Gül-i İkra
Well-known member
Bir malın mülkiyeti ile elde bulundurmanın birleşmesi
Bir malın zekatının vacip olması için, bazı şartları olduğu gibi bir de mülkiyetiyle beraber elde bulunması da şarttır. O halde mülkiyetine sahip olmakla beraber bir malın ya sahibinin elinde veya vekilinin elinde bulunması ya hakikaten, ya da hükmen gerekir. Aslı mülkünde baki kalmakla beraber elinden çıkıp ta bir daha elde edilmesi umulmayan mallar zekatı hemen gerekmeyenler cümlesindendir. (1) Buna birkaç örnek verelim:
a) İnkar edilen alacak,
b) Gasbedilen mal veya alacak
Gasbeden bunu ikrar bile etse, alınıp sahibine teslim edilmedikçe zekata tabi değildir.
c) Yitirilen mal veya para,
d) Denize düşen mal veya para,
e) Çölde gömüp yeri unutulan veya belirsiz hale gelen mal veya para,
Evde gömülüp yeri kesin olarak bilinmeyen mal ve para bu hükmün dışındadır. Çünkü ciddi bir arama-tarama ile bulunabilir. (2) Ama tarla veya bahçede gömülü olup yeri unutulan bir mal veya para hakkında iki görüş vardır : Bazısına göre bunu da bulmak mümkün olduğundan zekâtı gerekir. Bazısına göre, tarla veya bahçenin tamamını kazmak çok zor olduğundan zekâtı gerekmez.
Bunun gibi, borcunu inkâr eden kimsenin zimmetindeki para veya malın zekâtı, elde sağlam belge veya şahit varsa, o takdirde gerekir. Bu belge veya şahitler yoksa gerekmez. Sahih olan da budur. (3)
İnkâr edilen bir borcun üzerinden yıllar geçtikten sonra bazı belge veya şahitler zuhur ederse, yine de zekâtı gerekmez. Ancak ödendikten itibaren üzerinden bir yıl geçince zekâtı verilir. Fukahadan bazısına göre, ele geçtiği zaman mevcut yılın zekâtı verilir, geçen yılların verilmez. Ama devrin kadısı böyle bir borcu biliyor, yani resmî belgelerle tevsik edilmişse, o takdirde geçen yıllara ait zekâtı da verilir. (4)
Borçlu İflas Etmişse :
Borçlu iflas eder de aradan yıllar geçtikten sonra adamın durumu düzelir ve kadı efendinin de sözü edilen iflas durumundan haberi varsa, borç ödendiği takdirde, İmam Ebû Hanîfe ile İmam Ebü Yusufa göre geçen yıllara ait zekâtı çıkarıp vermek vâcib olur. (5)
Borçlu, Kimseler Bulunmadığında İkrar Eder, Bulunduğunda İnkâr Ederse :
Borçlu, kimseler bulunduğunda inkâra sapar, alacaklıyla yalnız kalınca borcunu ikrar ederse, o takdirde nisaba dahil edilmez ve bu nedenle de zekâtı verilmez.
Borçlu borcunu ikrar eder, fakat Hakimin huzuruna çıkarılınca inkâr eder, bunun için şahitlerin dinlenmesi gerekir, şahitler gelip şahadette bulunduktan sonra hakim alacaklı lehine karar verirse, o takdirde karar tarihinden itibaren sözü edilen alacağın zekatı hesap edilir. (6)
Borçlu Kaçarsa:
Borçlu borcunu ödememek için kaçar, alacaklı da onu takip edip yakalamaya gücü yeterse veya bir vekil tutmak suretiyle onu yakalatabilirse, o takdirde sözü edilen alacağın zekâtı gerekir. Buna güç getiremezse, gerekmez. (7)
Alacaklar üç kısma ayrılır:
1- Kuvvetli alacaklar. 2- Orta dereceli alacaklar. 3- Zayıf dereceli alacaklar
Bir malın zekatının vacip olması için, bazı şartları olduğu gibi bir de mülkiyetiyle beraber elde bulunması da şarttır. O halde mülkiyetine sahip olmakla beraber bir malın ya sahibinin elinde veya vekilinin elinde bulunması ya hakikaten, ya da hükmen gerekir. Aslı mülkünde baki kalmakla beraber elinden çıkıp ta bir daha elde edilmesi umulmayan mallar zekatı hemen gerekmeyenler cümlesindendir. (1) Buna birkaç örnek verelim:
a) İnkar edilen alacak,
b) Gasbedilen mal veya alacak
Gasbeden bunu ikrar bile etse, alınıp sahibine teslim edilmedikçe zekata tabi değildir.
c) Yitirilen mal veya para,
d) Denize düşen mal veya para,
e) Çölde gömüp yeri unutulan veya belirsiz hale gelen mal veya para,
Evde gömülüp yeri kesin olarak bilinmeyen mal ve para bu hükmün dışındadır. Çünkü ciddi bir arama-tarama ile bulunabilir. (2) Ama tarla veya bahçede gömülü olup yeri unutulan bir mal veya para hakkında iki görüş vardır : Bazısına göre bunu da bulmak mümkün olduğundan zekâtı gerekir. Bazısına göre, tarla veya bahçenin tamamını kazmak çok zor olduğundan zekâtı gerekmez.
Bunun gibi, borcunu inkâr eden kimsenin zimmetindeki para veya malın zekâtı, elde sağlam belge veya şahit varsa, o takdirde gerekir. Bu belge veya şahitler yoksa gerekmez. Sahih olan da budur. (3)
İnkâr edilen bir borcun üzerinden yıllar geçtikten sonra bazı belge veya şahitler zuhur ederse, yine de zekâtı gerekmez. Ancak ödendikten itibaren üzerinden bir yıl geçince zekâtı verilir. Fukahadan bazısına göre, ele geçtiği zaman mevcut yılın zekâtı verilir, geçen yılların verilmez. Ama devrin kadısı böyle bir borcu biliyor, yani resmî belgelerle tevsik edilmişse, o takdirde geçen yıllara ait zekâtı da verilir. (4)
Borçlu İflas Etmişse :
Borçlu iflas eder de aradan yıllar geçtikten sonra adamın durumu düzelir ve kadı efendinin de sözü edilen iflas durumundan haberi varsa, borç ödendiği takdirde, İmam Ebû Hanîfe ile İmam Ebü Yusufa göre geçen yıllara ait zekâtı çıkarıp vermek vâcib olur. (5)
Borçlu, Kimseler Bulunmadığında İkrar Eder, Bulunduğunda İnkâr Ederse :
Borçlu, kimseler bulunduğunda inkâra sapar, alacaklıyla yalnız kalınca borcunu ikrar ederse, o takdirde nisaba dahil edilmez ve bu nedenle de zekâtı verilmez.
Borçlu borcunu ikrar eder, fakat Hakimin huzuruna çıkarılınca inkâr eder, bunun için şahitlerin dinlenmesi gerekir, şahitler gelip şahadette bulunduktan sonra hakim alacaklı lehine karar verirse, o takdirde karar tarihinden itibaren sözü edilen alacağın zekatı hesap edilir. (6)
Borçlu Kaçarsa:
Borçlu borcunu ödememek için kaçar, alacaklı da onu takip edip yakalamaya gücü yeterse veya bir vekil tutmak suretiyle onu yakalatabilirse, o takdirde sözü edilen alacağın zekâtı gerekir. Buna güç getiremezse, gerekmez. (7)
Alacaklar üç kısma ayrılır:
1- Kuvvetli alacaklar. 2- Orta dereceli alacaklar. 3- Zayıf dereceli alacaklar