gelir, icad edilir. Ve pek çok şeyler dahi bir şey-i vahide emr-i Rabbâniyle inkılâp ederler.


Meselâ, su, birşey-i vahid iken pek çok uzuvlara, cihazlara Allah'ın izniyle menşe olur, icad edilirler. Ve mideye giren pek çok muhtelif yemekler ve meyvelerden Hâlık-ı Teâlâ tek bir cismi icad eder, tek bir cisim husule getirir. İşte kalb, akıl, şuur sahibi olan bir adam, bu ciheti düşünürse anlar ki, birşeyden çok şeyleri îcad edip çıkartmak ve çok şeyleri birşeye tahvil etmek, ancak herşeyi halk eden ve herşeyi yapan Sânie mahsus bir sikkedir.
 

HaberRss

Haber Robotu
" Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına has ve Kadîr-i Külli Şeye mahsus bir nişandır, bir âyettir."

cümlesini izah eder misiniz?

Devami...
 

ziyakarababa

Well-known member
Cevap: " Evet, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, her şeyin Hâlık

İnsan sistemi ve mizacı bir birinden farklı meyve ve sebzeleri yer ondan bir cild ve deri oluşur. İşte bir birinden farklı bu gıdaların bir tek cilt ve deriye dönüşmesi her şeyden bir şeyin yapılması oluyor. İnsan tatlı bir elma yer cilt ve deri olur, ekşi limon yer yine cilt ve deri olur, acı biber yer aynı şekilde yine cilt ve deri olur işte mizacı ve sistemi farklı bu gıdaların bir tek neticede birleşmesi yani cilt ve deri olmaları her şeyden bir şey yaratmaya güzel bir örnektir.

allahrazı olsun kardeş.
 

Müekked

Well-known member
Cevap: " Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına h

Şöyleki...Gökteki havva zerrelerine bakalım..Her işi yaparlar..Güneş ışığını taşırlar..Sesi titreşimle taşırlar..Bizdeki karbonu bitkilere taşırlar..Onlarca işi aynı anda birbirine karıştırmadan yaparlar..Her şeyi bir şey gibi yaparlar..Ve bir şey herşeyi yapmış olur..Hava için böyle...Toprağa bakalım.Aynı toprağa iki çiçek eleriz.Ekilen her iki çiçek aynı topraktandir..Ve farklı şekiller suretler koku ve renkler alır..Bir şeyden..Yani topraktan.Herşey yetişir..Üç yüz binden fazla çeşitte bitkiler yani...Sonra tohumlara bakalım hepsi birbirine benzemesine karşın..Özleri geçmişlerini taşır ve hiç karışmadan kendi özelliklerine göre birşey olan topraktan yetişirler...Insan ve hayvana bakalım..Hakir bir damla sudan oluşurlar..Ve bu su insanlarda birbirine benzer...Ve insanlar bu bir şeyden oluşup nesillerini sürdürürken..Dolu gemilerde..Yani rahmi mader'de..Hepsi bambaşka insan olur..Hiç biri ötekine benzemez..Bir şeyden herşey olur...Misaller çoğaltılabilir...Selamlar...
 

Ukbaa

Well-known member
''Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına has...''

[BILGI]

Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına has ve Kadîr-i Külli Şeye mahsus bir nişandır, bir âyettir.

Sekizinci Söz​
[/BILGI]

Vecize Analizi derslerimiz devam ediyor. Anladıklarımızı paylaşalım inşallah.
Soru-Cevap serberst. Katılımlarınızı bekliyoruz.

[TAVSIYE]
Önceki yapılan Derslerimizin bazılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
[/TAVSIYE]

Vecize Dersimize Bekliyoruz...“Huz mâ safâ, da’ mâ keder”

Zira o meyveler, nümunelerdir: Tatmaya izin var, ta asıllarına talip...

Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.

Demek, ey nefsim, hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksat yapsan...

Elhasıl, âhiret gibi dünya saadeti dahi ibadette ve Allah’a asker...
 

doruk

Active member
Cevap: ''Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına h

birşeyi herşey yapmak
herşeyi birşey yapmak

alem-i şehadette bunun öyle çok örneği var ki..
ustad hazretlerinin izahındaki misal gibi, insan bir sürü farklı farklı gıdalarla besleniyor ama hepsinden, bir vucud oluşuyor, ister et yesin ister ot, ister acı ister tatlı, ne kadar farklı olursa olsun yediği herşey, vucudunu oluşturmak için kullanılıyor
ve bir kara topraktan tonlarca çeşit bitki yaratılıyor, toprak aynı toprak ama yetişen envai çeşit bitki

Şener abinin bir misali vardı; bir parça deri alıp bir terziye gittin farz et ve güzel bir deri mont diktirdin, tam da üzerine oldu ve çok da hoşuna gitti. aradan biraz zaman geçti, yine bir parça deri alıp terziye gitsen ve desenki, abi sen montu çok güzel diktin, al sana aynı deri, bana bir de ayakkabı yap. Terzi sana dönüp derki kardeşim ben terziyim ne anlarım ayakkabıdan.
ama toprak bunu demiyor, toprağa patates tohumu veriyoruz bize patates veriyor, biber tohumu veriyoruz, biber veriyor. hiç demiyor ki yok kardeş ben bunu yapamam, bu iş benim kabiliyetimi aşar.

bir terzi bir topraktan, bir tohumdan, bir deriden çok daha fazla ilime, bilgiye, beceriye, istidada sahip olduğu halde, toprak terziden daha çok iş yapıyor. madem bunca çeşitli farklı işi yapma marifeti toprakta değil, o zaman toprağın da derinin de tohumunda bir hakimi olmalı.

ve hepsi bu kadar birbiriyle uyumlu, ilk günden bu güne hiç hatasız çalıştığına göre bunların hakimi tek olmalı ve idarede sadece O nda olmalı.
bir bilgisayar alırız, içinde bir sürü farklı firmanın ürettiği parçalar olur ve çok sürmez farklı ellerden farklı tezgahlardan çıkan bu parçalar illa bir gün gelir, birbiri ile uyum sağlayamaz ve bozulurlar.
ama patates yaratıldığı günden beri insan vucudunda aynı işi yapıyor ve -insan eli değenler müstesna- insan vucuduna hiç bir uyumsuzluğu görülmedi.
veya su hiç demedi ki ben çileğin yetişmesinde kullanılabilirim ama sarımsak yetişmesi için kullanılamam..

birbirini hiç tanımayan bu cüzlerin, zerrelerin, parçaların bunca uyumu, bunca tesanüdü, birliği; onları yaratana bir işaret ve bu işi onlara yaptıracak olanın sadece O cc. olduğuna bir nişandır
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: ''Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına h

Allah razı olsun doruk kardeş. Çok güzel izah etmişsiniz.

Bu sözün evvelinde geçen şu ifadelerde, konumuzla ilgili; Zat-ı Ehad-i Samed olan Sultan-ı Ezel ve Ebedin sikke-i hassasıdır, deniyor. Herşeyi birşey birşeyi herşey yapmanın bu isimlerle nasıl bir ilgisi vardır ?

"Çünkü birtek şeyden herşeyi yapmak, yani, bir topraktan bütün nebatat ve meyveleri yapmak, hem bir sudan bütün hayvanâtı halk etmek, hem basit bir yemekten bütün cihazât-ı hayvaniyeyi icad etmek; bununla beraber herşeyi birtek şey yapmak, yani, zîhayatın yediği gayet muhtelifü'l-cins taamlardan o zîhayata bir lâhm-ı mahsus yapmak, bir cild-i basit dokumak gibi san'atlar, Zat-ı Ehad-i Samed olan Sultan-ı Ezel ve Ebedin sikke-i hassasıdır, hâtem-i mahsusudur, taklit edilmez bir turrasıdır. "
 

akna

Well-known member
Bir tek şeyden her şeyi yapmak
Yapı olarak baktığımız zaman burnumuz da et parçası, kulağımızda et parçası, ellerimizde aynı et parçasından oluşmakta. Fakat farklı vazifeleri ve görevleri var. Hatta yer yüzündeki milyarlarca insana baktığımız zaman yapı itibariyle hepsi aynı et parçasından oluşmakta fakat herkes farklı dokunuyor, farklı duyuyor, farklı bakıyor..

Herşeyden bir tek şey yapmak
Bu cümleyi ne zaman duysam zerreler geliyor aklıma. Nihayetinde sayısını tahmin bile edemeyeceğimiz zerreler bir araya gelip, hücreleri, dokuları, organları ve nihayetinde insan bedenini oluşturuyor bi iznillah. Vade dolup, ruh bedenden ayrılacak, ceset toprağın altında çürüyüp tekrar zerrelere ayrılacak. Fakat öyle bir zaman gelecek ki bütün zerreler tekrar bir araya gelip bir beden oluşturacak.

Demek bu işleri yapabilecek Zat’ın sadece dünyada değil ahrette de hüküm sahibi olması gerek. Ezel ve ebed kavramlarını kuşatması gerek. Hiçbir şeye muhtaç olmaması, aksine tüm mevcudun kendisine muhtaç olması gerek.(ki her mevcudu işleyebilsin)

Bütün bu hikmetli işleyişler, başlangıcı ve sonu olmayan sonsuz kudret sahibi bir Zat’ın cc özel mührü hükmündelerdir ki; Ehad ismi gereği hepsi kendilerine has yapılarıyla, istidatlarıyla, cihazatlarıyla ayrı ayrı BİR’lik tecellisinde bulunabilsinler. Demek bu hikmetli ve sanatlı işleri yapan, emri tahtında işleyen Zât-ı Ehad-i Samed’den başkası olamaz.
 

doruk

Active member
ister "bilimsel gözlükle" ister "islami gözlükle" (bu ayrımı da hala anlamış değilim.. sanki islam bilimle örtüşmüyor yada bilim islamdan ayrı.. sadece bilim islama yetişemiyor henüz belki ondan böyle bir ayrım yapıyorlar.. neyse ..) bakalım, mevcudatın başlangıcını ikisi de benzer şekilde açıklar,
Resulu Ekrem Aleyhissalatu Vesselamın nurunu yaratmış Cenab-ı Hak ilk önce, sonra onu parçalara bölüp bir parçası ile de kainatımızı yaratmış. "bir" nurdan yaratmış herleşeyi..

kısacık ve yetersiz bir hulasa ile, bilim derki, kainat evvelden yoktu, bir büyük patlama ile, bütün mevcudatı içinde barındıran zerre kadar bir noktanın patlaması ile kainat oluşmaya başladı. ortalıkta sadece hidrojen atomları vardı, sonra onlar yıldızları oluşturdu, sonra yıldızlar patladı gezegenler oluştu sonra o gezegenlerde elementler, bileşikler ve sonrada organizmalar vs.
beş duyu ile algılanan bütün herşey, atom denilen zerrelerden oluşuyor. bu atomlarıda yine protonlar, nötronlar, elektronlar oluşturuyor. bu temel parçalarında özlerine, "enerji paketleri" dedikleri yapıtaşı diyebileceğimiz parçacıklardan oluşuyor.


hasılı aslında her şey gerçekten tek bir şeyden oluşturulmuş, "bir şeyden" "herşey" yapılmış. ve yapılmaya devam ediyor. bunu makro alem dedikleri gözle görebildiğimiz dünyada tesbirt edebildiğimiz gibi, mikro alem, nano alem vs çok çok küçük alemlerde de görebiliyoruz.

bir elma ile benim vucudum arasında, aslında yapı taşları olarak hiç fark yok.

hani aynı tuğla, aynı çimento, aynı demir. bunlar kullanılarak sarayda yapabilirsiniz, bir kulübede.

burada sizin sorunuzun cevap olduğu başka bir soru geliyor Lemeât abi, madem ta büyük patlamada ortaya çıkan o hidrojen atomları, şuan benim vucudumu oluşturmuş, o hidrojen atomu beni nereden biliyordu da benim vucudumada uyumlu bir yapıda oluştu? oluşmadı tabi. oluşturuldu. ve oluşturulan bu temel taşlar ile vucudlar örüldü, gezegenler yapıldı, bitkiler inşa edildi, ve sair.

tüm bu yapıya, başlangıcından bitişine, hatta başlamasından öncesine ve bitişinden sonrasına dahi egemen olacak bir Zat-ı Akdes olmalı ki, birbirinden bunca habersiz parçalardan, birbirine bu kadar uyumlu binalar dikebilsin. o varlığın başlangıcını da sonunu da bilip hükmediyor olmalı ki, herşey böyle muazzam düzen içinde devam edegelsin ve edecek olsun. demek bu bu Zat-ı AKdes Sultan-ı Ezel ve Ebeddir.

ve bu Zat-ı Akdes tek olmalı ki, bu muazzam düzen böyle sarsılmaz kanunları ile böyle hayretpişa devam etsin.
ve bu Zat-ı Akdes madem herşeye böylesine hükmediyor ve hiç sorunsuz herşey devam ediyor, herşey ona muhtaçtır ama o kimseye muhtaç değildir.
hulasa bu Zat-ı Akdes, Zat-ı Ehad-i Samed'dir.

peki bu hale hep madde aleminden misaller veriyoruz. bunun manevi alemde de milsalleri var mıdır? vardır muhakkak da, onlar neler olabilir?
 

sahid

Active member
icon1.gif
Bir Tek Şeyden Herşey Yapmak ve Her Şeyi Birtek Şey Yapmak

Bir Tek Şeyden Herşey Yapmak ve Her Şeyi Birtek Şey Yapmak Kime Mahsusdur ve Nasıl Olur?



Hesabsız sikkelerinden, hayat üzerinde koyduğu çok sikkelerinden şu sikkeye bak ki: "Bir şeyden herşey yapar, hem herşeyden birtek şey yapar." Çünki nutfe suyundan ve hem içilen basit bir sudan, hesabsız âza ve cihazat-ı hayvaniyeyi yapar. İşte birşeyi herşey yapmak elbette bir Kadîr-i Mutlak'ın işidir. Hem yenilen hadsiz taamlardan, -o taam ise hayvanî olsun, nebatî olsun- o müteaddid maddeleri, has bir cisme kemal-i intizam ile çeviren ve ondan mahsus bir cild nesceden ve ondan basit cihazları yapan; elbette bir Kadîr-i Küll-i Şey'dir ve Alîm-i Mutlak'tır. Evet, Hâlık-ı Mevt ve Hayat, şu destgâh-ı dünyada, hikmetiyle hayatı öyle bir kanun-u emriye-i mu'ciz-nüma ile idare ediyor ki, o kanunu tatbik ve icra etmek; bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan bir zâta mahsustur.

İşte eğer aklın sönmemiş ise, kalbin kör olmamış ise anlarsın ki; bir şeyi kemal-i sühulet ve intizamla herşey yapan ve herşeyi kemal-i mizan ve intizamla san'atkârane birtek şey yapan, herşeyin Sâniine has ve Hâlık-ı Küll-i Şey'e mahsus bir sikkedir. Meselâ görsen: Hârika-pişe bir zât, bir dirhem pamuktan yüz top çuha ve ipek veya patiska gibi mütenevvi sair kumaşları o tek dirhem pamuktan nescetmekle beraber; helva, baklava gibi çok taamları dahi ondan yapıyor. Sonra görsen ki o zât, demiri ve taşı, balı ve yağı, suyu ve toprağı avucuna alır, bir güzel altun yapar. Elbette kat'iyyen hükmedeceksin ki o zât, öyle kendine has bir san'ata mâliktir; bütün anasır-ı arziye, onun emrine müsahhar ve bütün mevalid-i türabiye, onun hükmüne bakar. Evet hayattaki tecelli-i kudret ve hikmet, bu misalden bin derece daha acibdir.
 

Huseyni

Müdavim
peki bu hale hep madde aleminden misaller veriyoruz. bunun manevi alemde de milsalleri var mıdır? vardır muhakkak da, onlar neler olabilir?

Mesela küfür tek bir günahtır. Bu günah tüm kainatı, mevcudatı tahkir etmek olduğundan, hakiki kıymetlerinden tenzil etmek olduğundan külliyet kesbetmiş olur. Yani tek bir fiilken çok olur. Ve bu külli tahkir, tenzil, tahfif te sonuçta bir şeye inkılab eder. O da cehennem. Aklıma bu geldi :)
 

harp

Well-known member
mesela küfür tek bir günahtır. Bu günah tüm kainatı, mevcudatı tahkir etmek olduğundan, hakiki kıymetlerinden tenzil etmek olduğundan külliyet kesbetmiş olur. Yani tek bir fiilken çok olur. Ve bu külli tahkir, tenzil, tahfif te sonuçta bir şeye inkılab eder. O da cehennem. Aklıma bu geldi :)
doğru abi çok güzel açıklamışsın teşekkürler allah razı olsun....selametle......
 

tamasker1

Active member
Rahman boyutu(Her canlının(zerrenin) doğum sonrası yaşam aldığı boyut) ile Rahim boyutu(Her canlının(zerrenin) doğum öncesi oluşum boyutu) içinde ki tüm zahiri ve batını "hu" esmasının içinde rabbimin kudreti ile oluşan her şey bir şeyi nişan eder, O bir şey de her şeyi izah eder. Bir şey de her şey ile her şeyde bir şey aynı şeydir. Bunu normalde her besmele çektiğimizde bile yaşarız aslında.
 

akna

Well-known member
sahip olduğumuz hislerde buna örnek olabilir
bir tane kalbimiz var ama manevi olarak sayısız hassalar içeriyor
sadece sevme duygusuyla sayısız mevcudu sevebiliyoruz

aynı zamanda Rıza-yı İlahi yolunda kullanırsak bu hassalarımızı
mesela Allah için seversek, Allah için buğz edersek, Allah verirsek, yardım edersek..vs
kalpteki bütün bu duygular, akıl ve ruhlada birleşip kamil imanı oluşturur

verilen örneklere baktığım zaman sürekli bir döngü olduğunu görüyorum
yani bir şeyden her şey oluşuyor, sonra o şey dağılıyor bir çok şeyi oluşturuyor
bu hep böyle bir döngü içinde gidiyor yanılmıyorsam
demek zerrelerden seyyarelere, maddesel manevisel her mevcud vazifesini durmadan yerine getiriyor
Üstad Hz'nin de dediği gibi varlığı bir olan ve her şeyde bu birlik tecellisinin göründüğü Allah cc bu mührü bizlere göstermek istiyor
 

Zuhr

Talebe
peki bu hale hep madde aleminden misaller veriyoruz. bunun manevi alemde de milsalleri var mıdır? vardır muhakkak da, onlar neler olabilir?

manevi alem, yani manaya, anlama ait, maddi olmayan alem, yani beş duyu ile algılayamadığımız ama var olduğunu bildiğimiz alem
yani olayın anlam boyutu.. aslında bu boyut bu konuya o kadar bedihi örnekler ihtiva ediyor ki..
bir kelime misal, ben elma derim herkesin zihninde bambaşka anlamlar halk edilir, kimisin bir elma bahçesinde geçen çocukluğuna ait hatıraları halk eder Cenab-ı Hak, kimisinde pazardan geçerken görüp özendiği ama alamadığı elma yüzünden duyduğu özlemi isteği halk eder
bir kelimeden belki milyonlar duygu, düşünce, his halk ediverir

tefekkür diyoruz ya, o da bir misal, o da bir halden, durumdan ne kadar farklı şeyler çıkabileceğini ne kadar farklı manalar üretilebileceğine bir örnek

şuan burada yaptığımız bile, bir satır cümleden sayfalar dolusu yazı halk edilmesi, fikir halk edilmesi de bir misal

bir bakışın içerdiği anlamlar herkeste farklı farklı halk ediliyor,
bir sözcük herkes için her durum için farklı durumlara vesile ediliyor .. ve sair

ve milyarlarca farklı insanın farklı duaları, bir cennetin halk edilmesine vesile kılınıyor.
hizmet içinde milyonlarca insan, bir şahs-ı manevi oluşturuyor
farklı dillerden çıkan dualar bir insana şifa oluyor.

maddi vucudumuzun gıdalarını dünyanın başka başka yerlerinde farklı farklı yaratıp, onlarla bize "bir" vucud oluşturan Rabbimiz, manevi vucudumuz içinde, mana alemlerinden farklı farklı yerlerde başka başka gıdalar yaratıyor ve onları bizde "bir" hal, "bir" vucud oluşturuyor. düşünmekle ta kainatın evveline gidip nur-u Muhammedinin yaratılmasını tefekkür ederken bize verilen huzur ve hayret, gökten düşen yağmur damlasını izlerken de aynı şekilde bize veriliyor, namaz kılarken içimizde halk edilen acziyet ve ferahlık, başka bir ibadet veya farklı bir iş ile ilgilenirken de bizde yaratılıyor..

şüphesiz herşeyin en doğrusunu bilen ancak Rabbimizdir, biz bize bildirildiği kadarını biliriz..
Rabbim bildirdiklerini hakkıyla bilenlerden eylesin ..
 
Üst